MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı ikili görüşmelerin çarpıtılmasını hayretle, ibretle takip ettiklerini belirterek, "Gerekirse ve yeri gelirse kamuoyunu şeffaf ölçülerde bilgilendirmek suretiyle kaynayan dedikodu kazanının basıncını düşürmek alternatif bir yol olarak değerlendirilmelidir. Her zaman resmin büyüğüne odaklanmalıyız, sadece maşayı değil, tutan ve tutturan elleri de görebilmeliyiz." dedi.
Bahçeli, MHP TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, televizyon ekranlarında ya da gazete sayfalarında kulis bilgisi maskesiyle servis edilen dedikoduları, körüklenen spekülasyonları, estirilen yalan rüzgarlarını, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı ikili görüşmelerin çarpıtılmasını hayretle ve ibretle takip ettiklerini söyledi.
İki kişi arasında geçen bir konuşmanın, sanki not alan kalabalık bir dinleyici güruhu varmışçasına takdim edilmesinin, bu vesileyle karmaşa ve kargaşa ortamının yaratılmasının normalleşme bekleyen malum zihniyetlerin basit kurnazlığından başka bir şey olmadığını ifade eden Bahçeli, "Sayın Cumhurbaşkanı'mız doğal olarak herkesle görüşebilir, herkesle konuşabilir, herkesi dinleyebilir, bizce hiçbir mahsuru ve sakıncası yoktur. Bizim nazarımızda mahsurlu olan taraf asla astarı olmayan söylentilerin gemi azıya alması, saçma sapan iddiaların azgınlaşması, fitnenin de kamçılanmasıdır. Gerekirse ve yeri gelirse kamuoyunu şeffaf ölçülerde bilgilendirmek suretiyle kaynayan dedikodu kazanının basıncını düşürmek alternatif bir yol olarak değerlendirilmelidir. Her zaman resmin büyüğüne odaklanmalıyız. Sadece maşayı değil, tutan ve tutturan elleri de görebilmeliyiz. Böyle yaparsak düşünce ve eylem temelinde yanılma payımız en az düzeyde olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
MHP olarak hayatın akışını ve hadiselerin akışkanlığını Türk milliyetçiliğinin ilkeleriyle, hukuk ve demokrasinin ilk yardım kılavuzuyla okuduklarını, bugüne kadar birilerinin dolduruşuna gelerek, tahriklere itibar ederek dava ve siyaset mücadelesini sürdürmediklerini dile getiren Bahçeli, "Hep söylediğim üzere dibi görünmeyen kuyulardan sırf susuzluğumuzu gidermek pahasına dahi olsa su içmedik, muhatabı kargalar olan korkulukları boşu boşuna taşa tutmadık, hele hele korkuya hiç rehin düşmedik. Dik durduk, doğru olduk, düzgün yaşadık; ahlaki ve siyasi çizgimizden sapma göstermedik." diye konuştu.
Son zamanlarda eş güdümlü olarak Türkiye aleyhine iç ve dış tehdit sarmalının gittikçe genişlediğini, rol paylaşımı içinde olanların ve işbirliği halinde bulunanların provokasyonlarına hız verdiğini yakından müşahede ettiklerini bildiren Bahçeli, Türkiye'yi karanlık operasyonların hedef ülkesi haline getirmek için ellerini ovuşturanlara taviz vermeyeceklerini, dayatmalarını alttan almayacaklarını söyledi. Bahçeli, "Allah muhafaza, tam tersi olursa, milletin yüzüne bakamayız, şehitlerimizin haklarını ödeyemeyiz, Mahkeme-i Kübra'da bu zilletin, bu rezilliğin, bu vebalin hesabını veremeyiz." dedi.
"Herkesi uyarıyorum, asıl hedef Türkiye'mizdir"
Bir yanda MHP ile Cumhur İttifakı'na sistematik saldırılar yapılırken diğer yanda emperyalizmin kanlı gündeminin, bölücü terör örgütü eliyle temsil ve teşhir edildiğini ifade eden Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir yandan MHP ile Cumhur İttifakı’nın stratejik olarak oyalanması, enerji israfı yaşaması, abuk sabuk siyasi ve hukuki meselelerle yerinde sayması amaçlanırken, diğer yanda güney sınırlarımız boyunca özerklik adı altında terör devletinin taşları döşenmektedir. Suriye'nin parçalanmasını esas alan emperyalist bir proje devrededir. Bölge ülkeleri suskun, küresel vandallık küstah ve hareketlidir. Türk milletinden öç almak için kuyruğa giren yerli ve yabancı mihraklar şirret kampanyalarını şu günlerde iyiden iyiye hızlandırmışlar, derinlik katmışlardır. Herkesi uyarıyorum, asıl hedef Türkiye'mizdir, yakın hedef son yurdumuzdur."
Bahçeli, "CHP bu pis senaryonun alt yüklenicisi, yerli figüranıdır. DEM derseniz devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü dinamitlemek için hazırda bekleyen bölücü fitnedir." ifadelerini kullandı.
ABD'nin Suriye'de sonuçları çok vahim olacak bir oyun kurduğuna, ABD Dışişleri Bakanlığının, PKK/PYD/YPG'nin Suriye'de işgal ettiği alanları, "Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi" olarak tanımladığına dikkati çeken Bahçeli, "Suriye Arap Cumhuriyeti bölündü de biz mi duymadık? Suriye Arap Cumhuriyeti’nin toprakları paylaşıldı da bizim mi haberimiz olmadı?" diye sordu.
Bölücü terör örgütünün, işgal ettiği Suriye topraklarında önce 30 Mayıs, sonra da 11 Haziran'da yapmayı ilan ettiği sözde yerel seçimlerin ağustos ayına ertelendiğini anımsatan Bahçeli, şunları kaydetti: "Sözde seçimlerin, özerkliğin tescili konusunda mühim ve mecburi bir eşik olduğunu bilmeyen kuşkusuz yoktur. Bu terör stratejisinin, bu terör hamlesinin üst aklı, kumanda merkezi ikili ilişkilerimizi dostluk ve müttefiklik hukukuyla tanzim ettiğimizi zannettiğimiz ABD'dir. Binlerce kilometre uzaktan bölgemize gelerek fiili durum yaratan, terörizme alan açmak için ortam yoklayan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2254 sayılı kararı başta olmak üzere, uluslararası hukuku ve devletlerin egemenliğini çiğneyen böyle bir dost ancak ve ancak düşman başınadır. ABD, Suriye’nin kuzeydoğusunda bölücü terör örgütüne seçim yaptırmak, özerkliğin demokratik temsilini ve temelini inşa etmek maksadıyla uygun bir ortam ve zaman kollamaktadır. Bu olacak şey değildir."
Devlet Bahçeli, Suriye'deki kanunsuz ve korsan seçimlerin yapılması için ağustos ayının işaret edilmesinin yanlış üstüne yanlış, skandal üstüne skandal olduğunu vurgulayarak, Türkiye'nin haklı ve güçlü tepkisinin ABD'ye geri adım attırmakla kalmadığını, 11 Haziran'da planlanan sözde seçimleri ertelettiğini söyledi.
"Sözde seçimler gündemden tamamen çıkarılmalı"
"Bölücü terör örgütünün ABD desteğiyle yapmayı duyurduğu sözde seçimler gündemden tamamen çıkarılmalı, bir daha da tartışma konusu dahi yapılmamalıdır." diye konuşan Bahçeli, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin bölünmesine, parçalanmasına, dağılmasına kesinlikle karşı olduklarını vurguladı. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu ülkenin siyasi ve toprak bütünlüğüne saygılıyız, her devletin de saygılı olmasını temenni ederiz. Suriye Arap Cumhuriyeti'nin toprakları üzerinde ameliyata girişmek, idari yapısıyla oynamak, bölücü terör örgütüne meşruiyet zemini kurmak için sözde demokratik manevralar yapmak, açıkça söylüyorum ki, Türkiye için haklı operasyon nedenidir ve böylesi bir hıyanete seyirci kalmak Türk vatanını, Türk milletini felakete sürüklemekle eşdeğerdir. Alarm zilleri çalan bu menfur ve melun gelişmeleri bölge ülkelerinin ve Rusya Federasyonu'nun sessizce izlemesi son derece düşündürücüdür. Güney sınırlarımız boyunca terör devleti hayalini kuranlara meydanın boş olmadığını, heveslerini kursaklarında bırakmak için tetikte ve teyakkuzda beklediğimizi ihtaren hatırlatmak isterim. Suriye'nin veya Irak’ın güvenliği Türkiye’nin güvenliğidir. Dişimizi sıkıyoruz, yumruğumuzu sıkıyoruz, Türkiye'nin ve Türk milletinin güvenliğini, milli bekayı müdafaa gayesiyle her mücadeleye hazır ve kararlı olduğumuzu tarih ve millet huzurunda da azimle beyan ediyoruz."
"Teröristlerin görevden alınması hukuk devletinin şerefidir"
Suriye'nin kuzeydoğusunda terör devletinin provaları yapılırken Türkiye'de de iç işgal cephesinin boş durmadığını, tahammülleri zorlayan söz ve eylemlerden vazgeçmediğini belirten Bahçeli, DEM Parti'li Hakkari Belediye Başkanı'nın hukuk sınırları kapsamında görevden el çektirilmesi ve ardından silahlı terör örgütünü yönetmek suçundan 19 yıl 6 ay hüküm alarak tutuklanmasının, Türk devlet ve hukuk onurunun şaşmaz hükmü olduğunu ifade etti.
Yerel seçimlerde bölücü terör örgütüyle iltisak, irtibat ve ilişki içinde olan teröristleri bilinçli ve sonuçları hesaplanmış şekilde aday gösterenlerin Türkiye'yi siyasi ve toplumsal çalkantıya mahkum etmek istediklerinin açık bir gerçek olduğunu söyleyen Bahçeli, "Yalnızca Hakkari Belediye Başkanı değil, haklarında yargısal süreçlerin devam ettiği 30’a yakın örgüt üyesinin belediye başkanı koltuğunda oturuyor olması demokrasiyle izah edilemeyecek despotluk ve düşmanlık alametidir." dedi.
DEM Parti'nin hedefinin yöre insanına hizmet olmadığını kaydeden Bahçeli, "DEM’li belediyelerin hemen hemen hepsinde paralel yönetim, PKK’nın sözde komiserleri vasıtasıyla ağırlığı ve gölgesi hakimdir. Ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgesinde bazı belediye başkanları, talimatı bölücü terör örgütü PKK’dan alırken, devletin hazinesinden aktarılan paraları da teröristlere yağmalattırmaktadır. Dünyanın neresine giderseniz gidiniz, hangi ülkenin hukuk sistemini incelerseniz inceleyiniz böylesi bir tablonun suç olduğunu, hatta devlete ve millete ihanetle eşanlamlı olduğunu görürsünüz. Kayyum edebiyatını ağızlarında sakız gibi çiğneyenler unutmasın ki, teröristlerin görevden alınması hukuk devletinin şerefidir, onurudur, ruhudur." değerlendirmesinde bulundu.
Hakkari Belediyesine kayyum atanmasına karşı çıkmanın demokratlık olmadığını söyleyen Bahçeli, "DEM'lenmiş CHP'nin başındaki zat, kayyum ezberini seslendirip halkın iradesinin tanınmadığını söyleyerek kendi kalesine gol üstüne gol atmaktadır. PKK'ya gıkını çıkaramayan, bölücü belediye başkanlarına en küçük tepki gösteremeyen, Suriye'nin kuzeydoğusundaki hain teşebbüsleri kuzuların sessizliğiyle izleyen bir şahsın, CHP genel başkanı olması başlı başına bir trajedidir." dedi.
"Şayet kavga edeceksek, Özgür bey rahat olsun, korkmasın, tırsmasın"
Bahçeli, grup konuşmasında şu değerlendirmelerde bulundu: "CHP, DEM'lenmiş, gemlenmiş, yemlenmiş, ele geçirilmiş ve sonuçta şarampole devrilmiş, Atatürk'le yollarını çoktan ayırmıştır. Özgür Bey kavga istediğimizi söyleyip duruyor. Bizim böyle bir niyetimiz yoktur, böyle bir düşüncemiz hiç olmamıştır. Şayet kavga edeceksek, kavgaya gireceksek, Özgür Bey rahat olsun, korkmasın, tırsmasın, baksın işine. O bizim klasmanımızda da, kalibremizde de, ağırlığımızda da değildir. Az evvel söylediğim gibi, bizim meselemiz maşalarla değil, tutan ellerledir. Kayyum atanmasını demagojiye bağlayarak toplumsal infiali teşvik etmek arzusuyla yanıp tutuşanlar devletin hükümranlık haklarına ve hukuk güvenliğine kast eden ahlaksızlardır. Ne yapılsaydı, teröristlerin belediyelerde cirit atmalarına göz mü yumulsaydı?"
DEM Parti'li bir milletvekilinin, Hakkari Belediyesine görevlendirilen Hakkari Valisi'ni tehdit ettiğini aktaran Bahçeli, "Sanıyorum bu insana benzeyen canlı, fazla yürek yemiş, kanat takmadan yüksekten uçmaya tevessül etmiş. Türkiye Cumhuriyeti’nin şehit kanlarıyla sulanan, kahramanlıklarla nurlanan, fedakarlıklarla tapulanan vatan topraklarında, bir vatandaşımızın, bir polisimizin, bir askerimizin, bir kaymakamımızın, bir valimizin sokakta önünü kesecek, dolaşmasını engelleyecek dahili ve harici bir bedhahtı henüz güneş görmemiş ve görmeyecek, böylesi bir alçağın varlığına hiç kimse şahit olamayacaktır. Bu sözde milletvekilinin Ankara'da dolaşması, Gazi Meclisimize gelip fitne saçması sadece sabrımızın ve kör talihinin yaver gitmesinden dolayıdır. Türkiye’de 'Kürdistan' diye bir yer olmadığını, olamayacağını anlamakta zorlanan hayasız ve hastalıklı ruhlara daha ne diyelim, bu hakikati daha nasıl anlatalım?" ifadelerini kullandı.
Bahçeli, DEM Parti'li bir milletvekilinin "Kürt kökenlilerin vatandaş sayılmadığı" yönündeki açıklamalarını anımsatarak, bu iddianın sadece soysuz bir iftira değil, aynı zamanda düşman dili olduğunu söyledi. Bahçeli, "Ülkü Ocakları kurulduğu günden bugüne kadar geçen sürede Ülkü Ocakları Genel Başkanlığına getirilen özü de kökü de sözü de Kürt olan iki genel başkan vardır." dedi.