Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliği Ortak Zirvesi'nin sonuç bildirisine ilişkin, "Gerçekten çok fazla eylem noktası içeren, bugüne kadar hiç söylenmemiş, yerleşimcileri terörist olarak tanımlayan, hatta jeostrateji üreten bir metin var burada." dedi.
Erdoğan, Suudi Arabistan ziyareti dönüşü uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu, sorularını yanıtladı.
Filistin'e yönelik İsrail'in saldırılarını ele aldıkları 8'inci Olağanüstü İslam Zirvesi'ni başarıyla tamamladıklarını ifade eden Erdoğan, zirveyi İslam İşbirliği Teşkilatı ile Arap Birliği'nin ortak düzenlediklerini hatırlatarak, "Bu vesileyle de Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nın müşterek çalışmasının bugün değerlendirmesini de 25-26 ülke ele aldık." dedi.
Erdoğan, on yıllardır işgal ve baskı altında var olma mücadelesi veren Filistin'de 36 gündür tarifi imkansız bir zulüm yaşandığını, Gazze'de masum sivillerin, ayrım göz etmeyen ağır bombardıman altında hayatlarını kaybettiğini, kendi topraklarında ayrıca göçe zorlandığını kaydederek, şöyle devam etti:
"İsrail, hastaneleri, okulları, ibadethaneleri, cami, kilise ayırt ekmeksizin hatta hasta, ölü taşıyan ambulanslara varıncaya kadar, mülteci kamplarını hedef almak suretiyle bütün dünyanın gözleri önünde savaş suçu işliyor. Batı ülkeleri, yaşanan tüm vahşeti sadece tribünden seyrediyor. Bütün bunlar karşısında vicdan sahibi olanların, sessiz kalması mümkün değil. Bu anlayışla ilk günden beri Gazze'deki katliamı dünyaya duyurma, Filistin davasının sesi olma gayretinde oldum. Bunları gerek ziyaretler vasıtasıyla gerek telefon diplomasisiyle yürütme gayreti içindeyim. Bunu yaparken sivilleri hedef alan saldırıları hiçbir şekilde tasvip etmediğimizi ve bütün bunları gerek yazılı gerek görsel medya çalışmalarıyla da ifade ettik. 7 Ekim'den bu yana diplomasi ve diyalog kulvarlarını kullanarak insani ateşkesin tesisi için yoğun çaba sarf ettik. Temaslarımızda, ateşkes sağlanmasının, çatışmaların sona erdirilmesinin ve insani yardımların Gazze'ye kesintisiz şekilde ulaştırılmasının önemine vurgu yaptım."
"İslam dünyasının tek vücut, tek ses olması şarttır"
Erdoğan, şimdiye kadar 10 uçak dolusu, yaklaşık 230 ton insani yardım malzemesini, Gazze'ye ulaştırılmak üzere Mısır'a gönderdiklerini belirterek, "Sahra hastaneleri, tıbbi ve diğer yardım malzemeleriyle dolu 50 konteyner taşıyan büyük bir gemimiz dün sabah Mısır'a hareket etti ve büyük ihtimalle de yarın sabah bunlar El Ariş'e ulaşmış olacak. Gemimizin El Ariş Limanı'na ulaşması şu anda bütün gayretlerimizin neticesiyle, 660 ton malzeme yüklü." bilgisini verdi.
Uluslararası toplumun yaşanan katliamlar karşısında artık icraat üretmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şu değerlendirmelerle bulundu:
"Ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin bir kez daha işlevsiz kaldığını görüyoruz. 27 Ekim'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ateşkes ve engelsiz insani yardım çağrısı yapan kararın, 121 üye ülkenin 'evet' oyuyla kabul edilmesi umut vericidir. Uluslararası camianın geniş çoğunluğunun yaklaşımını yansıtan bu kararı önemli buluyorum, değerli buluyorum. Kararın hayata geçirilmesi sürecinde, İslam dünyasının tek vücut, tek ses olması şarttır."
Zirvede bu konulara dikkati çektiğini ifade eden Erdoğan, kuruluş nedeni Filistin davası olan İslam İşbirliği Teşkilatına büyük sorumluluklar düştüğünün de altını çizdiğini söyledi.
Gerek zirve toplantısında gerek mevkidaşlarıyla yaptığı ikili görüşmelerde, Filistin meselesi çözülmeden normalleşme adımlarının sonuçsuz kalacağını dile getirdiğini aktaran Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bölgemiz, ancak 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız ve egemen Filistin devletinin vücut bulmasıyla kalıcı barışa kavuşabilir. Bu konuda herkesin elini taşın altına koyması gerektiğine işaret ettim. Gerek Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile yaptığım görüşmede, ki düşüncelerimiz mutabık, gerek Endonezya Cumhurbaşkanı Joko Widodo ile yaptığım görüşmede bunları ele aldık. Gerekse Mısır Devlet Başkanı Sayın Sisi ile yaptığım görüşmede yine bunları görüştük. Mısır Devlet Başkanı'nın özellikle Refah Kapısı'nı bütün olumsuzluklara rağmen işletmesi, burayı devreye sokması çok büyük önem arz ediyor. Bu konuda da şu ana kadar yaptığı gayretler takdire şayandır. Kendileriyle de irtibatlarımızı gerek Dışişleri Bakanlarımız gerek İstihbarat Başkanımız, onlar sürdürüyorlar ve biz de sürekli irtibat halinde kalacağımızın teyidini yaptık. Türkiye olarak, varılacak bir çözümün uygulanması aşamasında garantör sıfatıyla sorumluluk almaya hazır olduğumuzu tekrar dile getirdik. İslam İşbirliği Teşkilatındaki dostlarımızla koordinasyon halinde, daha fazla kanın akmaması için üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz."
Zirvede alınan kararların hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, "Türkiye olarak bu sürecin takipçisi olacağız." dedi.
"Riyad'a ortak ses verip, ortak çözümler üretmek için geldik"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin İİT ve Arap Birliği Ortak Zirvesi'nin sonuç bildirisinin ortaya çıkmasında Türkiye'nin tavrına ve diğer ülkelere yönelik bir ikna sürecinin yaşanıp yaşanmadığına ilişkin sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, öncelikle Riyad'a, Filistin'de yaşanan katliama karşı ortak ses verip, ortak çözümler üretmek için geldiklerini vurguladı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın bir gün önce de orada olduğunu ve İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliğinin Dışişleri Bakanları ile toplantı yaptığını anlatan Erdoğan, "Bu toplantılarda, sonuç bildirgesinin bütün çerçevesini çizdiler." dedi.
İslam İşbirliği Teşkilatının geleneğinde genelde "kınamak" bulunduğunu, devletlerin, çeşitli nedenlerle çok fazla aksiyona girmediklerini belirten Erdoğan, "Ama geçen Olağanüstü İcra Komitesi Toplantısı'ndan itibaren bizim kafamız ne yapılması gerektiği konusunda netti ve son gelişmelerin detaylı bir biçimde sonuç bildirgesine eklenmesini talep ettik ve kabul ettirdik." diye konuştu.
"Bu argümanlar üzerine bu ağır maddeleri kabul ettiler"
Ülkelerin sonuç bildirgesi için hazırlıklarının bulunduğunu aktaran Erdoğan, "Yaptığımız toplantılarda herkes bu metinlerini tekrar gözden geçirdi. Hemen hemen icrayla ilgili bütün teklifler bizden geldi. Böylelikle zirveye gitmeden önce planladığımız konuların hepsinin nihai metne konulması sağlandı. Gerçekten çok fazla eylem noktası içeren, bugüne kadar hiç söylenmemiş, yerleşimcileri terörist olarak tanımlayan, hatta jeostrateji üreten bir metin var burada." diye konuştu.
Erdoğan, zirve sonuç bildirisine ilişkin, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İlk defa İsrail'in nükleer silahlarından hareketle bölgede Nükleer Silahlardan Arındırılma Konferansı'nı teklif ediyoruz. Yani olayın hem taktik kısmı var hem stratejik kısmı var. İkisi iyi bağlandı birbirine. Özellikle yardım nasıl götürülecek konusunda daha da ileriye gidildi, 'ablukayı kırma' diye bir ifade konuldu mesela. Diplomatik tanımlamanın önüne çok giderek eyleme yönelik bir tanımlanma getirildi. Üye ülkeler ilk önce bize, 'Ya bunların bir kısmı yapılmazsa niye yazıyoruz biz' dediler. Biz de hep şunu söyledik; ortaya söylemin çıkması lazım ki arkasından eylem gelsin. Bir şey yapmak isteyen bir ülke olursa, bu metnin referans noktası olması lazım. Daha da önemlisi, Batı şunu görsün, Filistin'den dolayı onlarla bizim aramızdaki mesafe giderek açılıyor ve bu da onun göstergesi. Bu argümanlar üzerine bu ağır maddeleri kabul ettiler."
İranlıların "Oturdular, konuştular, dağıldılar." şeklinde bir atasözü olduğunu, bunu kendisinin de sıklıkla söylediğini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu bildiri, oturulup, konuşulup, dağılınan bir zeminde oluşan bir bildiri olmadı. Tam aksine, eyleme geçirilmesi gereken başlıklar var. Hele hele o işgalci yerleşimcilerle ilgili, onları terörist olarak ilan etmek ki, o çok çok önemli. Bir de tabii o ablukayı kırma, yarma hareketi burada büyük bir önem arz ediyor. Nükleer silahlardan arındırma meselesi de çok çok önemli ve bu orada gerek İsrail gerekse İsrail'in arkasında olanları da bir yerde deşifre ediyor. Mesela Macron şu anda değişik açıklamalar yapmaya başladı. Ama sen baştan hemen gittin, ziyaret ettin ve her türlü desteği verecek havasında gözüktün. Ama bu defa buralardaki ölümlerin, katliamın boyutunun çok çok ileri olduğunu söylemek suretiyle, ona karşı o da bir eylem politikası geliştirmenin havasına girdi. Şimdi burada özellikle gerek İslam İşbirliği Teşkilatı ile Arap Ligi'nin bir araya gelerek bu adımı atmış olması büyük önem arz ediyor çünkü iki teşkilatın tarihinde ilk kez böyle bir toplantı gerçekleşti."
Rusya-Ukrayna meselesinde Ukrayna'nın yanında duran bugün çekimser olanlarla konuşup 'Bak siz orada Ukrayna'nın yanında yer aldınız, şimdi Filistin'de de binlerce insan öldürülüyor, burada da siz sessiz kalamazsınız. Biz ne Ukrayna ne Rusya'da ayrım yapmadık ve tahıl naklini tüm Afrika'ya, Avrupa'ya biz sağladık. Şimdi sesinizi çıkarın" deme imkanımız olacağını düşünüyorum. Bu adımları attığımızda Afrika ülkelerinden ciddi bir fire vereceğimizi zannetmiyorum. Çünkü Afrika ülkelerinin bize bakışı çok daha iyi. Kaldı ki Mısır ile ilişkileri gayet iyi. Burada inanıyorum ki Katar'ın devreye girmesi de Afrika ülkelerinin bu sürece destek vermesini ciddi manada sağlayacaktır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Kasım'da, eşinin, lider eşleriyle toplantısına ilişkin, "Kaç lider eşi gelecek bilemiyorum. Şu anda görüşmeler devam ediyor." ifadesini kullandı.
17 Kasım'da Almanya ziyaretinin bulunduğunu belirten Erdoğan, "Bu ziyaretimizde de Batı'ya yönelik bazı mesajlarımız olacak. Veyahut da Batı'nın en güçlü ülkesi Avrupa'nın Almanya olması hasebiyle de oradan Avrupa'ya bir ses olur." dedi.
Erdoğan, 21 Kasım'daki Cezayir ziyaretini çok önemsediğini vurgulayarak, "Çünkü bu ülkeler arasında Cezayir, duruşunu her zaman net ortaya koyabilen bir ülke, Afrika'da tesir alanı geniş bir ülke. Onun için Sayın (Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid) Tebbun ile de bu görüşmeyi çok çok önemsiyorum. İnşallah bu takvimi de başarılı bir şekilde sürdüreceğiz." diye konuştu.
"Avrupa Birliği'nin bu tuzağına kesinlikle düşmeyiz, düşemeyiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin Almanya ziyareti öncesinde, Avrupa Birliği Komisyonunun yayımladığı 2023 raporuna ilişkin, "Bu raporda özellikle Hamas'la ilgili bir bölüm vardı. Çünkü Avrupa Birliği, yaşanan bu süreçte Hamas ile ilgili, Türkiye'nin açıklamalarından çok ciddi derecede rahatsızlık duyduğunu dile getiriyor. Avrupa Birliği Hamas konusunu, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri denkleminin içerisine sokmaya mı çalışıyor? Son Komisyon raporuna bunun yansımasını nasıl değerlendirirsiniz? Sadece 7 Ekim'de İsrail'e yapılan saldırıdan bahsediyorlar. Bu tutumlarını da nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki sorusu üzerine, şöyle konuştu:
"Her meselede malum Avrupa Birliği'nin, bir defa Türkiye'ye bakışı ne yazık ki ters. Burada da yine o tersliği görüyoruz. Biz Avrupa Birliği'nin bu tuzağına kesinlikle Türkiye olarak düşmeyiz, düşemeyiz. Avrupa Birliği, İsrail'in katliamında insanlık onurunu acaba görebildi mi, buna saygısı oldu mu? Bunları bizim tersten Avrupa Birliği'ne sormamız lazım. Ben Avrupa Birliği üyesi ülkelerden maalesef şu ana kadar bir tavır ortaya koyabilen göremedim. Yeni yeni şimdi çıkmaya başladılar. İşte (Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel) Macron'un yaptığı son açıklamalar gibi. Almanya Cumhurbaşkanı ve Başbakanı her ikisi de acaba ne gibi bir tavır içindeler? Bunu Almanya ziyaretinde çok daha net göreceğiz. Ama şu ana kadar onlarda da bir netlik henüz yok.
Avrupa'ya göre uluslararası hukuku kimin ayaklar altına aldığı çok önemli. Şu an itibarıyla Avrupa Birliği'ndeki yaklaşım tarzı, ne yazık ki bizim yaklaşım tarzımızla örtüşmüyor. Fakat Almanya ziyareti birçok şeyleri deşifre edecek diye düşünüyorum. Hamas'la ilgili Avrupa Birliği, aynen İsrail gibi düşünüyor. Ama biz onlar gibi düşünmedik, düşünmüyoruz, düşünemeyiz. Çünkü ben Hamas'a Filistin'deki seçimlerin galibi bir siyasi parti olarak bakıyorum. Onların bakışıyla aynen bakmıyorum. Şimdi oradaki seçimi kazanan bir Hamas var, o zaman bir siyasi parti, öyle bakılıyor. Şimdi ise bizi öyle bir yere getirmek istiyorlar ki 'Hamas bir terör örgütüdür' diyelim istiyorlar. Hayır arkadaş terör örgütü değildir. Tam aksine topraklarını koruma mücadelesi veren, müdafaa eden, vatanları için savaşan insanlardır. Aramızdaki bakış açısı bu kadar farklı."
"Bunlar sizin vicdanınızı sızlatmıyor mu"
Erdoğan, Charlie Hebdo olayında, bütün dünya liderlerinin, cumhurbaşkanlarının, başbakanlarının Paris'te yürüdüklerini, içinde Müslüman ülkelerin liderlerinin de bulunduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bugün Gazze’de çocuk, kadın, yaşlı hepsini bir araya getirdiğinizde 13 bine ulaştı şu anda ölenlerin sayısı. Böyle bir tablo ortada ama şu anda dünya liderleri özellikle Filistin'deki bu olaylarda hiç sesini çıkarıyor mu? Kalkıp da İsrail'e yükleniyorlar mı? Hayır. Niye? Arkadaşlar şunu artık tespit etmemiz lazım. Burada akan kan, ölenler, şehitler, bunlar Müslüman. Ama orada ölenler, Fransız'dı veya başkalarıydı ama her şeyden önce orada da ölenler insandı. Yani onu da biz değerlendirirken, insan olması açısından bakarak değerlendirdik.
Burada dünya liderleri niye olaya 'Bu kadar insan öldü' diye bakmıyorlar? Bunların içerisinde yavrucuklar, çocuklar var ya. Çocuklar var. Bakıyorsun, beyaz kefene sarmış baba, anne almış kucağına bir taraftan öpüyor bir taraftan çocuğunu mezara götürüyor. Sıra sıra dizmişler. Bunları gördük. Anneleri gördük, çocuğunun cesedini koklayarak, öperek onu mezara götürmeye gayret edenleri gördük. Ya bunlar sizin vicdanınızı sızlatmıyor mu? Bunlardan size bir nasip yok mu? Yok. Çünkü bunlar nasipsiz. Onun için de burada büyük bir trajediyi, büyük bir dramı yaşıyoruz."
Erdoğan, bu dram, bu trajedi karşısında sessiz, eli kolu bağlı kalmanın mümkün olmadığına dikkati çekerek, "Çok çalışacağız, gayret edeceğiz ve belki bu olay daha başka gelişmelere vesile olabilir. Bu akşam arkadaşlara, (Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah) Sisi ile yaptığım görüşmeden sonra dedim, şimdi herhalde bir başka kapı açılacak bize. Mısır ziyareti ve bu adımla beraber bölgede neler yapabiliriz? Bunları yerinde konuşmak, görüşmek noktasında bu adımı da inşallah atarız." dedi.
"İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına ilişkin ABD Başkanı Joe Biden ile görüşüp görüşmeyeceğine" ilişkin soru üzerine Erdoğan, "ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, daha yeni buradaydı. Herhalde bizi bundan sonra Biden ağırlar. Benim Biden'ı aramam şık olmaz. Orta Doğu'da, Doğu Akdeniz'de, bölgemizde kilit ülke konumunda olduğumuzu sadece biz söylemiyoruz. Bu coğrafyada Türkiye'ye rağmen bir girişimde bulunmak, plan yapmak mümkün değil. Bizim durduğumuz yer, takındığımız tavır, değerlerimiz ve ilkelerimiz bellidir. Bizim çabamız insan hayatını korumak, barışı sağlamak, savaşları sonlandırmak ve masumların gözyaşlarını silmek içindir." diye konuştu.
Tüm kriz bölgelerine yönelik bir çözümlerinin, hamasi söylemlerden tamamen arındırılmış ve derde derman reçetelerinin olduğunu ifade eden Erdoğan, bunları dinlemek isteyenlere anlattıklarını, kendilerini anlayabileceklere ulaştıklarını belirtti.
Erdoğan, "Bizim durduğumuz yerin kıymetini anlayabilecek herkese kapımız açıktır. Samimi çözüm için bizimle irtibat kurmak isteyen herkesle bugüne kadar olduğu gibi konuşmaya ve insanlığın itibarını kurtarmak için çabalamaya devam edeceğiz. Sorunun çözümü için en uygulanabilir önerileri sunan ülke Türkiye. Bölgedeki krizlerin, sorunların çözümü için kilit ülke Türkiye. Coğrafyamızdaki tüm ülkelerle görüşebilen, çatışan, savaşan tarafları aynı masada toplayabilen tek ülke Türkiye." şeklinde konuştu.
"Nihayetinde Filistinliler ve tüm mazlumlar kazanacaktır"
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 16'ncı Zirvesi dolayısıyla bulunduğu Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile görüştüğü hatırlatılarak, "28'inde de Reisi'nin buraya geleceğini şimdi sizden öğrenmiş bulunduk. Gazze konusunda İran'la ortak adımlar atılabilir mi?" sorusu üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Atılmaması için hiçbir sebep yok. Tüm mesele bu ortak adımları atarken öyle adımlar atalım ki yani affınıza sığınıyorum, hem nalına hem mıhına olmasın. Netice alıcı adımlar atalım ve bu adımları atarken duygusallıktan uzak, uluslararası diplomasiyi harekete geçirecek ve bütün bunları yaparken de gerek İran halkına gerek Türkiye halkına burada mesajlar verebilelim. Eğer bunu başarabilirsek bu, tabii çok çok isabetli olur."
Filistinlilerin, Gazzelilerin ayni ve nakdi ihtiyaçlarının bulunduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Burada acaba yakıt sıkıntısını nasıl gideririz? Jeneratörler hastanelerde çalışmıyor, böyle bir durum var. Devreye sokulması gereken en önemli ülke malum, İsrail üzerinde etkisi olan Amerika. Şimdi Amerika'nın üzerine Dışişleri Bakanım muhatabıyla gidiyor. Biden'a da biz aynı şekilde bunu söyleriz. Tabii Biden'la görüşmede İran'ın devreye girmesi zaten söz konusu değil ancak biz Biden'la görüşmede bunları onlara iletiriz, söyleriz ve bütün bunlarla birlikte şunu ifade etmemiz lazım: Gazze, bir defa Filistin halkının toprağıdır. Amerika'nın bunu kabullenmesi lazım. Eğer 'Gazze, Filistin halkının değil de kalkıp hayır bu işgalci yerleşimcilerin veya İsrail'in toprağıdır' diye bir yaklaşım Biden'da varsa zaten anlaşmamız mümkün değil.
Şimdi kuzeyden güneye sürüklediler. Kuzeye dönüş şu an itibarıyla ne yazık ki söz konusu değil ve ciddi sıkıntı var. Bunun da önünü açmak lazım. Burada bir taraftan Mısır'la görüşmeler yapıp bir taraftan Körfez ülkeleriyle görüşmeler yapıp Amerika'yı bizim baskı altına almamız lazım. Amerika'yı baskı altına alarak Amerika'nın İsrail'e baskısını artırması lazım. Batı'nın İsrail'e baskısını artırması lazım. Hangi Batı ülkesiyle Körfez ülkeleri eğer ilişki halindeyse oraya yapacakları baskıyla İsrail üzerindeki etkilerini arttırmak lazım."
Ateşkesin sağlanmasının Türkiye için hayati derecede önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, ateşkesi sağlamakla da işin bitmeyeceğini, aksine daha da yoğunlaşacağını söyledi.
Gazze'deki yaraların sarılması için bölge ülkelerinin dayanışmasının çok önemli olacağının altını çizen Erdoğan, Gazze'nin altyapısının ayağa kaldırılmasından enkaza dönen yerleşim yerlerinde yeniden yaşamın başlamasına kadar yapılacakların bulunduğunu belirtti.
Erdoğan, "Akan kanın durması, sivil ölümlerinin son bulması için İran ya da başka devletlerle atılacak her adımı görüşmeye, harekete geçmeye hazırız. Diğer yandan bu savaş, Hilal-Haçlı Savaşı'na dönmeyecek çünkü bu savaş iyi ile kötünün, yalan ile hakikatin, mazlum ile zalimin, hak ile batılın savaşı haline gelmiştir. Nihayetinde inanıyorum ki iyiler, hakikatin yanında saf tutanlar, mazlumlar ve hakkın savunucuları yani Filistinliler ve tüm mazlumlar kazanacaktır." diye konuştu.
"Topraklarımız, tarih boyu nice büyük barışlara beşiklik etmiştir"
Bir gazetecinin "(İsrail-Filistin çatışmasının sonlandırılmasına ilişkin) Barış Konferansı adımı atmayı planlıyorsunuz. Konferanstan tam olarak beklentiniz nedir?" sorusu üzerine Erdoğan, bunun çözüm önerilerinden biri olduğunu belirtti ve şöyle devam etti:
"Bu konuyla ilgili olarak şu anda dayanışma halinde olduğumuz, meseleleri konuşabileceğimiz, çözebileceğimiz ülkelerle bu adımı atmanın planlarını yapıyoruz. Bu konuda Dışişleri Bakanlığımız çalışmalarını daha da geliştiriyor. Bu da muhataplarıyla çok daha farklı bir zemine inşallah taşıyacak. Tabii biz, 'Adil bir barışın kaybedeni olmaz.', bunu başından beri hep söyledik, söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz çünkü buna samimiyetle inandık, inanıyoruz. Savaşan taraflar dahil bölgede tüm aktörlerin katılacağı bir toplantıdan daha fazla barışa hizmet eden bir zemin olamaz. Bunları sağlamaya gayret edeceğiz ve topraklarımız tarih boyu nice büyük barışlara beşiklik etmiştir. Bunu bundan sonra da devam ettirmek bizim boynumuzun borcudur. Bunu yapabilecek güçteyiz. İnsan gücü olarak bizde var, beyin gücü olarak bizde var. Bu noktada herhangi bir sıkıntımız söz konusu değil ve geçmişimiz karanlık değildir. İslam İşbirliği Teşkilatıyla Arap Ligi’nin işte dün birlikte yaptığı çalışmada ortaya çıkan tablo görünüyor. Bütün mesele demek ki işin içerisinde olunca bir şeyler değişiyor. İnşallah bu barış konferansında da böyle bir neticeyi alabiliriz."
"Çekimserleri dahi adeta yanımızda hissettim"
"7 Ekim'den bu yana insanlık ve küresel vicdan adına sergilediğiniz duruşunuzu ikinci bir 'One minute' olarak değerlendirebilir miyiz? Sizce Orta Doğu'da bundan sonra ne olacak, ne değişecek?" şeklindeki sorular üzerine Erdoğan, Davos'taki konunun İsrail tarafından o dönemde yine çocukların öldürülmesiyle ilgili olduğunu hatırlattı.
"Samimiyetle oluşmuş ve insanlığın adeta vicdanı olmuştu ve ben ondan sonra dedim ki: 'Bu, Davos'a son gelişimdir.'" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları söyledi:
"Dedim, 'Bir daha ben Davos'a gitmem.' O kapıyı kapattım. O zat da zaten artık ortalıktan kayboldu, yok ama Allah ömür verdi, bu zat ise burada… Şimdi de aslında kurduğumuz her cümle, attığımız her adım insanlık görevimizi yerine getirmek için. Filistin'de yaşananları görmezden gelmek, onların çığlığını yok sayıp yüz çevirmek, bizim için imkansızdır. O zaman Davos'ta da şimdi dünyanın çeşitli yerlerinde de bu vicdan çağrısını dillendirmiyor olsaydık bu tutum, kendimizi inkar anlamına gelirdi."
İsrail'in, son Gazze saldırılarıyla uluslararası kamuoyunun desteğini yitirdiğini belirten Erdoğan, "Ülke yönetimleri, emperyalist çıkarları doğrultusunda İsrail yönetimiyle kucaklaşma yarışına girse de toplumların nezdinde İsrail, artık bebek katili bir ülkedir." dedi.
Erdoğan, bundan sonraki süreçte de atılacak adımlarda dikkat edilmesi gereken hususlar bulunduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:
"Kesinlikle yani tükürdüğümüzü yalamamak gerekir çünkü burada da nasıl bir vicdan çağrısını o zaman yaptıysak bugün yine aynı şekilde bir vicdan çağrısı yapıyoruz. Vicdanlara sesleniyoruz. Herhalde bu insanların tamamı vicdansız değil. Tamamı vicdansız olsa 121 ülke burada, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda bizim gibi düşünmezdi hatta ben çekimserleri dahi adeta yanımızda hissettim. Onun için ne yapacağız? Markajımızı devam ettireceğiz. Adam adama markaj, alan markajı yapacağız çünkü bu topraklarda özellikle yıllar önce atılmış fitne tohumları var. Bu fitne tohumlarını temizlememiz lazım. Bunu da yapar mıyız? Ben yapacağımıza inanıyorum ve bu güç, bu kalite, bu kapasite bölgede diğer ülkelerde de var fakat hepsinde endişe var ve bu endişe ortadan kalkmalı. 'Türkiye, böyle düşünüyorsa biz de aynı şekilde bu adımı atabiliriz.' dedirtmemiz lazım."
Bölgedeki çatışmaların, savaşların, ihtilafların ve gerilimlerin tek panzehrinin birlik olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Bir olur, iri olur ve diri olursak bölgemizdeki ateşler bir bir söner. Yangın yerine dönen bu coğrafya geçmişte olduğu gibi gül bahçesi, medeniyet güneşi haline gelir. Bütün farklılıklarımızı zenginlik kabul ederek bir kenarda tutup ortak müştereklerimizi ön plana çıkartırsak emin olun bütün sorunlarımızın çözüm yoluna girmeye başladığını görürüz. Bölgemiz, on binlerce kilometre öteden gelerek burada güç devşirmek isteyen ülkelerden bir an önce kurtulmalı." dedi.