Türk sinemasının ünlü isimlerinden olan Kadir İnanır, T24'e konuştu. Cansu Çamlıbel'in konuğu olan İnanır, Türk sinemasındaki sansürlere değindi. İmkanı olmasıyla beraber film yapmak isteyen İnanır, sansürlere şu sözlerle değindi;

Candan kardeşlerin yargılanmasına devam ediliyor Candan kardeşlerin yargılanmasına devam ediliyor

"Keşke imkân olsa da yapsam. Yapılabilir ama çok uğraşırsanız nedenini söyleyeyim. Ağır sansür var. Kaç türlü sansür var, gel sayalım. Birincisi, bugün zaten 1 milyon doları olmayan adam sakın film çekmesin. Ancak bu paraya çekilebiliyor. Şimdi bugünün ekonomi şartlarında cebinde 1 milyon doları olan adam gidip film mi çeker, yoksa banka müdürüyle “Ben ayda kaç para alacağım?” hesabı mı yapar? İkincisi, en az 1 milyon dolara film çekeceksin sonra Kültür Bakanlığı’ndan o filmin sinemalarda oynaması için belgeyi alacaksın. Üçüncüsü, filmi çeken patronun, “Şunu şunu koyma, benim başımı belaya sokma” diye baskısı olacak. Dördüncüsü, sinema sahibinin, “Sinemamın başına bir şey gelir” şeklindeki stresini üzerine alacaksın. Bak kaç türlü sansür aşaması var. En sonunda da bence sansür kelimesinin en ağırı olan bir maddeye gelip tosluyoruz. Ne biliyor musun? Vali vesayeti. Ne demek vali vesayeti?"

Warestrdytfuy-1

SANSÜR OLMASAYDI ALİ RIZA ASLAN'I ÇEKECEKTİ

Günümüzde sansür olmaması durumunda nasıl bir hikayeyi çekmek isteyeceği sorulması üzerine İnanır, Diyarbakır'da hayatını kaybeden Hakan Aslan ve babası Ali Rıza Aslan'ı işaret etti. Sokağa çıkma yasağı sırasında ölen Hakan Aslan’ın kemiklerini 7 yıl sonra poşet içinde teslim alan baba Ali Rıza Aslan'ın hikayesini çekmek istediğini söyleyen İnanır, "O torbanın içindeki kemiklerin sahibi kim? Onu anlatmadan böyle bir film çekilir mi? “Oğlunu bulduk” diyorlar, morga gidiyor, oradan torba veriyorlar. Çok güzel bir hikâye ama çok zor tabii." dedi.

"Babayı mı oynamak istiyorsunuz?" sorusuna ise İnanır şu sözlerle cevap verdi;

"Baba ya da hâkim. İki tane başrol var. Çocuğun yanlış bir kararla idam edildiği çıkıyor ortaya. Hâkim yola düşüp köyde babayı buluyor, kendini affettirmek için. Karşılaşıyorlar. Tabii bunlara ne kadar müsaade ederlerse… Türkiye’de muhalefetin dahi kafasını nasıl uzatacağının sınırları bile çizilmiştir. Onun da mühendisliği yapılmıştır."

''O sürecin üzerinden geçen 10 senede ülkede özgürlük alanlarının tümünü boğmaya dönük baskıcı ve aşırı güvenlikçi politikalara geçen, otoriter bir devlet anlayışına sarılan, dışlayıcı bir milliyetçilik tanımını temsil eden bir siyasi partiyi kendine iktidar ortağı seçen bir Erdoğan bugün yeniden ‘çözüm’ için yola çıksa… Sizi de kendisine destek olmaya davet etse, yine gider misiniz?'' sorusuna İnanır, ''En önde giderim, yeter ki adı ‘barış’ olsun. Mecburuz, başka hiçbir şansımız yok. İnanmaya bile mecburuz. Erdoğan değil, kim söylerse söylesin giderim. Derim ki; “Gel kardeşim deneyelim, acele edelim'' yanıtını verdi.