Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye, küresel siyasetin kutup başlarından biri olma rolünü günden güne güçlendirmektedir." dedi.
Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, dünyanın, yeni ve köklü bir değişimin eşiğinde olmanın sancısını yaşadığını söyledi.
Bölgenin, kuzeyi ve güneyiyle savaşların, çatışmaların, katliamların, zulümlerin girdabında adeta cayır cayır yandığını vurgulayan Erdoğan, böyle bir iklimde Cumhur İttifakı olarak tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya olduklarını, Türkiye'nin hem siyasi ve ekonomik istikrarını korumanın hem sosyal barışını tahkim etmenin hem de hedeflere doğru yürüyüşü sürdürmenin mücadelesini verdiklerini ifade etti.
"Esasen karşımızdaki bu tablo sadece AK Parti ve Cumhur İttifakı ile sınırlandırılamayacak kadar önemlidir." ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti: "Siyaset yelpazesinin neresinde olursa olsun kendini bu ülkeye, bu millete karşı mesul hisseden herkesin bu mücadeleye destek vermesi, katkı sunması, en azından yıkıcı muhalefetten kaçınması gerekir. Söz konusu vatan, millet, devletse gerisi sadece birer teferruattır. Dünyanın pek çok yerinde milli meselelerde iktidar-muhalefet ayrımı olmadan ortak bir duruş sergilendiği hepimizin malumudur. Şahsen biz de yarım asra yaklaşan siyasi hayatımızın tamamında bunu savunduk. Ayrıştıran değil birleştiren; kutuplaştıran değil kucaklaştıran; ortak değerler etrafında toplumun tüm kesimlerini buluşturmaya çalışan tarzı siyasetle ülkemize hizmet etmenin gayretinde olduk. Muhataplarımızdan çoğu zaman arzu ettiğimiz yaklaşımı görmesek de kardeşlik siyasetimizde eser ve hizmet politikamızdan ödün vermedik."
Erdoğan, 14 Ağustos 2001'den beri Yunus Emre misali gönüller yapmaya geldiklerini belirterek, sadece vatan toprakları üzerinde değil bölgeden başlayarak tüm dünyada barışın, huzurun, adaletin ve işbirliği ruhunun hakim olması için gece gündüz koşturduklarını söyledi.
"Türkiye, küresel siyasetin kutup başlarından biri olma rolünü günden güne güçlendirmektedir." diyen Erdoğan, "1000'inci gününü geride bırakan Rusya-Ukrayna Savaşı ve 14'üncü ayına ulaşan Gazze soykırımı dahil coğrafyamızdaki tüm krizlerin çözümü için yoğun çaba içindeyiz. İsrail ile Lübnan arasında bu sabah itibarıyla yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından memnuniyet duyuyoruz. Sahada sükunetin muhafazası noktasında tüm taraftarların, bilhassa da İsrail'in sorumluluklarını harfiyen yerine getirmesini bekliyoruz. Gazze'de katliamın durması ve kalıcı ateşkesin tesisi için Türkiye olarak her türlü katkıya hazır olduğumuzu ifade ediyorum." değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye'ye cumhuriyet tarihinin en başarılı yıllarını yaşattık"
Diplomasi alanında yaptıklarına ilişkin video gösteriminin ardından konuşmasına devam eden Erdoğan, bütün diplomatik hamlelerini siyasi kimliğiyle değil bu ülkenin ve milletin bir ferdi olarak gerçekleştirdiğini vurguladı. Erdoğan, mensubu olmaktan daima şeref duyduğu Türk milletine en iyi şekilde hizmet etmenin derdinde; mazlum ve mağdurların umudu olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni her alanda bayındır kılmanın, güçlü, müreffeh, muteber, muvaffak bir ülke haline getirmenin peşinde olduklarını kaydetti.
Türkiye Yüzyılı'nı inşa etmenin haklı heyecanı, gururu ve gayreti içerisinde olduklarının altını çizen Erdoğan, "Söz verdik, ahdettik, sarsılmaz bir inançla hedefimize kilitlendik. Allah'ın inayeti, milletimizin desteğiyle Türkiye Yüzyılı hedefimize mutlaka kavuşacağız." diye konuştu.
Erdoğan, şunları kaydetti: "Tüm bunları söylerken şu gerçeği de ıskalamıyoruz. Ülkemizde maalesef kendisi tuğla üstüne tuğla koymadığı gibi yapılan her işi engelleyen, engelleyemediğinde de itibarsızlaştırmaya çalışan marazi bir muhalefet anlayışı mevcuttur. Geçtiğimiz 22 yıl boyunca yaptığımız her hizmeti, inşa ettiğimiz her eseri, ülkemizin hanesine yazdırdığımız her kazanımı bu zihniyete rağmen başardık. Böyle ağır bir vebali omuzlamanın bilinciyle, millete mahcup olmamak için umutla, sevdayla, düşle çalıştık, çabaladık, ter döktük. Önümüze çıkan engellerin üstüne üstüne yürüdük. Fırsatçılara, fesatçılara, içerdeki ve dışardaki bedhahlara rağmen Türkiye'ye cumhuriyet tarihinin en başarılı yıllarını yaşattık."
"Amerika'da saatlerce hamburgercide ne yaptığını o gün bugündür açıklayamadı"
Bugün de bu hastalıklı zihniyetin yeni hezeyanlarıyla uğraştıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: "Açıkçası bunlar için her nefesin, ayırdığımız her vaktin ziyan ve beyhude olduğunu biliyoruz. Ama biz bunlara hak ettikleri cevapları vermediğimizde densizlik çıtasını yükseltiyor, cüretlerini artırıyor, kendilerini layüsel görmeye başlıyorlar. CHP'nin siyasetten tardedilen eski genel başkanının geçtiğimiz günlerde davalı olarak bulunduğu mahkeme salonunda freni boşalmış kamyon misali savurduğu zırvalar, hakaretler, bühtanlar bunun en son örneğidir. Karşımıza çıktığı istisnasız bütün seçimleri kaybeden bu zat, kendi partisi içerisinde de her türlü hakarete uğrayan, şaibeli bir kurultayla devrilip sürgüne gönderilen bir siyasetçi eskisi. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Bu zat da partisini tekrar kurultaya götürmek için karanlık ittifaklar kurma ve delege avı peşinde koşarken gündeme gelmenin yolunu bize sataşmakta, daha doğrusu bizim üzerimizden prim yapmakta görüyor. Üstelik bunu da 15 Temmuz ihanetinin faili FETÖ'nün eline tutuşturduğu malzemeler üzerinden yürütmeye kalkıyor. 17-25 Aralık emniyet-yargı girişimi karşısında milli iradeyi savunurken bu zatın nasıl koşa koşa FETÖ'cülere desteğe gittiğini dün gibi hatırlıyoruz. Daha sonra montaj olduğunu bizzat kendi ağızıyla ikrar ettiği FETÖ'nün kasetlerine aylarca partisinin kürsüsünü açtığını da unutmadık. 15 Temmuz darbe gecesi de tankların arasında sıvışarak gittiği bir evde keyif kahvesini yudumlayarak FETÖ'cülerin ülkeyi işgalini tamamlamasını beklemişti. Milletimizle sırt sırta vererek darbecileri bozguna uğrattığımızda zoraki olarak İstanbul'daki mitinge gelmiş, ardından yeniden fabrika ayarlarına dönerek FETÖ'cülerin davulunu çalmaya devam etmişti. 14-28 Mayıs seçimleri arifesinde gittiği Amerika'da saatlerce hamburgercide ne yaptığını o gün bugündür açıklayamadı."
Erdoğan, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "ekonomi gurusu" diyerek tüm Türkiye'ye reklamını yaptığı Amerikalı bir arkadaşının olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Genel Başkanlık koltuğunu kaybettikten sonra o da buna, 'Bay bay' dedi. Ülkeye getirmekten bahsettiği dolarları, avroları ise daha sonra İstanbul'da bir ofiste deste deste kule yapılırken gördük. Yani nereden tutarsanız tutun elinizde kalan bir başarısızlık, kifayetsizlik, çapsızlık örneğiyle karşı karşıyayız. Bu zatın Türkiye'yi yönetmeye talip olduğu masa arkadaşları, özellikle dile getirdikleri yakışıksız ithamlar, en hafif tabirle siyasi nezaketsizliktir. Bu aynı zamanda karakter bozukluğunun da işaretidir. Sandıkta milletten yediği tokadın hıncı ve hırsı bu zatın gözlerini kör etmiş, akli melekelerini esir almıştır." değerlendirmesinde bulundu.
Siyasi rekabetin başka, "siyasette kan davası gütmenin" başka şeyler olduğuna işaret eden Erdoğan, "Kaset kumpasıyla koltuğa getirildiği ilk günden beri bu zat, siyaset sanatını, siyaset etiğini, siyasetin teamüllerini bir türlü kavrayamadı. Bugün yaşananlara baktığımızda ülkemizin 14-28 Mayıs seçimlerinde nasıl büyük bir varta atlattığını daha net görebiliyoruz. Daha önce de söyledim, milletimizin verilmiş sadakası varmış. Milletimiz, 'Anadolu irfanı' denilen o engin ferasetiyle başına gelebilecekleri görerek bu zata ve 'altılı masa' denilen derme çatma yapıya ülkeyi, devleti, evlatlarının geleceğini emanet etmedi. Bunun için Allah'a ne kadar şükretsek, milletimize ne kadar teşekkür etsek azdır." diye konuştu.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun hatasını bir türlü kabullenmediğini belirterek, "Şimdi de partisinin kendisini attığı çukurdan kurtulmak için bize sataşıyor. Kendisine diyoruz ki sana bu kapıdan ekmek yok. Git, yaptığın densizliklerin hesabını yargıya ver. Senin muhatabın biz değiliz, yargıdır. Senin bir türlü dizginlenemeyen siyasi ihtiraslarına da alet olmayız. Bunların yeni Genel Başkanlarının eskisinden geri kalır tarafı yok." dedi.
"Anaokulu, kreş ayrımını dahi bilmiyorlar"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığının, belediyelere, kendi uhdesinde olan anaokulu hizmetinin, işlettikleri kreşlerde verilemeyeceğini hatırlatan bir yazı gönderdiğini anımsatarak, bu hatırlatmanın kanuni bir zorunluluktan kaynaklandığına işaret etti. Bu ikazın yapılma mecburiyetinin gerisinde ise yine CHP'nin Anayasa Mahkemesine götürerek iptal ettirdiği bir düzenlemenin bulunduğunu anlatan Erdoğan, "Tıpkı öğrenci bursları meselesi gibi burada da CHP bizzat kendisinin müsebbibi olduğu bir konuda yine istismar siyasetine sarılıyor. Yazının belediyelere ulaşmasının ardından CHP Genel Başkanı ve kimi belediye başkanları meydanlara dökülüp abuk sabuk ifadelerle kendi akıllarınca bize meydan okuyor." sözlerini sarf etti.
Cehaletin tek başına katlanılabilir bir eksiklik olmasına karşın, cehaletle ukalalığın bir araya geldiğinde çekilmez bir hal aldığını kaydeden Erdoğan, "Son hadisede CHP'nin ve kimi belediye başkanlarının sergiledikleri tablo tam olarak budur. Bir ana muhalefet lideri ve onun yerine namzet isimler düşünün ki anaokulu, kreş ayrımını dahi bilmiyorlar. Bakanlıktan gelen yazıyı okumamışlar. Ama üzerine ahkam kesmede, 'engelleniyoruz' naraları atmakta maşallah mahirler. Hadi okudular, anladılar diyelim. Bu sefer de fıtratlarının ayrılmaz bir parçası haline gelen yalan ve iftira alışkanlığından kurtulamıyorlar." ifadesini kullandı.
Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk ve nizam devleti olduğuna işaret ederek, "Kreş, anaokulu, lise, üniversite açmanın kuralı bellidir. Her eğitim kurumunun uyması ve sahip olması gereken standartlar vardır. Kimse, 'Ben kuralları takmıyorum, kanunlara uymuyorum' diyemez. Siyasi fırsatçılık adına ailelerin, çocukların arkasına saklanacak kadar korkaklar, kifayetsizler, tam bir çaresizlik içindeler. Aslında bunların ciddiye alınacak hiçbir yanları yok ama biz ülkemiz ve milletimiz adına üzülüyoruz." görüşünü paylaştı.
"Bodoslama bir tavır içine girdiler"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı teğmenler hakkında başlatılan disiplin soruşturması hakkında da şu değerlendirmelerde bulundu: "Benim birincilere diploma vermemin değerlendirmesini yapıyorlar. Birinci olmuş, huzurumuza getirilmiş, yapmam gereken nedir? Onların diplomalarını vermektir ama bunların disiplinsizlikle ilgili herhangi bir yanlışı varsa o da yine özellikle Harp Okullarının Yüksek Disiplin Kurulunun huzurumuza getirdiği bir neticedir. Biliyorsunuz, bunlar daha birkaç ay önce sosyal medyada bize hakaret ettiği için yargılanıp cezaevine konulan birisi konusunda da utanç verici bir yaygara kopardılar. Bu küfürbazı getirip protokole oturtacak kadar şuurlarını kaybettiler. Sonra bu kişi oklarını kendilerine çevirince apar topar, 'Bilmiyorduk, haberimiz yoktu' yollu açıklamalarla tornistan ettiler. Millete ve milletin inanç değerlerine hakaret eden kim varsa en büyük destekçisi, hamisi, koruyucusu bilin ki CHP'dir. Disiplinsizlik suçlamasıyla disiplin kuruluna sevk edilen teğmenlerle ilgili de önünü arkasını düşünmeden bodoslama bir tavır içine girdiler. Halbuki disiplin elbette her yerde lazımdır. Ama söz konusu Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunda hayati öneme sahiptir. Daha dün denecek kadar yakın bir zamanda komutanlarından değil, Pensilvanya'dan emir alan asker elbisesi giymiş militanların ülkeyi nasıl bir felaketin eşiğine getirdiğini hep birlikte yaşayıp gördük. Komutanlarının açık talimatlarına rağmen disiplinsizlik yapan teğmenlerin yarın neler yapabileceklerini kim bilebilir?"
"Disiplinsizlik yapanları kahramanlaştırmak neyin nesidir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin 1960 darbesini, 1971 muhtırasını, 1980 darbesinin zulmünü, 1997 postmodern muhtırasının ayıbını gördüğünü vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "15 Temmuz'da milletin sinesine çarpıp yenilmeselerdi, darbecilerin ülkeyi nasıl bir iç savaş iklimine sürükleyeceklerini bilmeyen var mı? Tüm bu hakikatler gün gibi ortada dururken kılıç şakırtıları arasında disiplinsizlik yapanları kahramanlaştırmak neyin nesidir? Allah aşkına bu nasıl bir şuursuzluktur? CHP'nin tarihinin her döneminde olduğu gibi bugün de orduya siyaset bulaştırma, orduyu kışkırtma geleneğinden kurtulamadığı anlaşılıyor. Burada şunu çok net ifade etmek isterim; milletimizin göz bebeği olan ordumuzun yıpratılmasına da siyasi emeller uğruna provoke edilmesine de eyvallah demeyiz. Bu ordu bir zümrenin, bir partinin değil, milletin ordusudur. Türk Silahlı Kuvvetleri, Peygamber Ocağı'dır. Milletimizin gurur kaynağıdır. Bu ordu yüzyıllardır, 'Allah Allah' nidalarıyla cenk meydanlarını coşturan, 'ölürsem şehit, kalırsam gazi' şuuruyla şehadete koşan serdengeçtilerin, yiğitlerin, ölümü öldüren kahramanların ordusudur."
Erdoğan, Yahya Kemal Beyatlı'nın, "Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi/Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi/Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın/Galib et, çünkü bu son ordusudur İslam'ın" dizelerini okuyarak, "Tıpkı Yahya Kemal merhumun ifadesiyle, bu ordu 3 kıta 7 iklimde İslam'ın bayraktarlığını yapan şanlı bir ordudur. Kimse bu orduyu sağa sola çekmesin. Yahya Kemal'in ifadesinde yer aldığı gibi ordumuzun konumunu gayet iyi biliyoruz. CHP zihniyeti onca çabasına rağmen ordumuzun ruh kökünü koparmaya muvaffak olamamıştır. Allah'ın izniyle bundan sonra da muvaffak olamayacaktır." diye konuştu.
Erdoğan, "Kahraman ordumuz vesayet heveslilerinden ve FETÖ'cü hainlerden temizlendikçe vatan savunması görevini çok daha etkin, çok daha başarılı bir şekilde yerine getirmeye başlamıştır. Artık ülkenin içiyle uğraşmak yerine sınırlarımız ötesinde terör örgütlerine nefes aldırmayan bir orduya sahibiz. Kimse kusura bakmasın karası, denizi ve havasıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin gıptayla takip edilen başarılarına, bölücü terör örgütünün uzantılarıyla yan yana yürümekten gocunmayan istismarcıların gölge düşürmesine müsaade etmeyiz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Hem üç beş oy için, affınıza sığınarak söylüyorum, 'Mustafa Kemal'in itleri' hakaretini sineye çekeceksiniz, hem Meclis kürsüsünden bölücü örgüt yandaşlarından ayar üstüne ayar yerken gıkınızı çıkarmayacaksınız hem 14-28 Mayıs seçimleri sürecinde Kandil'den, Pensilvanya'dan gelen destek beyanlarına bir çift laf etmeyeceksiniz hem de bugün karşımıza çıkıp utanmadan bize Gazi Mustafa Kemal'den, Cumhuriyet'ten, vatan, millet ve Mehmetçik sevgisinden bahsedeceksiniz. Siz gidin, önce kendi kara sicilinizle bir yüzleşin. Siz gidin, bu zamana kadar karşısında dut yemiş bülbüle döndüğünüz hakaretlere niçin ses etmediğinizin hesabını verin. Siz gidin, Türkiye'ye 'işgalci' diyenlere, Türk Silahlı Kuvvetlerine 'kimyasal silah kullandı' iftirası atanlara niçin destek olduğunuzu açıklayın. DEM'li belediyeler arasında mekik dokurken, siz ne hakla bizi cumhuriyet üzerinden eleştiriyorsunuz. Böyle bir konuda bize laf söylemek sizin haddinize mi? Bizim de milletimizin de sizin iki yüzlü, omurgasız siyasetine karnı tok."
"Milletimizin haklarını savunmayı gerekirse canımız pahasına sürdüreceğiz"
"Ordumuza, başta Balkan Harbi olmak üzere yakın tarihimizde çok ağır bedeller ödeten siyaset virüsünün bulaştırılmasına izin vermeyeceğiz." diyen Erdoğan, İttihatçılar ile İtilafçılar arasındaki çekişme sebebiyle ülkenin tarihinin en büyük toprak kayıplarını yaşadığını hatırlattı.
Siyaset virüsünün bir orduyu içten içe nasıl çökerttiğini, zayıflattığını Balkan Savaşlarında çok acı bir şekilde tecrübe edildiğini söyleyen Erdoğan, Rıza Tevfik'in "O nazlı vatan bizim, biz benimsemedik el aldı gitti" diyerek ağıt yaktığı Rumeli'nin sadece bir haftada kaybedildiğini anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cumhuriyet tarihimiz boyunca da neredeyse her 10 yılda bir tekrarlanan vesayet teşebbüslerinde ordumuzun nasıl bir girdaba sürüklendiğini, milletimizle nasıl karşı karşıya getirildiğini yakinen gördük. CHP'nin sorumsuz yöneticilerinin ordumuzu nizamsızlık, intizamsızlık, disiplinsizlik tehditleriyle karşı karşıya bırakmasına göz yummayacağız. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak darbecilere ve şakşakçılarına rağmen, demokrasiyi, hukuku, adaleti, kalkınmayı, sivil siyaseti ve milletimizin haklarını savunmayı gerekirse canımız pahasına sürdüreceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
"Bu süreçte şu değişmez gerçeğe bir kez daha şahitlik ediyoruz" diyen Erdoğan, ülkenin yaşadığı her sınamanın, CHP zihniyetinin çarpık ve kirli yüzünün bir parçasını açığa çıkardığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Meclisin ikinci büyük partisi, bir anlamda iktidarın alternatifi olan parti ve kadrolarının hali bu. Ne liyakat ne ehliyet var ne de millete ve memlekete hizmet gibi bir dert var." ifadelerini kullandı.
"Milyonlarca insanı istemeye istemeye gidip CHP'ye oy vermek zorunda bıraktı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: "Şu haliyle CHP'ye bakıp da kendisi ve ülkesi adına umut görebilen tek bir vatandaşımız var mıdır acaba? Eskisi ve yenisiyle CHP genel başkanlarına, hırsları boylarını aşan belediye başkanlarına bakıp da ülkeyi bunlardan herhangi birine emanet edebileceğine inanan aklı başında tek bir kişi var mıdır acaba? CHP'ye bakıp da Türkiye'nin milli menfaatlerini dünyanın dört bir yanında hem diplomasinin inceliklerini hem siyasi ve askeri gücünü hem kişisel ilişkilerini kullanarak savunabilecek bir kadro görebilen var mı acaba? Buna rağmen CHP nasıl bu kadar oy alabiliyor, nasıl bu kadar belediye kazanabiliyor, nasıl bu kadar cüret sahibi olabiliyor? Açık konuşmak gerekirse bunun müsebbibi AK Parti olarak biziz. Bu bir özeleştiridir, açık ve net. 'İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır' demiş atalarımız. Biz de başkalarını eleştirmeden önce sorunu kendimizde arayacağız. Küresel ve bölgesel krizlerin etkisiyle yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, bizim kimi eksiklerimizle ve hatta yanlışlarımızla birleşince milyonlarca insanı istemeye istemeye gidip CHP'ye oy vermek zorunda bıraktı. Belki de oy vermedi ama netice ortada."
CHP'nin "tek parti faşizminden" beri hiçbir zaman bu ülkenin milli partisi olmadığını, böyle bir derdi ve gayretinin de olmadığını dile getiren Erdoğan, "Bu parti, bizi yıllarca, hiçbirinin belgesi, ispatı, temeli olmayan nice konuda yolsuzlukla, usulsüzlükle suçladı değil mi? Peki sonra ne oldu? Bizi haksızlıkla, hukuksuzlukla, adaletsizlikle suçlayanlar ellerine imkan geçtiğinde bunların hepsinin de feriştahını yaptılar. Hiç şüphesiz bunların hepsinin hesabını vakti geldiğinde hem millete hem yargıya verecekler. Nasıl belediye imkanlarını terör örgütünün emrine verenler birer ikişer yargının önüne çıkıyorsa, hırsızlar da belgeleri, bilgileri tekemmül ettirildiğinde kendilerini yargının huzurunda bulacaklar. Hiç kimsenin millete hizmet için tahsis edilen kaynakları kendi hırsı, kendi sinsi emeli, kendi şahsi reklamı için yağmalama, har vurup harman savurma, karanlık mahfillerde dağıtma hakkı yoktur." diye konuştu.
"Nasıl bir soygun düzeninin işletildiğini önümüzdeki dönemde hep birlikte göreceğiz"
Kendisinin de belediyecilik yaptığını, şu anda da devleti yönettiğini kaydeden Erdoğan, konserler üzerinden ortaya saçılan yolsuzlukların buz dağının sadece görünen kısmı olduğunun altını çizdi.
Suyun altında çok daha büyük hırsızlıklar, usulsüzlükler olduğunu anlatan Erdoğan, "Halkçı belediyecilik sloganı altında nasıl bir soygun düzeninin işletildiğini önümüzdeki dönemde hep birlikte göreceğiz. SSK'ya olan birikmiş borçlarını ödemekten 'para yok' diyerek kaçanların, yandaşları zengin etmeye gelince milyarları nasıl bulduğunun milletimiz gayet farkındadır." ifadesini kullandı.
Bunun hesabını sandıkta milletin soracağını ifade eden Erdoğan, "Yolsuzluk yapanlar, hukuk önünde de sonuçlarına katlanacaktır. Bizim şanla, şerefle geçen 22 yıllık kesintisiz iktidarımızda hizmette eksiğimiz olabilir, eserde yanlış tercihlerimiz olabilir ama bunlar gibi beytülmali yağmalatma gibi bir sabıkamız hamd olsun yoktur." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Seçimlere kadar milletimizin sıkıntılarını birer birer çözerek, ülkemizi güven ve istikrar rayında tutarak, Türkiye Yüzyılı hedefimizden sapmayarak, küresel ve bölgesel gelişmeleri lehimize çevirerek, yeniden umutları tazeleyecek, gönülleri kazanacak ve iktidarımızı sürdüreceğiz." diye konuştu.
Erdoğan, partisinin 12 Ekim'de başlayan kongre maratonunun, milletin sandıkta verdiği mesajların ışığında, umutları yeniden yeşertecek şekilde sorunsuz ve sıkıntısız devam ettiğini belirtti.
Kongre sürecinde 815 ilçe kongresinin tamamlandığını bildiren Erdoğan, ilçelerin yüzde 85'inde sürecin sona erdiğini dile getirdi.
Erdoğan, 52 ilde ilçe kongrelerinin tamamlandığını, il kongrelerine başlanacağını ve cumartesi günü Kahramanmaraş'ta bulunacağını aktardı.
Kongre süreçlerini, partilerine, dava geleneğine uygun şekilde yürüteceklerini söyleyen Erdoğan, görevi devredenlere teşekkür ederek, yeni göreve başlayanları kutladı.
Erdoğan, Türkiye'yi demokrasi ve kalkınma menzilinden çıkarma, yeniden uçurumdan aşağıya atma rüyası görenlerin ilk hedefinin Cumhur İttifakı'nı bozmak olduğunu vurguladı.
Milletin, 15 Temmuz 2016'da FETÖ'cü hainlere karşı verdiği destansı direnişle sokaklarda, meydanlarda kurduğu Cumhur İttifakı'nın badireler atlatarak bugünlere ulaştığının altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti: "Geçtiğimiz haftalarda MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli'nin, kendisinin ve partisinin yarım asrı aşkın siyasi kariyerini ortaya koyarak yaptığı cesur çağrının Cumhur İttifakı'na şaşı bakanların iştihanı kabarttığını görüyorum. Bu içten pazarlıklı tipler, hep olduğu gibi yine hüsrana uğradılar. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 14 Kasım'da yaptığımız görüşme dahil her istişaremizde Sayın Bahçeli ile sadece iç siyasete değil dış politikaya dair pek çok konuyu samimiyetle ele alıyor, fikir teatisinde bulunuyoruz. Ülkenin ve milletin hayrına olan her meselede Sayın Bahçeli ile tam bir mutabakat halindeyiz, uyum ve eş güdüm içinde hareket ediyoruz. Her zaman söylediğim gibi, Cumhur İttifakı'mız yoluna, Necip Fazıl üstadın o veciz ifadesinde anlamını bulan ruhla, pekleşerek devam ediyor."
"Meseleyi tüm yönleriyle ele alıyoruz"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, temsilcisi olduğu misyon adına cesur ve ezberleri bozan teklif ortaya koyduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları ifade etti: "Biz de milletimizin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yönetme sorumluluğunu verdiği Cumhurbaşkanı olarak bu meseleyi siyasi, sosyal, bölgesel sonuçlarıyla birlikte tüm yönleriyle ele alıyoruz. Kurumlarımız değerlendirmelerimize zemin teşkil edecek çalışmaları hiçbir detayı atlamadan, 'efradını cami ağyarını mani' bir anlayışla, devlet ciddiyeti ve büyük bir hassasiyetle yürütüyor. Bunu da kumarbazlara özgü 'el artıyorum' sorumsuzluğuyla değil omuzlarımızda taşıdığımız yükün ağırlığının gerektirdiği titizlikle, sükunet ve soğukkanlılıkla yapıyoruz."
Milletin başına 40 yıldır musallat edilen terör belasını tüm imkanları ve araçları kullanarak bertaraf etmekte kararlı olduklarını kaydeden Erdoğan, "Türkler ile Kürtler arasına örülmek istenen terör duvarını yıkıp atacağız. Evlatlarımıza, terörün olmadığı, şiddetin olmadığı, sırtını silaha ve dağa yaslayan terör destekli siyasetin olmadığı bir Türkiye teslim edeceğiz. Bu hedefimizde samimiyiz, kararlıyız. Hep söylediğim gibi terör örgütü küresel güçlerin tetikçisi, taşeronu, paralı askeri, aparatı rolünden vazgeçmediği sürece nerede olursa olsun başını ezmeyi sürdüreceğiz." diye konuştu.
Erdoğan, terör örgütünün siyasi uzantısı olarak hareket eden partinin, örgütün güdümünden kurtularak Türkiye partisi olma yönünde somut ve ikna edici irade sergilemediğinde maşeri vicdanda ve hukuk önünde hesap vermeye devam edeceğine işaret etti.
Bunu seçim meydanlarında da söylediğini aktaran Erdoğan, bunun gizli, saklı bir şey olmadığını belirtti.
"Yedeğine terör örgütünü alarak hiç kimse siyasetçilik oynayamaz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eğer hukuk devleti ilkelerine uyarsanız biz iktidar olarak sizinle uğraşmayız" dediklerini anlatarak, "Ama bunlar ne yazık ki terör örgütünün mensuplarını belediyelere yerleştirme gayretinde olunca hukuk, yargı, ne yapacak sizi hesaba çekecek. Meşru sınırlar içinde kalmak şartıyla ülkemizde sivil siyasetin önü ardına kadar açılmışken yedeğine terör örgütünü alarak hiç kimse siyasetçilik oynayamaz." şeklinde konuştu.
Devlet Bahçeli'nin, Cumhur İttifakı'nın ortak siyasi vizyonunu yansıtan tarihi çağrısından sonra Kandil'den ve DEM Parti'den gelen açıklamaların, her iki yapının da aynı kafada olduğuna işaret ettiğini dile getiren Erdoğan, "Bu kafanın mutlaka değişmesi gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Açık konuşmak gerekirse karşımızdaki tablo çok da umutlu olmamıza izin vermiyor. Tüm bu zorluklarına rağmen ülkemizin milli güvenlik ve diplomasi öncelikleri çerçevesinde sadece bugüne değil geleceğe odaklanan uzun menzilli bir perspektifle neler yapılabileceğini mütalaa ediyoruz. Geçmişte ne dedim? 'Silahları gömeceksiniz, silahları gömdüğünüz anda bizim için her şey sizlerin önünü açmaktır ama siz silahları gömmez, hala her yerde bombaları patlatmaya devam edersiniz bu devletin eli de sizin omuzunuzda olacaktır. Bölgemiz kan deryasına dönmüşken devletimizin her türlü riske karşı gerekli tedbirleri alması 85 milyona ve gelecek nesillere karşı vazifesidir. Milletimiz müsterih olsun, bu tartışmaların hiçbiri de terörle mücadelemizde en küçük zafiyete yol açmayacaktır."
Terörle mücadelenin son terörist ortadan kaldırılıncaya kadar devam edeceğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti: "Ülkemizin güney sınırlarını Akdeniz'den İran hududuna kadar uzanan bir güvenlik kuşağıyla terör örgütlerinin tehditlerinden arındırma projemizi adım adım sonuçlandıracağız. İnşallah önümüzdeki yıl hem diplomatik hem askeri yöntemlerle bu konuda yeni kazanımları ülkemizin kar hanesine ekleyeceğiz. Terör örgütünün son dönemde Suriye sahasında yoğunlaşan saldırıları kendisini bekleyen acı akıbeti görüyor olmasından kaynaklanıyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, kimleri arkalarına alırlarsa alsınlar, sınırlarımızda bir terör yapısı kurulmasına izin vermeyeceğiz. Bunları yaparken ülkemizi terör yanlışından kalıcı olarak kurtaracak alternatif yöntemleri gündemimizde tutmaktan da geri durmayacağız. Cumhur İttifakı olarak omuz omuza vererek terörsüz Türkiye idealini inşallah gerçeğe dönüştüreceğiz."