Atatürk Kültür Merkezi'nde şair, yazar ve mütefekkir Necip Fazıl Kısakürek anısına düzenlenen "40 Yıl, 40 Eser" etkinliği kapsamında "Bir Şiir Bir Hayat/Sakarya Türküsü" Dijital Sergi Açılışı'nda konuşan Erdoğan, Kısakürek'i daha önce "Bir mısraı bir millete şeref verecek kişi" diye taltif edenlerin yerli ve milli duruş sergiledikten sonra onu "Sanatına kıyan adam" diyerek, tahkir ettiklerini dile getirdi.
Karşısındakilerin Kısakürek'in şiirlerindeki mana selini aşamadıkça daha da çirkinleştiklerini, fikir cephesinde onun bileğini bükemedikçe daha çok küstahlaştıklarını, onun direniş ve mücadele azmini kıramadıkça daha da pervasızlaştıklarını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kültür sanat camiamızın bugün bile esaretinden kurtulamadığı mahalle baskısına üstat Necip Fazıl on yıllar boyunca maruz kalmıştır. Ama üstat bunların hiçbirine boyun eğmemiştir. İnandığı değerler uğruna bedel ödemekten asla çekinmemiştir. Çünkü Necip Fazıl, Türkiye merkezli düşüncenin, Türkiye merkezli bir dünya tasavvurunun vücut bulmuş haliydi. O hayatının en kıymetli yıllarını 'fikir Mehmetçikleri' yetiştirmeye adamış, bu uğurda ter dökmüş, çile çekmiş, hakiki bir münevverdi. Kimsenin ne dediğine, ne yaptığına bakmadan hep sorumluluk aldı, öne atıldı, öncülük etti, uyardı, yazdı, anlattı, konuştu. Anadolu'yu adım adım dolaşıp bu ülkenin mahzun gençlerinin kalplerine ve zihinlerine dokunmaya çalıştı. Çağını yakalayan üstat, köklerimizi bizi biz yapan hasletleri işte bu çağa nakşetmenin derdindeydi. Üstadımızın çok yönlü kişiliğini burada anlatmaya kalksak bırakın saatleri, günler yetmez. Üstadın her bir şiiri, kitabı, eseri, hayatının bir safhası üzerinde uzun uzun konuşulmayı ziyadesiyle hak ediyor."
Kısakürek'i en iyi yine bizzat kendisinin anlattığına inandığını dile getiren Erdoğan, "Karşınızda bir adam var, Necip Fazıl Kısakürek. Türk'tür, Anadolu'dur. Maraşlı'dır, İslamiyet'ten başka tek kaynak tanımaz. Topyekun kainatın o kaynakta bir köpükçük olduğuna inanır. Peygamberler Peygamberi'nin en hakir kölesine ebedi köleliği dünya ve ahirette en büyük rütbe bilir. Kendisini en basit müminin çarığının altındaki çamurdan aşağı görür. Fakat Allah'ın 'Nimetimi takdis et' emriyle de haykırmaktan çekinmez." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 40 sene önce dünya yolculuğunu tamamlayan Kısakürek'in böyle bir dava ve aksiyon adamı olduğunu belirterek, "Necip Fazıl hepimizin gönlünde onlarca yıldır yanan, iman ve mücadele ateşinin yürek tellerimizi titreten o muhteşem dizelerin doğduğu kaynağın ta kendisiydi." ifadelerini kullandı.
Necip Fazıl Kısakürek ve eserlerinin özellikle kendi nesli üzerinde çok büyük etkisi olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Şüphesiz üstadın her şiirinin ruh dünyamızdaki yeri ayrıdır. Onun her sözünün kalbimizde yaptığı tesir farklıdır. Onun her kitabının fikir serüvenimizde bıraktığı iz başkadır. Tüm bunlarla birlikte 'Sakarya Türküsü' şiirinin yeri ise müstesnadır. Her dizesi coşkun ırmak misali gürül gürül akan bu şiir, bir nesil tarafından ezberlenmiş ve manası da idrak edilmiştir." dedi.
- "Bu gençliği şimdi de Türkiye Yüzyılı'nın inşasında görüyoruz"
"Rabbim isterse sular büklüm büklüm vurulur / Sırtına Sakarya'nın Türk tarihi vurulur" diyen üstat Kısakürek'in hayalini kurduğu şekilde mesuliyetinin şuurunda bir gençlik yetiştiğini kaydeden Erdoğan, şunları aktardı:
"Özgüven abidesi bu gençlik, Sakarya'nın sırtına vurulacak tarihi yükünü paylaşmaya amade bir gençliktir. Bu gençlik, omuzlarına büyük bir davayı yüklenen fedakarlık, disiplin, merhamet, samimiyet, güzel ahlak, zarafet, estetik sahibi bir gençliktir. Bu gençlik, milletimizin bütün varlık, yokluk mücadelelerinde öne atılan, istiklal ve istikbalimizin teminatı olan bir gençliktir. Biz bu gençliği, Çanakkale'de, dünyanın en güçlü ordularını bozguna uğratırken gördük. Biz bu gençliği, İstiklal Harbimizde müstevlilere Anadolu'yu dar ederken gördük. Biz bu gençliği, 28 Şubat'ın karanlık günlerinde üniversite kapılarında baskıya direnirken gördük. Biz bu gençliği, 15 Temmuz gecesi FETÖ'cü alçakların ölüm kusan silahlarına göğüslerini siper ederken gördük. Biz bu gençliği, asrın felaketi, 6 Şubat depremlerinin hemen sonrasında, afetzedelerimizin imdadına koşarken gördük. Biz bu gençliği, TEKNOFEST'te ülkemizin tam bağımsızlık ülküsüne omuz verirken gördük. Biz bu gençliği, 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri öncesinde sahada kapı kapı dolaşırken, seçim günü de sandıklara sahip çıkarken gördük. Sağına soluna bakmadan, fert fert 'ben varım' diyen bu gençliği şimdi de Türkiye Yüzyılı'nın inşasında görüyoruz. Üstadın, yetişmesi için ömrünü adadığı bu gençlik, Allah'ın izniyle, emaneti bizden alacak, davamızı daha da yücelterek kendinden sonrakilere alnının akıyla devredecektir."
- "Sinesinden çıktığımız milletimizi karşılıksız sevmeyi biz ondan öğrendik"
Gençlik yıllarında Necip Fazıl Kısakürek ile tanışma, hasbihal etme, onun doyumsuz sohbetlerine katılma şerefine nail olduğunu ifade eden Erdoğan, "Dünya görüşümüzün şekillenmesinde üstadın şiirlerinin, eserlerinin ve konferanslarının çok büyük etkisi oldu. Ülkemize siyaset yoluyla hizmet etme davamızda da aynı şekilde üstadın hayatı bizlere hep yol gösterdi. Bir davaya sahip olmanın, medeniyet değerlerimize mensubiyetin bilincini biz ondan öğrendik. Sinesinden çıktığımız milletimizi karşılıksız sevmeyi biz ondan öğrendik. Anadolu büyüklüğündeki dava taşını gediğine koyma gücünü biz ondan öğrendik. Zalimlere karşı dik durmayı, hakka haykırmayı, adaletin temsilcisi olmayı biz ondan öğrendik. Ayrım yapmadan mazlumların elinden tutmayı, ezilenlerin dostu olmayı biz ondan, onun eserlerinden öğrendik. Üstadın Türkiye sevdasını, büyük ve güçlü Türkiye idealini siyasetimin merkezine biz onun tavsiyeleriyle yerleştirdik." diye konuştu.
Kısakürek'in yücelttiklerini her zaman baş tacı ettiklerine, onun reddettiklerini ise ellerinin tersiyle ittiklerine değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Üstadın Türk siyasetindeki mutlak ötesi hep CHP olmuştur. Merhum Necip Fazıl, CHP ideolojisini milletin ruh kökünü kurutmayı amaçlayan marazi bir yapı olarak görmüştü. Biz de mücadelemizin odak noktasına CHP zihniyetini koyduk. Tüm siyasi hayatımız boyunca CHP ideolojisinin millet varlığımızda açtığı tahribatın izlerini silmek için çalıştık. Tek parti faşizmi tarafından ülkemize giydirilen deli gömleğini parçalamak için çetin bir mücadele yürüttük. Hamdolsun, bu mücadelemizde çok büyük mesafeler katettik. Türkiye'yi demokrasiden hak ve özgürlüklere, savunmadan diplomasiye kadar her alanda tarihinin en büyük başarılarıyla tanıştırdık. Eğer bir Ayasofya davamız varsa Ayasofya davamızı biz yine Üstat Necip Fazıl'dan öğrendik. Sultanahmet Meydanı'nda 'Ayasofya açılacak, Ayasofya açılacak, Ayasofya açılacak' derken üstat, işte bu manayı, bu ruhu, bu heyecanı ondan yakaladık ve Ayasofya'yı da Allah'ın izniyle açtık."