1- Hakikatten çok önemli bir tarihsel dönemden geçiyoruz ve yine hakikatten bu tarihsel dönemin kader belirleyici aktörü Kürtler’dir. Cumhurbaşkanlığı rejimi Kürtlerin rengini belirledi; Kürtler artık siyasi. Öyle lafta bir durum değil bu, duygusal bir tarafı da yok. Söylem mezesinin ayartıcı çeşnisi olma hali geride kaldı. Kürtler basbayağı siyasi aktör ve siyasetin merkez öznesi. Ya dokunursun sınıfı geçersin, ya da elin yanar. Vaziyet bu.
2- HDP’nin deklarasyonu, Kürtleri, siyaset sınıfı için bir bulmacaya dönüştürdü. Ustaca yapılmış bir hamle. ‘’Kürtler var ama şimdilik, Allah rızası için bunu sizin için bir soruna dönüştürmeyeceğiz’’ dedi deklarasyon. Siyasetin önü açıldı, üstelik hiçbir maliyet ödeme zorunluluğu olmadan. Başka bir deyişle, siyasi olan bu sorunu, siyasetin üstüne taşıdı. Aslında bu hamle, sıcak patatesi herkesin avuçlarına bırakmak oluyor.
3- Cumhur İttifakı mecbur kendi pozisyonunu gözden geçirmek zorunda kalacak. Özellikle AK Parti, ya şiddet çukuruna daha çok gömülmek mecburiyeti hissedecek ya da partnerine rağmen yeni bir çözüm sürecine yeşil ışık yakacak. Orta yol kalmadı. Gri renkler tükendi. Kürtleri kazanmadan, cumhurbaşkanlığı rejiminin devamını sağlamak, mümkünmüş gibi durmuyor.
4- Millet İttifakı altın tepsiyi öylesine bir armağanmış gibi kullanamaz. O sofraya Kürtleri davet etmek zorunda. Başka türlü olmaz. Başka türlüsü gerçekçi de olmaz. Hiç kimse, Kürt meselesiyle ilişkilenmeden tepsideki şahane armudu yutamaz. Bir zamanlar Filozof Maurice Marleau Ponty’in söylediği gibi; ‘’Ben kendimi ötekilerden ödünç alırım.’’ Millet İttifakı’nın Kürtler için herhangi bir anlamının olması ancak onlarla paylaştığı konuşmalarının içinde olanaklı olabilir. Dolayısıyla Millet İttifakı, tıpkı HDP’nin yaptığı gibi, bir deklarasyonla bütün Kürtlerle konuşmak mecburiyetin de.
5- HDP yapabileceğinin en iyisini yaptı. Şimdi sıra Kürt kamuoyu ve PKK de. Kürt kamuoyu, her oyun bir bedel taşıdığını açıkça ve hiç tartışmaya yer bırakmadan taraflara hissettirmelidir. Kürt kamuoyu HDP’nin yaptığı türden bir bildirimi, Millet İttifakı’ndan ısrarla talep etmelidir. Toplumsal değişim programı ilkesel düzeyde mutlaka modern bir Kürt algısını içermek durumunda. Bu da yetmez, açıkça ifade edilmiş, belirgin bir maddi zenginlik, liberal değerler, sivil haklar, demokratik siyaset ve toplumsal adalet inşasının devlet ve hükümet programı olarak garanti altına alınmasını ön koşul olarak ileri sürmelidir. Aksi durumda devlete egemen olan İttihatçı zihniyeti geriletmenin imkânı yoktur.
6- Bu tarihsel süreci Kürtler için geriye döndürülemez kılacak olan adım PKK’nin şiddet çukurunu, herkesi ikna edecek bir betonarme ile doldurup, siyaseti ve siyasi imkanları tek mücadele biçimi olarak ilan etmesidir. Aslında HDP’nin attığı cesur adım ancak böylesine cesur adımla takviye edilirse, Kürt meselesi gerçek mana da çözüm yoluna girebilir. Kürt meselesiyle birinci dereceden ilgili olan herkes PKK’den böyle bir cesur adım atmasını talep etmelidir.
7- Kırk yıldır süre gelen şiddet bahsinde PKK’nin hala ısrarcı olması, hiçbir bakımdan ne kabul edilebilirdir ne de anlaşılabilirdir. ‘’Tüfek icat edildi mertlik bozuldu’’ deyişindeki isabet, ‘’İnsansız hava aracı Drone icat edildi, gerillacılık öldü’’ deyişini de doğruluyor. Aklı başında herkes, hiçbir siyasi sonuç üretmeden ve hiçbir siyasi mevzi kazanmadan sürdürülen şiddet döngüsünden kuşku duyma hakkına sahiptir. Kırk yıllık şiddet döngüsünü rasyonel hale getirecek bir amaç oluşmadı. Çünkü bizzat şiddet döngüsü, rasyonel olan amacı, yolundan çıkardı. Şimdi tam zamanı. PKK, Türkiye’ye karşı sürdürdüğü silahlı savaşa son vermelidir. Kürt meselesi silah ve şiddetin gölgesinden azade edilmeden çözülemez. PKK, Türkiye’de Kürt meselesinin çözümünü istiyorsa, silah ve şiddetle vedalaşmalıdır.
Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.