GÜNDEM

Dünya sipariş için sıraya giriyor! 21 yıldır kahvenin vazgeçilmez ismi Yeni Journal’a konuştu!

Tüm dünyanın sipariş için sıraya girdiği, 21 yıldır dibek kahvesinin vazgeçilmez ismi Aydibek markasının sahibi Aydın Pala, dünya markası olma yolculuğunu Yeni Journal’a anlattı.

ÖZEL HABER

Aybuke ULUSAN/ Siyaset ve ünlü camiasının da vazgeçilmez tercihi olan Aydibek kahvesi markasının sahibi Aydın Pala, yıllardır çizgisini ve tarifini bozmadan büyümeye devam etmesindeki en temel sebebin, ‘hak yemeden çok çalışmak’ olduğunu belirtti.

Pala, “Bir gram bile tat değiştirmeyip, bugünlere gelmemizdeki en büyük sebep, çok çalışıp kaliteden ödün vermeden ilerlemek” dedi.

1991 yılında Diyarbakır’dan ‘Beyaz bir atlet, yamalı pantolon ve terliklerimle Ankara’ya geldim’ diyen Aydın Pala, “Diyarbakır’da yaşadığım köye baskın olmuştu o zamanlar, beyaz atlet, terliklerim ve yamalı pantolonumla geldim Ankara’ya. Hiçbir şeyim yoktu, senelerce hizmet sektöründe çalıştım, bir abim çıktı, garsonlukla ömür geçmez, meslek edin dedi ve iş makinesi operatörlüğü yapmama sebep oldu. 9 yıla yakın bu işi yaptım, daha sonra büyük bir restaurant markasında işe girdim. Bu kahveyi orada yapmaya başladığım zaman, satın almak için sıraya girmeye başladı insanlar, fiyatına bakmadan sadece almak için uğraştılar” dedi.

Cumhurbaşkanı istedi yaptım!

Dibek kahvesiyle ün salan Pala, “Dibek kahvesiyle başlamış olsak da çeşitliliğimiz çok fazla. Aromalı kahvelerimizi (Antep fıstığı, çikolata, fındık, damla sakızlı…) Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ve eşi Emine Erdoğan’ın talebi üzerine üretmeye başladık. Emine Hanım, misafirlerine kahve hediye etmeyi çok sever. Bizleri böyle bir yola teşvik ettiler, çokta iyi oldu. Aromaya karşı olan birçok müşterimiz, saf hammadde kullanmamız sebebiyle kahvelerimize yoğun ilgi gösteriyorlar” dedi.

Hülya Avşar’ından İbrahim Tatlıses’ine herkes hastası

Sanat camiasından birçok isimle senelerdir kopmayan bir bağı olduğunu belirten Pala, “20 yıldır kahve gönderdiğim ünlüler var. Hülya Avşar, İbrahim Tatlıses, Bülent Ersoy… İlk üretime başladığım zaman yetiştiremezdim. Onlar isterdi, ben veremezdim. Kaya Çilingiroğlu fiyatına bile bakmazdı, o zamanın parasıyla 1 kilo kahveye 10 bin TL derdim, tamam derdi. Bugün hala Deniz Akkaya’ya kadar düzenli sipariş göndeririz, bu kolay olmadı. Ölçüyü tutturmak, güveni sağlamak çok zaman aldı” ifadelerini kullandı.

Kilo verme özelliği de var

7 farklı karışımla elde ettikleri dibek kahvesinin sağlık açısından da faydalı olduğunu belirten Pala, “Her üründe olduğu gibi kahvede kullanılan malzemelerin de orijinal olması çok önemlidir. Sahlep diye nişasta – vanilya karşımı satıyorlar, bundan yarar gelmez. Biz bütün ürünlerimizi hammadde olarak alır, taş değirmende döverek karışımı elde ederiz. İçeriği bu kadar kaliteliyken, içene zararı değil yararı dokunur. Türk kahvesinin yeri her zaman ayrıdır, o bizim simgemiz, özümüzdür. Aradaki farkı belirtecek olursam, Türk kahvesi acıktırırken, dibek kahvesi tokluk hissi yaratır. Kilo vermek isteyenlere önerimdir” dedi.

Dibek su, menengiç süt ile yapılır!

En yararlı bitkilerin karışımı ile elde edilen dibek kahvesinin içeriğini sır gibi saklayan Pala, “Kahvemizi Menengiç, kakule, sahlep, mahlep ve kahveyi karıştırarak elde ediyoruz. Burada önemli olan şey, ürünlerin orijinalliği, nasıl bir araya getirildiği önemlidir. Dibek kahvesini süt ile yapan vardır fakat biz su ile yapıyoruz. Menengiç süt, dibek su ile yapılır. Menengiçi iyi karıştırmazsanız sevilmeyebilir. Kahvenin kalitesi kadar nasıl yapıldığı da önemlidir” ifadelerini kullandı.

17 bine aldığımız bitki şimdi 260 bin!

1 ton bitkiyi 17 bine alırken 2 senedeki artışa ‘pes’ diyen Pala, “Fiyat artışları her sektörü olduğu gibi bizi de etkiledi. Pandemi öncesi 60 TL’ye sattığımız kahvenin kilosu şimdi 400 lirayı gördü. 17 bine aldığımız kahve pandemi döneminde 60 bine ulaşırken şimdi 260 bine ulaştı. Kiraya 15 bin TL zam geldi, tüm giderleri içine koyduğumuzda bizde mecbur kalıyoruz zam yapmaya. Sahlebin kilosu 3 bin lira olmuş, 100 liraya satan da var ama işi bilen bilir ki, o sahlep değil nişastadır. Bu zamanlara kadar sağladığımız güveni, ucuza kaçarak yok edemeyiz. Bir müşterim bile ‘tadı değişti’ demedi. Sadece kese kağıdı yerine bir kutu hazırlayalım dedik ama yok. Herkes arayıp bu farklı dedi inandıramadık. Öyle bir alışmışız ki birbirimize beni arayıp ‘Sen kendi elinle diktiğin keselerde gönder’ dediler. Biz yıllardır bu şekilde ilerledik. İşini sağlam yapmazsan mutlaka bir yerde tökezlersin. Hele ki bu kriz döneminde ayakta kalmak sadece işini iyi yapanların başarabileceği bir şey” dedi.