Bir süredir daha popüler haline gelen ve ilgi duyulan at binme sporu çeşitli yaş grupları tarafından sıkça tercih haline dönüştü. Yetişkinler ve çocuklar için oluşturulan binicilik alanları ise, kişilerin at binmesine ve bir bağ kurmasına olanak tanıyor.
Özel Haber
Begüm Sıla EREN-
Atlar ve binicilikle ilgili tüm bilinmeyenleri Yeni Journal ile paylaşan Iraz Sema Arslan, Ankara’daki çiftlikte öğrencilerine sadece teknik becerileri değil, aynı zamanda atlarla nasıl doğru iletişim kurulacağını da öğretiyor. "At biniciliği sadece bir spor değil, aynı zamanda insan ve hayvan arasında özel bir bağ oluşturma sanatıdır" diyen Arslan, bu felsefeyle öğrencilerine ilham veriyor.
At ile tanışma hikayesi
Atlarla ilk yakınlaşma hikayesinden bahseden Iraz Sema Arslan, “6 buçuk 7 yaşlarındaydım, köyde kayısı bahçelerinin içinde, kayısıları atlar ile çekerlerdi. Biz de çocuktuk, kuzenimle beraber ata binerdik. Küçük olduğum için kontrol attaydı, o koşunca koşar, durunca dururduk. Antrenörlük okuluna gittim daha sonrasından, o zaman Türkiye’de yoktu, Kıbrıs’ta okudum. Daha sonra yetiştiricilik için eğitime gittim ve eğitimimi tamamladım. Aynı zamanda Türkiye Jokey kulübünde çalışırken, at hastanesine girme fırsatı buldum. Burada da atların hastalıkları ve tedavi süreçleri hakkında bilgiler edindim” ifadelerine yer verdi.
"Kadınlarımız da yük çekerlermiş aslında onlarda at binerlermiş"
Kadınların at biniciliği ve etrafından gelen tepkileri değerlendiren Iraz Sema Arslan, “Aslında yanlış bilinen bir durum bu erkekler savaşa giderken at kullanıyor ve biz de bu biniciliğin o yıllarda sadece erkeklere ait olduğunu düşünüyoruz. Atlarda sıcakkanlı ırklar ve soğukkanlı ırklar vardır. Soğukkanlı olanlar yük çekmemize yarar, sıcakkanlı olanlar ise savaşa götürülürmüş. Kadınlarımız da yük çekerlermiş, aslında onlarda at binerlermiş. Benim adlığım tepkiler de kadın olarak ilk başta zorlayıcıydı. “O tırnaklarla o saçlarla bu kadın yapamaz bunu” Tabi ben birincilikle bitirdiğim yerlerde, cevabımı sadece başarımla vermiş oldum. Ben oldum olası her şeyi yapabilen, korkusuz biriydim, hiçbir zamanda atlara korkuyla yaklaşan biri olmadım. Atlar çok başka bir dünya, sen ona dokunduğun andan itibaren nabız sayını ölçebiliyorlar. Sen heyecanlı mısın, üzgün müsün bunların hepsini biliyorlar. 22 yüz ifadeni ezberliyorlar, bunları sana karşı kullanıyorlar. Senin ruh halini hissediyorlar, anlıyorlar ve sana ona göre davranıyorlar. Doğru atı seçersen tedavi olursun, ya da seni bir yere getirir. Ben her atı denedim ve bunu deneyerek yükseldim. Başarıyla bir yere geldikten sonra tepkiler hep olumlu oluyor, herkes takdir ve tebrik ediyor. Sen yola çıktığında değil, başardıktan sonra bu olumlu tepkiler geliyor” şeklinde konuştu.
Eğitimde ilk kural atı tanımak
Atın eğitim süreci ve dizginleme süreci hakkında bilgi veren Iraz Arslan, “Eğitimlere başlarken, önceliğimiz atla birebir vakit geçirmek, atı tanımamız gerekiyor. Öncesinde atı tanıyorum, sonra ona göre bir eğitim sistemi ile ilerliyorum. Öncelikle “Attan beklentim ne benim, yarış mı koşacağım, araziye çıkıp safari turu mu yapacağım?” bunları bilmem gerekiyor, buna göre eğitiliyor. Safari turlarında mutlaka dişi at kullanmalısın, eğer insanlar ile bir tur yapacaksan, daha sakin olmaları gerekli, dolayısıyla dip dibe gidebilmeliler. Atları dizginlemek konusunda ise şöyle bir açıklama yapayım, atların çene kenarları dişsizdir, buraya ise atı dizginlemek ve yönlendirmek için, gem takılır, gemin sağ ve soluna dizginler yerleştirilir. Bu komutu buradan alır at, senin ve atın hem davranışı hem komutu hem iletişimi bu çerçevede önemlidir. Atlara yön verebilmek durdurabilmek için dizgin haricinde ses yardımları da vardır. Bazen kısık bir ıslık sesiyle durdurabiliyor, haydi oğlum veya kızım gibi tok bir teşvik sesiyle hızlandırabiliyorsunuz. Bunların hepsi elbette eğitim sürecinden geçiyor” dedi.
"Yeteneği anlamak için minimum 5 ders gerek"
Öğrencinin ve binicilerin eğitim sürecini anlatan Iraz Arslan, “Öğrencinin eğitim süreci ise kişiden kişiye değişiyor. Özellikle atı tanıdığım kadar öğrenciyi de tanımam gerekiyor. Atın üzerinde tanımam gerekiyor öğrencimi, “korkuyor musun, yapabilecek misin?” bu bilgiler benim için önemlidir. Kimi öğrenci var 20 derste normal bir seviyeye gelirken, bazı öğrencin yeteneğini minimum 5 dersten sonra anlıyorsunuz yarış koşar ya da atlı spor dallarından hangisini seçse diye gözlemlemeye başlıyorum, süreç bu şekilde ilerliyor. Bunların hepsi zaman ile ve eğitim ile anlaşılıyor” ifadelerine yer verdi.
“Dizi ve film teklifi aldım”
Dizilerdeki atlı sahnelerin dublör ve oyuncularından bahseden Arslan, “Bana son zamanlarda etkili olan savaş ve Osmanlı’yı yansıtan benzeri yapımlardan teklif gelmişti. Ancak çok güzel bir teklif olmadığı için değerlendirmedim. Onda da şöyle bir durum var eğitim vermek çok başkadır ancak orada sahnede istenileni yapamazsam, meslek hayatımda da başarım etkilenir diye düşünenler var. Aynı zamanda oyuncularımızın birçoğu naif oluyor ve attan korkuyor, birçoğu dublör kullanıyor, Özbekistan’dan dublör binicilerden faydalanılıyor. Bana da dizi teklifi geldi bu anlamda, film teklifi de aldım” şeklinde konuştu.
“Cennetin rüzgarı atın iki kulağı arasında eser”
Biniciliğin ve atların insanlara faydalarını anlatan Iraz Arslan şunları ekledi: “Cennetin rüzgarı atın iki kulağı arasında eser. Şöyle başlayayım “Tımarhane” kavramını biliriz. Bu kelimenin hikayesi şuradan geliyor. Psikolojisi bozuk insanları atları tımar etmeye gönderirlermiş, atların tımar ettikleri bir yer varmış, Tımarhane buradan gelir, atlar insanların psikolojilerini düzeltirler. Kız çocukları için konuşmam gerekirse 700 kiloluk bir hayvana 35 kiloluk bir kız hükmediyor. O kız çocuğunun özgüveni elbette büyüyor, ata bindiğinde dikkat dağınıklığı azalıyor. Çünkü dizginlerini çekmek zorundasın, yolu takip etmek zorundasın, atı takip etmek zorundasın, kendi duruşunu ayarlamak zorundasın, bacaklarını sıkmak zorundasın, bu zamanla bildiğin bir reflekse dönüşüyor ama zihni taze tutma açısından, bir süre sonra birçok işi aynı zamanda yapıyorsun, dikkat dağınıklığı azaltma açısından çok faydalıdır. İçine kapalı çocukların özellikle binmesini istiyorum, tavsiye ediyorum. Kas hastası öğrencilerim var onlara gerçekten iyi geliyor, hiçbir sporun sağlayamadığı şeyi yapıyor binicilik, dış kaslarınızı çalıştırıyor dolayısıyla kasları güçlendirmek için güzel bir tercih oluyor. Çocukları, hasta insanları bilirler, yüz ifadelerini bilirler, sen bileğini koyduğunda onun kalbine dokunmuş oluyorsun.”
“Kendi atımı kıskanıyorum”
Kendi atını kıskandığını ve kimsenin ona binmesine, izinsiz fotoğraf çekmesine izin vermediğini belirten Arslan, “Bir anne düşünün çocuğunun kendisini benzemesini ister, güzel yorum onu mutlu eder, biri onun sizden habersiz fotoğrafını çekse, kıskanırsınız aynı duygu ben de onunla zaman geçiriyorum, eğitiyorum ve bağlanıyorum. At aynı tepkiyi benim yerime başkası binince veriyor, istemiyor, o beni anlıyor ben onu anlıyorum. Sevgi bağı kurunca, kıskanıyorum. At için binmeye gelen profiller arasında hasta çocuklarım oluyor, down sendromlu çocuklarım geliyor. Onları eğitmek ve at ile tanıştırmak çok güzel kuvvetli, bu sevgiyi insanlara aşıladığınızda, “at hastalığı” oluyor. Bir süre sonra at bağımlılığı oluyor. Pandemi sonrasında at çiftliklerine yöneldi insanlar bu çok güzel, çok sağlıklı olduğunu düşünüyorlar, bu ilgi bizi mutlu ediyor” şeklinde konuştu.
“Atlar benim hayatımın özeti”
Atın kendisi için neler ifade ettiğini belirten Iraz Arslan, “At benim hayatımın özeti diyebilirim, bağ kurma asi bir ata biniyorsam, sertse kendimi güçlü hissediyorum, naif bir ata bindiğimde, daha rahat daha sakin, huzurlu hissediyorum. Güvendiğim bir ata bindiğimde, alabildiğine koşarım, dizginleri bırakırım, özgürlük duygusu artar güvenle birlikte, bu beni yansıtıyor, hayatımın özeti diyebilirim. Ben hep özgür oldum, böyle yaşamak benim doğam diyebilirim, korkak bir ata bindiysem ise anaç hissediyorum. Son zamanlarda popüler olan bu su, göl safarisini biz yıllar önce yapardık ancak sonra popüler hale geldi. Sosyal medya da daha fazla ilgi çekti tabi bunu yaparken insanlar anın tadını kaçırıyor, ya da başlarına ufak olumsuzluklar gelirse, bundan haz almıyorlar, mutsuzluk duyuyorlar” ifadesini kullandı.
“Ata binmemek onların doğasına aykırı”
Atların uyutulmasının sebeplerinden bahseden Arslan, “Atların uyutulması konusunda, iyileşebilecek kırıksa düzeltilir ancak birçok kırık iyileşmiyor ve atın hayatı bitiyor. Askıya alındığında ise iyileşme süreci uzun bir süreçtir eğer gerçekten iyileşme süreci varsa kısa süreli askıya alınmasını tercih ve tavsiye ederim. Uzun şekilde devam ederse gerçekten acı çekiyor ve ölebiliyor. Bu sebeple tavsiyem iyi bir veteriner kontrolü sonrası, iyileşmeyecek bir kırıksa, ayağı kırıldıktan sonra yaşamıyor demektir, çünkü doğalarına aykırı diyebiliriz. Atların emekliye ayrılmaya sürecini şöyle değerlendirelim, 20 25 yaşından sonra bir köşeye alınır, genelde sevilir. İyi bakılırsa, 30-35 yaşına kadar yaşayabilir. Bu şekilde kendilerine bir 10 yıl dinlenme süreci vermiş olunuyor. Kendi atım çok oldu, ölen atım da oldu insan bunlara zamanla alışıyor, kayıp vermeye alışıyoruz, doğru yerde ise, iyiyse buna alışıyoruz, yoksa ben benim olanı bırakmam buna profesyonellik diyebiliriz” dedi.
“At ile güzel paylaşımlarla insanları bu spora heveslendirmek istiyorum”
Sosyal medya paylaşımları ve atın özelliklerinden bahseden Arslan son olarak şunları ekledi: “Ben sosyal medyada anı yaşamayı seviyorum, bunuo an paylaşmayı seviyorum. Bunun haricinde at ile güzel paylaşımlar yapmak, insanları heveslendirmek istiyorum. Özellikle kadınların at binmesini tavsiye ediyorum. Ata hükmetmeye başladığınızda etrafınızdaki insanlara da davranışlarınız değişiyor. At doğası gereği binek olarak yaratılmış bir hayvandır ve evrimleşerek, bugüne gelmiş. Atlar eskiden üç parmaklıymış, hala o parmakların kemikleri vücutlarında vardır. Anatomik olarak çok farklılar, doğalarında binilmek vardır. Çenelerinin köşesinde diş yoktur ve geme bağlı dizginden yön verilir. Dünya’da 350 tane at ırk vardır, hepsine zaten binilmez. Ama bu yanlış değildir, dolayısıyla kendi binilmesini ister doğası gereği binek hayvandır ve biz aslında onun bir nevi ihtiyacını karşılamış oluruz. Bunu Google yerine güzel birilerinden ve iyi ansiklopedilerden araştırmak gerekiyor. Son olarak, kız çocuklarını özellikle 6 yaşından itibaren at binmeye getirsinler, dikkat dağınıklığı, hiperaktivitesi olan çocukları mutlaka at binmeye götürsünler. Ayrıca kendileri mutsuz, yorgun hissediyorsa, bir at sevsin diyebilirim.”