Asrın felaketi olarak adlandırılan Kahramanmaraş depremlerinde, 11 kentteki toplam 13.5 milyon kişi doğrudan etkilendi.
Yakınları, enkaz altında kaldığını düşündükleri kişilerin cenazelerine ulaşmayı beklese de çok sayıda kişinin cesedine ulaşılamadı. Yakınlarının cansız bedenine ulaşamayan kişilerin büyük çoğunluğu öldüklerini kabullense de kimileri ise bir gün çıkıp gelecek umuduyla bekliyordu.
Ancak bu tür vakalarda resmi prosedürlerde Türk Medeni Kanunu’nun 32. Maddesi’ne göre cesedine ulaşılamayan kişi ölüm karinesinden faydalanılması için gaip sayılıyor. Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Elif Aydın Özdemir, gaiplik ile ilgili önemli bilgiler verdi.
Kayıp olanlar ölü kabul edilecek
Özdemir, “Enkaz altında kaldığı bilinen ve cesedine ulaşılamayan kişiler için, depremin üzerinden 1 yıl sonra yeni en erken 6 Şubat 2024’te gaiplik istemiyle mahkemeye başvurulabilir ve mahkeme kararıyla gaip sayılır ve ölmüş gibi kabul edilir” dedi. 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminden daha ağır bir tablo olduğunu belirten Özdemir, şu ifadeleri kullandı:
“Enkaz altında kaldığı bilinen ve cesedine ulaşılamayan kişiler için Türk Medeni Kanunu’nun 31. maddesinde düzenlenen ölüm karinesinden veya aynı kanunun 32. maddesinde yer alan gaiplik karinesinden işlem yapılabilir. Ölüm karinesi halinde, kişinin her ne kadar cesedine ulaşılamasa da sanki cesedine ulaşılmış ve öldüğü tespit edilmiş gibi işlem yapılır. Bu sonucun doğabilmesi için öncelikli olarak kişinin ölümüne kesin gözle bakılacak bir durumda kaybolmuş olması ve cesedine de kendisine de ulaşılamaması gerekir. Depremin olduğu zaman yıkılan binada kesin olarak bulunduğunun ve aradan geçen bunca zamandır kendisine veya cesedine ulaşılamamış olması gereklidir. Gaiplik karinesinden ise, kişinin ancak ölüm tehlikesi içinde kaybolması veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamaması ve ölümü hakkında kuvvetli olasılık olması halinde yararlanılabilir.”
Depremde kaybolan kişilerin hukuki durumu ne? Ölüm karinesi ve gaiplik durumu hukuken ne anlama geliyor?
Ankara Medipol Üniversitesi Medeni Hukuk Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Cemre Polat:
"Bir şahsın kişiliği ölümle sona erer. Ancak bazen ortada ceset olmasa da bir kişinin ölmüş olduğundan şüpheleniriz. Eğer bir kimse, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa, cesedi bulunmamış olsa bile gerçekten ölmüş sayılır. Buna hukukumuzda ‘ölüm karinesi’ diyoruz.
Bazen de kişinin ölümüne kesin gözle bakabileceğimiz kadar yüksek bir ihtimal söz konusu değildir; ancak, kişi ölüm tehlikesi içinde kaybolduğundan kuvvetle muhtemel ölmüş olduğunu düşünürüz. Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir.
Kişinin gaipliğine karar verilebilmesi için ölüm karinesine nazaran daha meşakkatli bir yol izlenecektir. Ancak ölüm karinesi yalnızca kişinin ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlarda uygulama alanı bulacağından, bu karinenin uygulama alanı bulması daha zordur. Depremden sonra kendisinden haber alınamayan kişilerin tamamı hakkında ölüm karinesinin uygulama alanı bulacağına dair bir ifade sarf etmek isabetsiz olur."
Ölüm karinesinin uygulanması yahut gaiplik kararının verilmesi ile kişilik sona erdiğinden bu kişinin malvarlığı hakları mirasçılarına geçer. Ölüm karinesi tıpkı ölüme bağlı sonuçları doğurur. Ancak gaiplik kararı verilmişse, gaibin malvarlığı haklarının mirasçılara geçişi özel hükümlerle düzenlenmiştir. Zira gaibin yaşadığının ortaya çıkması yahut gerçekte hangi tarihte öldüğünün ortaya çıkması ihtimali -ölüm karinesinin uygulandığı hallere nazaran- daha yüksektir. Bu nedenle, gaibin mirasçıları, tereke malları kendilerine teslim edilmeden evvel bir güvence göstermelidir. Ölüm tehlikesi içinde kaybolan gaibin mirasçıları, mirasa el konulduğu tarihten itibaren 5 yıl sürecek olan bir güvence göstermek durumundadır. Bu güvence örneğin kefalet olabilir; ipotek olabilir. Güvencenin türünü hakim takdir edecektir. Güvence verilmedikçe, mirasçıya tereke malları teslim edilemez.
Depremde eşi kaybolan kişilerin evlilik müessesesi ne oluyor?
Ölüm karinesi ölümle aynı sonuçları doğurduğundan, ölüm kaydının düşülmesi ile kişinin evliliği de kendiliğinden sona erer. Sağ kalan eşin evliliği sona erdirmek için bir başvuruda bulunmasına gerek yoktur. Ancak gaiplik kararı verilmesi halinde durum farklıdır. Gaibin sağ kalan eşi, evliliğin sona erdirilmesini istiyorsa, evliliğin feshi için mahkemeye başvurmalıdır. Sağ kalan eş gaiplik kararı için başvurduğunda aynı zamanda evliliğin feshini de isteyebilir. Aynı davada evliliğin feshi istenmemişse, sağ kalan eş daha sonra ayrı bir dava açarak da evliliğin feshini isteyebilir.
Eğer sağ kalan eş, evliliğini feshettirmemeyi tercih ederse, bu onun gaibe mirasçı olmasına engel olmaz. Yani sağ kalan eş hem evlilik birliğini devam ettirip hem de gaip eşinin mirasından kendisine düşeni alabilir.
Bu arada evlilik ister feshedilmiş ister devam ettirilmiş olsun, ölüm tehlikesinden itibaren 300 gün içinde doğan çocuk evlilik birliği içinde doğmuş olur. Yani sağ kalan kadının ölüm tehlikesinden itibaren 300 gün içinde doğum yapması halinde, doğacak çocuk ile gaip baba arasında soy bağı mevcut olacaktır.
Ölüm karinesi nedir?
Bazı hallerde kişinin ölüp ölmediğini tespit etmek fiilen mümkün değildir. Deprem, uçak kazası gibi durumlarda kişinin ölümünü teşhis mümkün olmaz. Kanunda belirtilen şartlar gerçekleşmiş ise karine itibarıyla kişinin hukuken ölmüş olduğu kabul edilir. Bu, ölüm karinesidir.
Ölüm karinesi, bir kimsenin ölümüne kesin gözüyle bakılmasını gerektiren durumlar içinde kaybolması ve cesedinin bulunamaması durumunda hukuken ölmüş sayılmasına denmektedir.
Ölüm karinesi için güçlü bir ölüm olasılığı bulunması yeterli değildir. Cesedi sağ bulunamayan kişinin yaşam deneyimlerine göre sağ olarak kurtulamayacağının kabul edilmesi gerekir.
Kaynak: Sputnik Türkiye