Gündem öyle çok, öyle yoğun ki bu hafta hangi konuyu yazacağıma karar vermekte zorlandım. Yazıya bir fıkra ile başlayalım. Ağa ile maraba arasında geçen şu meşhur fıkrayı bilmeyenlere kısaca aktaralım:
Maraba ile ağa, ağanın arabasında tıngır mıngır kasabaya gidiyorlar. Yolun yarısında, arabayı çeken hayvan patır kütür yola pisliyor. Ağa marabasının arabada gözü olduğunu biliyor. Hem marabayı küçük düşürmek hem de eğlenmek için, “Marabaya şu hayvanın pisliği yersen, arabayı sana vereceğim” diyor.
Marabada bir an düşünüyor, hiç arabam olmadı olamazda. Gözüm de hep bu arabada, bu pisliği yesem de kimse görmez duymaz ve kararını veriyor, arabadan iniyor ve taze at pisliğini yiyor. “Tamam”, diyor ağa “araba senin” Marabanın midesi dönmüş, gururu çiğnenmiş, kendinden iğreniyor. Ağa ise bir dakikalık bir eğlence uğruna arabasından olduğuna pişman, kendi budalalığına yanıyor.
Dönüş yolunda ikisinin de ağzını bıçak açmıyor, ikisi de kurdukça kuruyorlar. Tam marabanın pislik yediği noktaya geldiklerinde ağa dayanamıyor; “Marabaya bir halt ettim, şaka uğruna araba elden gitti. Ben ağayım arabasız olur mu hiç? Köylüye ne derim? Yediğinin ederini ne ise vereyim, arabayı geri alayım. Kimseye de bu konuyu açmam.” Marabada genzinde, ağzında, yüreğinde, öfkesinde hâlâ pislik tadı var. “Olur ağam” diyor, “olur ama bir şartla: sen de aha şu kalan kurumuş hayvan pisliğini yiyeceksin ki ödeşelim.”
Ağanın gözü kararmış, köye yaklaşıyor arabayı marabaya kaptırmak iyi bir iş değil düşünerek arabadan iniyor bir miktar pislik de o yiyor. Çiftliğe yaklaşırlarken, Maraba düşünceli, kederli soruyor: “Ağam, araba giderken de senindi dönerken de senin, peki biz bu kadar hayvan pisliğini neden yedik?
Yıllardır süregelen terör meselesi Türkiye’ye hep ayak bağı olmuştur. Bu bağ pahalıya da patladı. İmralı’nın, PKK’nın, Dem’in açıklamalarına baktığımızda terörsüz Türkiye çabalarıyla ortaya konulan irade ve yapılan açıklamalara baktığımızda bu ülkeyi seven her Türk ve Kürdün destek vermesi, sahip çıkması gerekir.
Oyun kurmak isteyenlerin oyunlarını da bozacak, bugüne kadar nemalananları da boşa düşürecek ve herkes tarafından da güçlü bir iradeyle desteklenecek ve desteklenmelidir. Peki soruyorum bu 40 yıl süren çatışma silahlanma niçin oldu? O zaman bu pisliği neden çıkardınız yediniz?
SÜNNİ MÜSLÜMAN KARDEŞLİĞİ
Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir. Türk ve Kürdün Sünni Müslüman olmaları bu birlikteliği ebedi kılıyor ve ittifakı sağlamlaştırıyor. Kapitalist modernitenin son 100 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir.
Bu ittifakın ilelebet olmasının yolu ne? Akıl, vicdan ve iman iş birliği içinde çalışınca zorlar kolaylaşır, hayat ucuza mal olur, insanlık huzur bulur. Çözüm basittir ama güçlü bir irade gerekiyor. Kardeşlik ruhu ve hukukudur. Ciddidir çünkü burası Orta Doğu’dur, eller halen tetiktedir. Şer güçler, oyun kuran düşman hala içerde dışarda nifak tohumlarını ekiyor.
Özellikle Siyonist ve İngiliz aklı bölgede fitne tohumlarını atma, kargaşa çıkarma terörle anılma ve insansız bir coğrafya oluşturma peşinde. Bölgeden bu Siyonist akla mücadele edecek, oyunlarını bozacak, huzur ve barışı sağlayacak tek irade kalmış o da güçlü bir Türkiye. Türk, Kürt el ele vermekten, Türkiye’yi büyütmekten güçlü kılmaktan korkma.
Bölgeyi barışa taşıyacak her adımı desteklemekten korkma. Korkma ki bu defa silahları susturup siyaseti konuşturabilelim. Siyasi mücadeleyle de yoksulluğu, işsizliği, açlığı, adaletsizliği ve eşitsizliği hep birlikte yenelim. Savaşa harcanan milyarlarca doların doğrudan halka harcanmasını sağlayalım.
Barışın huzurun aynı zamanda ekmek, aş, iş, hizmet olduğunu unutmayalım. Yoksa İslam coğrafyasının günümüzde ilim ve medeniyet coğrafyasından zulüm ve mazlumiyet coğrafyasına dönüşmesinin en büyük sebep olur. Bu sebep bölgede Türk, Kürt ve Arap milletler arasında kardeşlik ruhu, ahlakı ve kardeşlik hukuku gözetilmeli.
Oysa kardeşlik hukukunun çiğnendiği bir Müslüman dünyayı ve kardeşlik ahlakının zedelendiği bir İslam dünyasını yüce Rabbimiz ateş dolu bir çukurun kenarında yaşamak olarak değerlendirmiştir. Son günlerde Ortadoğu’da özellikle Türkiye’nin attığı adımlar yapılan stratejik hamleler bölgeye umut olmuş bütün Müslümanların gönlünde kardeşlik duygusu ve kardeşlik coşkusunu yeniden filizlenip yeşermesine sebep olabilir.
Bölge kardeşlik hukuku ile hareket edilip birlikte hareket ederlerse Türkiye öncülüğünde aktif, söz sahibi ve yaptırımları olan bir İslam birliği kurulması mümkündür. Müslüman halklarda bunu görüyor ve umut ediyorlar. Müslümanlar, söz konusu hukuku hafife alıp ve birbirileriyle uğraşmaya başladığı günden beridir; bölge olarak parçalandık, gruplara ayrıldık, meşreplere bölündük, kardeşlik bağlarımız yerine; milliyetçilik, ırkçılık, ideolojik, partizanlık, menfaat vb. bizi tefrikaya sevk eden unsurları yerleştirdik ve sonunda zayıfladık, birbirimize düştük tarihimizden utanır olduk. İslam coğrafyası kaybetti.
KARDEŞ OLUN
Allah Resûlü (sas), "Kardeş olun." çağrısında bulunduğu Müslümanların, birbirleri üzerinde özel hakları olduğunu belirtmiş; aralarındaki ülfet, sevgi ve dostluğu pekiştirecek davranışları da teşvik etmiştir.
Buna göre, tarağın dişleri gibi eşit kabul edilen müminler birbirlerinin kardeşidirler, asla birbirlerine haksızlık yapmazlar ve birbirlerini yalnız bırakmazlar. Birbiriyle kardeş ve dost olan Müslümanlar, kendi aralarındaki ilişkilerde kardeşlik ve dostluk ilişkilerini zedeleyecek her türlü davranıştan uzak durmalı; kardeşlik hukukuna riayet etmelidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de, “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu tehlikede yalnız bırakmaz. Kardeşlik ruhu ve hukuku ile hareket ederek İslam birliğinin ve Türkiye’nin daha da güçlü olması için herkesin bu kardeşliğe destek vermesi gerekir.
AKIL, VİCDAN ve İMAN İŞBİRLİĞİ
Sonuç olarak silahların susması ile terörsüz bir Türkiye düşündüğümüzde barışı sağlamış iç dinamikleriyle barışık her alanda güçlü ve söz sahibi olan, bölgeye güven istikrar getiren ortak üst akıl demektir. Coğrafyaya huzurun gelmesi demek, Türkiye’nin daha da çok güçlenmesi ve söz sahibi olması demek bundan da en çokta kazanan Türk Kürt olur. Kazanan Büyük Türkiye olur. Umarım bir daha pisliği yiyecek olanlara fırsat verilmeyecektir.
Herkes biliyor ki Sünni Türk Kürt birlikteliği 1000 yıldır var ve bu birliktelik zamanla daha da kuvvetlenmiş artık onları bölecek ayrıştıracak hiçbir neden ve güç söz konusu değildir. Akıl, vicdan ve iman işbirliği içinde çalışınca zorlar kolaylaşır, hayat ucuza mal olur, insanlık huzur bulur.
İnanıyorum ki Türkiye, Ortadoğu’da kardeşlik ruhu ve hukukuyla hareket ederek birlikte güçlü bir iradeyle bölgede terörü bitirecek, huzur ve güven ortamını tesis edecek ve söz sahibi olacaktır.