7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e saldırısı sonrasında İsrail’in Gazze’ye yönelik savaş başlatması deyim yerindeyse savaşın savaş olmaktan çıkarak kanlı bir şekle bürünmesine yol açtı. Bu “insanlık katli” ne yazık ki halen tüm şiddeti ve vahşetiyle sürmektedir.
İsrail’in “saldırıya” karşı sert, kanlı ve acımasız olacağı yönündeki açıklamalarına bakıldığında sürecin vahşete doğru yol aldığı aşikardır. Bu da “savaş suçu” (Savaş suçu, askerî veya sivil, kişi veya kişilerin, savaş kanunları ihlâli için uluslararası ceza hukuku çerçevesinde cezalandırılabileceği suçtur. Bunlar özellikle, sivil halkın öldürülmesi, kötü muameleye tabi tutulması veya zorla çalıştırılması, savaş esirlerinin öldürülmesi ya da kötü muameleye tabi tutulması, rehinelerin öldürülmesi, kamu ve özel kişilerin mallarının yağmalanması, gereksiz yere şehirlerin yakılıp yıkılması gibi eylemleri kapsamaktadır.- Aslan, M. Yasin (2008). "Savaş Hukukunun Temel Prensipleri") işlendiğini göstermektedir. Buna mukabil savaş suçu nedeniyle uluslararası mahkemede yargılanma olmayacağı gibi hiç bir ülkenin de bu konuda İsrail’e karşı en ufak bir açıklama veya yaptırımı olmayacağı görülmektedir.
Türkiye’ye dönersek tavrımız ise, 7 Ekim sonrasında Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan öncelikle “İtidal” çağrısı yapmaktadır.
Sonrasındaki açıklamalar ise: Türkiye`nin Potansiyel esir veya sivil değişimi konusunda müzakerelere yardım etmeye hazır olduğudur. Böylece Türkiye, İsrail`deki savaşta arabuluculuk görevi üstlenmeye Sayın Cumhurbaşkanımız vesilesiyle hazırdır. Bu tarihi görevi üstlenmek insanlığa hizmet olduğu gibi Allah katında da yücedir.
İsrail`e Filistin bölgelerini bombalamayı bırakması ve Filistinli’leri de sivil İsrail yerleşimlerine yönelik saldırıları durdurması yönünde çağrıda bulunuldu. Türkiye`nin Gazze Şeridi`ne insani yardım hazırlığındadır.
Elbette ki “Bağımsız egemen bir Filistin devleti olmadan bölgede barış olmayacaktır." Ve elbette ki İsrail güçleri ve yerleşimcilerin Gazze halkına yönelik saldırılarına, infazlarına ve zulmüne karşı olduğumuz gibi, İsrailli sivillere yönelik saldırılara da karşıyız.
İsrail-Hamas savaşı şiddetlenirken Türkiye`den Sn. Cumhurbaşkanımız Erdoğan ılımlı bir duruş sergiledi. Türkiye`nin Hamas-İsrail çatışmasında arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu deklare etti. İsrail`den Filistin topraklarına yönelik bombardımanına son vermesini, Filistinli’lerden de İsrail yerleşimlerini taciz etmeyi bırakmasını istedi.
Filistinlilere İsraillilere yönelik "tacizlerine son vermelerini" ve Gazze`de çatışmalar şiddetlenirken her iki tarafın da savaş kurallarına saygı duyması yönünde açıklamalarda bulundu.
Türkiye bu konuda önemli adımlar atmış olması ve bölgedeki gelişmelere soğukkanlı bakışı ve yaklaşımı nedeniyle Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı kutlamak ve hangi siyasi görüşten olursa olsun herkesin desteklemesi gerekir.
Yol haritamız önemlidir. Zira hedefte Türkiye mi? Sorusuna yaklaşımımızın yansımasıdır.
ABD ise, geçtiğimiz yıldan bugüne Ege Bölgesi’ndeki adalara silah sevkiyatı yaptı. Kıbrıs Rum kesiminde silahlanma olduğu gibi Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde savaş gemileriyle birlikte asker sevkiyatı yapıldı.
Aynı şekilde Suriye topraklarında sınırlarımızda silahların geldiğini biliyoruz.
ABD Dünyada büyük savaş gemilerinin de bölgeye geldiği gibi Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz arayan gemilerimizin 1 mil uzaklıkta savaş gemilerinin olduğunu belirtelim.
ABD’de yapılan açıklamalar İsrail’in her konuda yanında oldukları ve savaşın içinde ABD olduğu mesajını İslam ülkelerine ve dünyaya vermektedir.
ABD savaş gemilerinin ve askerlerinin İsrail’in Gazze’ye kara harekatında ve savaşında yer almayacaklarını ancak başka bir şekilde savaşın genişlemesi halinde müdahale edeceklerini açıkladılar.
İsrail ise Suriye topraklarında Halep ve Şam hava alanlarını vurdu.
Suriye’yi koruyan iki ülke Rusya ve İran
Rusya bölgeye savaş gemisi ve uluslararası hava sahasında devriye gezecek uçaklarını gönderdi. İran ise savaşın genişleyeceği yönünde açıklamalar yaptı.
Şunu da belirtmek gerekir ki, Filistin halkı ile Hamas’ın ayrı tutulmalıdır. İsrail ile dostluk ilişkilerimiz olduğu gibi Filistin halkı ile dostluğumuzun olduğunu ve bölgeyle yakın ilişkilerimizin olması nedeniyle barış, dost ve kardeş ilişkilerimizin devam etmesi yönünde suskunluğumuzun devam etmesini ve savaşın içine hiç bir şekilde Türkiye’nin girmemesi için barış yapılması yönünde çağrımızın dışında insani yardımların yapılması gerektiğinde hazır olduğumuzu belirterek bu süreçte ateşin bize yansıması konusunda her tedbiri alıp büyük Türkiye olarak üstümüze düşeni yapmalıyız.