"Sandık yaklaştıkça Kürtlerin ne yapacağı daha çok tartışılacak. Kürtlerin ne yapacağını bekleyip göreceğiz. Yine de Kürtlere ne yapıldığı ve Kürtlere ne söylendiğiyle yakından alakalı olduğunu hatırda tutmak gerekir’’. Diyerek son veriyor, sevgili Vahap Coşkun son yazısında. ‘’HDP kapatılmalıdır diyen bir muhalefet, bu ülkeye iktidardan fazla bir özgürlük sunabilir mi?’’ adlı yazı da Coşkun, çok kıymetli başka da tespitlerde de bulunuyor ama bana kalırsa, sadece yazının başlığı, bile Türkiye siyaset gündeminin bir numaralı konusu olmaya aday.
Önce Kürtler ne yapacak sorusuna dair kendi fikirlerimi paylaşmak isterim. Kürtleri siyasete bağlayan iki temel fay hattından birincisi etnik var oluş nedenselliği ve beraberinde getirdiği soru ve sorunlardır; ikincisi ise, inanca dayalı Müslüman kimliğidir. Özellikle son dönem ekonomi politikalar yüzünden bu fay hatlarına bir üçüncüsünü eklemeliyiz ki o da iktisadi hayatın artık dayanılmaz boyutlara ulaşmış olan ağır ve bezdirici baskısıdır. Bilindiği gibi Kürtlerin öyle elle tutulur bir sanayisi yoktur. Ekonomik hayatın tüm girdi ve çıktıları ticaret esasına göre biçim alıyor ve ticarette sıcak paraya ancak ev sahipliği yapıyor. Dolayısıyla para politikasındaki sapmalar veya yanlış kararlar,Türkiye de herkesten çok Kürtleri ve hayati geçim kaynaklarını etkiliyor.
Etnik kimlik meselesinde, siyaseten, Kürtler kısmi olarak ayrışmış bir görüntü sergiliyor olsalar bile, aradaki geçişler pek büyük engellerle karşılaşmıyor. Dolayısıyla etnik kimlik ve bundan doğan talepler konusunda Kürtleri yekpare bir blok olarak düşünmek pek yanlış olmaz.
Kürtlerin Müslüman kimliği öyle sanıldığı gibi nasçı, dogmatik bir seyir izlemiyor. Kimi küçük radikal, selefi gurupları bir tarafa koyarsak, Kürtlerin kahir ekseriyetinin Müslüman kimliği demokrat ve liberal bir anlayış üstüne bina edilmiştir. Kimi sert kuralların kaynağında sadece inanç olgusu yatmaz. O sert kuralların bir başka beslenme kaynağı gelenekten ileri gelen aşiret sosyolojisidir.
Özellikle AK Parti’nin MHP ile kurduğu ilişki ve bunun sonucu olarak şekillenen cumhur ittifakı ve bu ittifakın siyasi ve ekonomik uygulamaları, Kürtlerin hem seküler hem de dindar kesimlerini çok ciddi şekil de olumsuz olarak etkiliyor. Özellikle Kürtlerin dindarlığı ile Türk milliyetçiliği arasında bir geçiş, bir köprü kurmak neredeyse imkânsız. İşte bu imkânsız hal, Cumhur ittifakının etkisini Kürtler nezdinde, güneşe maruz kalmış kar misali etkiliyor ve eritiyor.
Açık ki Kürtler seçim dönemin de önlerine konulan Türk milliyetçiliği sosuna bandırılmış hiçbir çözüm ve öneriye sıcak bakmayacaktır. Nitekim eriyen AK Parti oylarının Kürtler ilgili bölümü belirsizlik taşımıyor. AK Parti ile yollarını ayıran Kürtler, kararlı biçimde tercih yaparak, muhalefet partileri saflarına geçiyor. Bu vaziyet bile, Kürtler için siyasi tavır ve siyaset etme biçimlerinin ne kadar önemli ve değerli olduğunu anlatıyor.
Sevgili Vahap Coşkun'unun kendi yazısına konu ettiği başlığa gelince , burada söylenecek en değerli şey, HDP’nin HDP’li olsun olmasın, HDP’nin bütün Kürtler için bir önem taşıdığı gerçeğidir. Hiçbir Kürt HDP’li Olsun, olmasın, HDP’ kapatılmasını arzu etmez. Ben de etmiyorum. HDP’yi kapatmak bütün Kürtlerin kalbini kırmak anlamına gelir. Ben de kalbimin kırıldığını hissederim. Bir kere HDP’yi kapatmak hiçbir çözüm üretmez. Diğer kapatmalarda bu politika test edildi ve hiçbir siyasi sonuç doğurmadı. Bu kez de doğurmayacak ve çok daha kötü şeylerin zemini hazırlayacak. Her şeyi bir tarafa bıraksak ve sadece insani özellikler açısından meseleye baksak bile, HDP’yi kapatmak, hileli bir davranıştır. Oyunun kurallarına hile karıştırmaktır. Böyle bir siyasette mertlikten söz edilemez.
Daha da vahimi, bu dürüst olmayan siyasete, Muhalefetin özellikle de Millet İttifakının alet olmasıdır. HDP’nin kapatılmasına katkıda bulunan bir muhalefet, hiçbir surette Kürtlerden itibar görmez. HDP’nin kapatılmasına seyirci kalan, suskun kalmayı tercih eden bir muhalefet de Kürtlerden hiçbir şey alamaz.
Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.