Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Özel'in 'Cumhurbaşkanımızın sanki bir darbe yaptığı' şeklindeki yorumuna kesinlikle katılmıyoruz. Burada herhangi bir darbe söz konusu değil” dedi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, hükümlü ve tutukluların ürettikleri ürünlerin sergileneceği İş Yurtları Ürün ve El Sanatları Fuarı’nın açılışına katıldı. Burada açıklamalarda bulunan Tunç, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasında görüş farklılığı oluştuğunu dile getirerek, “Bu görüş farkından yola çıkarak, bunu farklı noktalara çekmenin hiçbir anlamı yok. Özellikle CHP’nin yeni seçilen genel başkanı; birlikte parlamentoda görev yaptık, komisyonlarda birlikte çalıştık hatta biz askerliğimizi bile aynı yerde birlikte yaptık. O yüzden ben Özgür Bey’i çok iyi tanıyorum. Özgür Bey’in bu heyecanla özellikle Cumhurbaşkanımıza yönelik yakışıksız ifadeleri var. Bunlar sorumsuzca yapılan ifadeler. Burada Cumhurbaşkanımızın sanki bir darbe yaptığı şekildeki yorumuna kesinlikle katılmıyoruz. Burada herhangi bir darbe söz konusu değil. Bu millet darbenin ne olduğunu çok iyi biliyor. Bu millet 27 Mayıs darbesini bayram olarak kutlayan zihniyeti de biliyor. Yassıada zihniyetini de hiç unutmamıştır. Bu millet darbeyi de çok iyi bilir. Darbecileri de darbe şakşakçılarını da çok iyi bilir. O nedenle burada konuyu oraya buraya çekmenin bir manası yok. İki yüksek mahkememiz arasındaki görüş farkını ortadan kaldırmaya yönelik özellikle eğer yasada belirsizlik varsa, anayasa mahkemesinin bireysel başvuruyla ilgili kanunda çalışma usulleri ile ilgili anayasa mahkememizin kuruluş kanunuyla ilgili tüm bunlar TBMM’nin yetkisinde olan hususlar. Dolayısıyla TBMM’nin çözebileceği hususlar. Bunlar hukuk zemininde konuşularak, tartışılarak çözülebilecek hususlar. Konu hukuk zemininde tartışılır ve net bir çözüm bulunur” diye konuştu.
Bir gazetecinin mevcutta uygulanmayan bir anayasa ve bunun ihlal edildiğine yönelik eleştiriler olduğu sorusunu sorması üzerine Bakan Tunç, sözlerine şöyle devam etti:
“Anayasamız 82 anayasası. Darbe sonrasında yazılan bir anayasa. Anayasa Mahkememizde hem 61 hem de 82 anayasasında yerini koruyan bir anayasamız var. 2010 anayasa değişikliğiyle bir görev daha yüklendi. O da bireysel başvuru hakkının tanınması. Vatandaşlarımız Avrupa mahkemelerine gitmeden önce kendi mahkemesinde hakkını arayabilmesi anlamında çok önemli reform sayılabilecek, sessiz devrim sayılabilecek bir düzenlemeyi anayasamıza koyduk. Bireysel başvurularla ilgili olarak Anayasa Mahkememizin de, başkanımızın da yakındığı sürekli bir durum söz konusuydu. Anayasa Mahkememizin önüne gelen 130 bin dosya var. Bu 130 bin dosyaya bakacak olan üye sayısı 15. 15 Anayasa Mahkemesi üyesinin 130 bin dosyayı zamanında ve sağlıklı bir şekilde sonuçlandırabilmesi mümkün mü? Bunu milletimizin takdirine bırakıyorum. Burada bir reform ihtiyacımız yok mu? Buna biz gözümüzü kapayabilir miyiz? 130 bin dosyanın özellikle bireysel başvuru yoluyla anayasa mahkemesine başvurduğu durumda hakkını bir an önce alabilmesiyle ilgili çalışmaların hemen sonuçlanması lazım. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin bundan sonra eğer gerek anayasa değişikliği gerekse Anayasa Mahkemesinin çalışma usulleri ile ilgili konuları düzenleyen kanunda bir düzenleme yapılmasın dersek o zaman bu sorun büyüyerek devam eder. Yüksek mahkemelerimiz arasındaki görüş farklılıklarımız artar. Bu da bizim hukuk sistemimize zarar verir. O nedenle Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir, konuyu farklı yerlere çekmemek gerekir. Buranın üzerinden bir siyasi tartışmaya değil, sorumlu davranmamız lazım. TBMM’de özellikle grubu bulunan siyasi partilerimiz ortadaki sorunu giderecek çalışmaları yapacaklarına inanıyoruz. TBMM bu anlamda önümüzdeki süreç içerisinde bu konuları elbette ki gündemine alacaktır.”
Öte yandan, Tunç, Türkiye’nin yeni, demokratik ve sivil bir anayasa ihtiyacı olduğunu herkesin ifade ettiğine vurgu yaparak, bu durum için ne gerekiyorsa yapılması gerektiğini söyledi.