GÜNDEM

Bina değil mezar inşa etmişler!

Kahramanmaraş’ın On İki Şubat ilçesi Alparslan Türkeş Bulvarı üzerinde bulunan 8 katlı Ezgi Apartmanı, depremde 36 kişiye mezar oldu. Binadan sadece 2 kişi sağ çıkabildi. Depremin 15. saniyesinde yerle bir olan apartmanda oğlunu, gelinini ve torununu kaybeden acılı anne, 40 gün sonra yıkılan binada kesik kolon olduğunu ortaya çıkardı. Evlat acısı yaşayan Nurgül Göksu, adalet arayışında Yeni Journal’a konuştu.

ÖZEL HABER

Gönül AKTEPE/Kahramanmaraş depreminde 36 kişinin hayatını kaybettiği Ezgi Apartmanı'yla ilgili, savcılığın yürüttüğü soruşturmada tüyler ürperten ayrıntı ortaya çıktı.

Bilirkişi raporunda, apartmanın kolonlarının kesildiğinin tespit edildiği belirtilerek, "Söz konusu kolonun mimari projesinde gösterilmediği anlaşılmıştır. Mahallinde yapılan incelemede bahsi geçen kolonun yerinde olmadığı ve kesilmiş olduğu görülmüştür" ifadelerine yer verildi.

Bilirkişi raporu: Kolon kesilmiş

Bilirkişi olarak görevlendirilen Mimar İ.Y, İnşaat Mühendisi E.K ve İnşaat Mühendisi M.C.S  tarafından, apartmanın enkazında yapılan incelemeler sonrasında, hazırlanan raporda şu ifadelere yer verildi: "Binanın statik projesine göre herhangi bir aks üzerinde yer almayan C-D aksları ile 3-4 akslarının arasında kalan alanda 40 santimetre çapında yuvarlak kesitli bir adet kolon bulunduğu, bu kolonun zemin kat ile asma kat arası için tasarlandığı mimari projede gösterilmediği ve projede daire katlarında bulunmadığı tespit edildi. Söz konusu kolonun mimari projesinde gösterilmediği anlaşılmıştır.” 

Binanın müteahhidi kendiliğinden ifade verdi

Edinilen bilgiye göre, Ezgi Apartmanı’nın müteahhidi Yakup Aktaş, depremin ardından kolluk kuvvetlerine ulaşarak: “İsterseniz ben kendim gelip ifade verebilirim. Şu an hastayım ama evimden de ifade alabilirsiniz. Binanın yıkılmasında sorumlu Kervan Pastanesi’dir” dedi.

Müteahhit pastaneyi suçladı

İddiaya göre, Ezgi Apartmanı’nın hemen altında bulunan Kervan Pastanesi, binanın kapıcı dairesini de alarak işletmesine kattı. Çevresi kapatılan inşaatta, içerde ne yapıldığını göremeyen ve seslerden rahatsız olan bina sakinlerinden yönetici Mustafa Doğruoğlu, binanın ısıtma sistemi için anlaştığı firmanın yetkilileri ile kazan dairesine girince korkunç gerçeği öğrendi. Firma yetkilileri binanın ana taşıyıcı sistemi kolon, kiriş ve perde duvarların tahrip edildiğini söyledi. Bunun üzerine yönetici Doğruoğlu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne dilekçe yazarak binanın kontrol edilmesini istedi.

Ve o rapor geldi. Raporda binada herhangi bir kolon veya kirişin tahrip edilmediği bildirildi. Depremin ardından yıkılan binanın müteahhidi Yakup Aktaş ise, binanın yıkımına Kervan Pastanesi’nin sebep olduğunu iddia etti.

Evlatları için dedektif gibi iz sürdü

Depremden bir ay sonra Nurgül Göksu, enkazın kaldırıldığını duydu ve oraya koştu. Enkazın önünde artık adalet için nöbet tutuyordu. İlerleyen yaşlarına rağmen annesi ve babası da ona eşlik ediyordu. Her sabah saat 06.00’da enkaza geliyorlar ve hava kararana, iş makineleri çalışmayı bitirene kadar kesilen kolon, kiriş ve tahrip edilen perde duvarlardan bir iz, delil arıyorlardı.

Nurgül Göksu, pastaneye yapılan asansörün parçalarını enkazda cep telefonuyla görüntüledi. Adalet nöbetinin 15. gününde, 20 Mart 2023’te kepçe fayansları kırarken telefonuyla kayıt yaptı ve alttan bir kolon çıktı. Nurgül Göksu, kesilen kolonu bulduğunu söyleyerek savcılığa haber verdi. Savcılık ve bilirkişi gelerek inceleme yaptı. Telefonuyla çektiği görüntüleri de savcılığa teslim etti.

Sosyal medyadan da sesini duyurmaya çalışan acılı anne Nurgül Göksu avukat olan oğlu Ahmet Can Zabun, gelini Nesibe Zabun ve torunu 6 aylık minik Asude için adalet nöbetini sürdürüyor.

“Elimde oğlumdan kalan tek bir cübbe var. Meğer hukuk mücadelesini bana miras bırakmış”

Anne Göksu, feci olayla ilgili şunları söyledi: “Depremin olduğu gece ben İstanbul’da idim. Deprem olduğunu öğrendiğim an oğlumu aramaya başladım fakat ulaşamadım. Arada bir telefon çekiyordu ama sonra kesiliyordu. Çok zor şartlarda Kahramanmaraş’a depremin 3. Günü ulaştım. Ezgi Apartmanı’na ulaştığımda dünyam başıma yıkıldı. Binanın etrafındaki tüm binalar sağlamdı. Sadece yavrularımın olduğu bina yerle bir olmuştu. Oğlum, gelinim ve torunum apartmanın 7. Katında oturuyorlardı. Ben yavrularımı zemin kattan depremin 8. Günü alabildim. O kadar zor ki, helalleşmek için açıp yüzlerine dahi bakamadım. Yavrularımı hep gülen yüzleriyle hatırlamak istedim. Oturma odalarındaki koltuğun bir parçasını, Asude’min beşiğinin demirini buldum enkazda. Üçü de yatakta yakalanmış depreme. Bina o kadar hızlı yıkılmış ki ayağa kalkmaya bile vakit bulamamışlar. Torunum gelinimin kucağındaydı. Oğlum ise uyuyor gibi kalmış öylece. Günlerce bekledim enkazda. Yavrularımı teslim aldıktan sonra da beklemeye devam ettim. Çünkü sadece oğlumun kaldığı bina yıkılmıştı ve bu normal değildi. Acımı rafa kaldırıp mücadeleye başlamak zorundaydım. Öyle de yaptım. Ve enkaz kaldırma işlemi başladığında kesilen kolonları, perde duvarları fark ettim. Hepsi benim için delil niteliğindeydi ve tamamını da savcılığa teslim ettim. Benim mücadelem bu acıyı başka aileler yaşamasın. Başka anneler evlatlar yanmasın. Çok büyük bir acı çok. Benim yavrularım geri gelmeyecek ama sorumluları başkalarının hayatına kast etmeye devam edecek. Ben bunun önüne geçmek istiyorum. Eğer müteahhit sorumluysa o yargılansın. Pastane sorumluysa o yargılansın. Etrafta bulunan binalar sağlamken Ezgi Apartmanı’nın yıkılması tesadüf değil. Ben mücadelemi son nefesime kadar sürdüreceğim. Elimde oğlumun bir cübbesi kaldı kullandığı parfümü arıyorum kokusunu bulabilmek için. Oğlum adalet ve hukuk için yıllarca dirsek çürüttü kendi hukuk mücadelesini de bana miras bıraktı. Oğlum için, gelinim için doyamadığım torunum için savaşacağım.”