Begüm Sıla EREN-

Dünya genelinde doğurganlık oranındaki düşüş, küresel bir tehdit haline geldi. Uzmanlar ise, bazı ülkelerdeki "bebek iflası" nedeniyle dünyanın "21. yüzyıl boyunca sarsıcı bir sosyal değişimle" karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu.

Lancet dergisinde yeni yayınlanan araştırmaya göre, küresel olarak ülkelerin büyük bir çoğunluğunun 2100 yılına kadar nüfus büyüklüğünü sürdürecek kadar yüksek doğurganlık oranına sahip olmayacağı belirtildi.

Thumbs B C 68243655Da34F434320Fb942Ca8Cd3B8

Analizin vurguladığı bir diğer önemli nokta da, doğurganlık oranlarındaki düşüşün eşit olmadığı görüldü. Bu durumun, canlı doğumların dünya çapındaki dağılımında bir kaymaya neden olacağına işaret edildi.

Özellikle düşük gelirli bölgelerde, canlı doğum oranının 2100 yılına kadar neredeyse iki katına çıkarak, yüzde 35 oranına ulaşması bekleniyor. Sahra Altı Afrika'nın ise, 2100 yılında dünyadaki her iki çocuktan birine ev sahipliği yapacağı öngörüldü.

92986 1648236638

Araştırmacılar, "bebek patlaması" olarak değerlendirilen bu durumun genel anlamda "bebek iflasının" yaşandığı bir dönemde sosyal ve ekonomik istikrarı tetikleyebileceği uyarısında bulundu.

Analizin diğer önemli noktası ise, bu yüzyıl boyunca küresel doğurganlıkta "dramatik bir düşüş" yaşanacağını ve bunun da uzmanlar tarafından "hem potansiyel artıları hem de eksileri" olduğuna dikkat çekti.

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Washington Üniversitesi Sağlık Ölçümleri ve Değerlendirme Enstitüsü (IHME) ise, ülkelerin dörtte üçünün 2050 yılına kadar nüfus büyüklüğünü sürdürecek kadar yüksek doğurganlık oranına sahip olmayacağını tespit etti.

1047528

"Bebek patlaması" ve "bebek iflası"

Araştırmacılar, düşen doğum oranı bazı açılardan "kolay erişilebilir doğum kontrol yöntemlerini değil, aynı zamanda birçok kadının çocuk sahibi olmayı ertelemeyi ya da daha az çocuk sahibi olmayı seçmesini ve daha fazla eğitim, istihdam fırsatını" yansıtan bir "başarı öyküsü" olarak nitelendirdi.

Thumbs B C 9Ca50325231Ce3E32B5Db45Cb68E4B96

Tahminlere göre, dünyadaki doğumların düşük gelirli bölgelerdeki payı 2021'de yüzde 18'den 2100'de yüzde 35'e yükseleceği belirtildi.

Uzmanlar, düşük doğurganlık "nüfus artışı, çevre, gıda güvenliği, sağlık, iklim değişikliği ve biyoçeşitlilik açısından fayda getirebilir, ancak sağlık hizmetleri, emeklilik, sosyal güvenlik, işgücü ve jeopolitik üzerinde olumsuz etkilerinin olabileceği uyarısında bulundu.

Ülkelerin tahminler doğrultusunda doğum yanlısı politikalar uygulamaması gerektiği konusunda uyarıda bulunan uzmanlar, doğurganlıktaki düşüşlerin doğum kontrolüne veya kürtaja erişimi sınırlamak için de kullanılmaması gerektiğinin altını çizdi.

AFAD'dan sarı ve turuncu kodlu uyarı! AFAD'dan sarı ve turuncu kodlu uyarı!

Thumbs B C A1Ac09F3Cd1Dab1C7B559Fc61929F27F

Avrupa’da en düşük doğurganlık İtalya ve İspanya”

2100 yılına kadar ülkelerin yüzde 97'sinde durumun bu şekilde süreceğini öngören araştırmacılar, küresel toplam doğurganlık oranının 2021'de kadın başına 2,23 doğumdan 2050'de 1,68'e, 2100'de ise 1,57'ye düşeceği belirtildi.

Batı Avrupa'daki toplam doğurganlık oranının 2021'de 1,53'ten 2050'de 1,44'e ve 2100'de 1,37'ye düşeceği belirtildi. İtalya, İspanya ve Andorra'nın o zamana kadar en düşük doğurganlık oranlarına sahip olacağının altı çizildi.

3591836 8C7721024Dd9F0E28C498199C05Fbac2

Türkiye’de doğurganlık hızı da kademeli şekilde düşüyor”

Türkiye’de yıllık nüfus artış hızı 2022 yılında binde 7,1 iken, 2023 yılında binde 1,1 olarak kayda geçti.

2023 yılındaki düşüşün sebebi ise, yabancı nüfusun bir önceki yıla göre 253 bin azalarak, 1 milyon 571 bin kişi olduğuna işaret edildi.