Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, 2024 ve 2025 yıl sonu enflasyon tahminlerini sırasıyla yüzde 44 ve yüzde 21 olarak yukarı yönlü güncellediklerini belirterek, "Enflasyonun, 2026 yıl sonunda yüzde 12'ye gerileyeceğini öngörüyoruz." dedi.
Karahan, Merkez Bankası İdare Merkezi'nde yılın 4. "Enflasyon Raporu"nun tanıtımı amacıyla bilgilendirme toplantısı düzenledi.
Dış talebe ilişkin varsayımları koruduklarının altını çizen Karahan, "Ham petrol fiyatı varsayımımızı, gerçekleşme kaynaklı olarak, 2024 ve 2025 yılı için aşağı çektik. Gıda fiyatları varsayımımızı ise işlenmemiş gıda enflasyonu kaynaklı olarak yukarı yönlü güncelledik." ifadelerini kullandı.
Karahan, enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceğini ve ekonomi politikalarındaki eş güdümün de artarak devam edeceğini orta vadeli tahminlere yansıttıklarına işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu: "Bu çerçevede, 2024 ve 2025 yıl sonu enflasyon tahminlerimizi sırasıyla yüzde 44 ve yüzde 21 olarak yukarı yönlü güncelledik. Enflasyonun, 2026 yıl sonunda yüzde 12'ye gerileyeceğini öngörüyoruz. Orta vadede ise enflasyonun yüzde 5'te istikrar kazanmasını hedefliyoruz. Tahmin aralıklarının alt ve üst noktaları da 2024 yılı için yüzde 42 ve 46, 2025 yılı için yüzde 16 ve 26, 2026 yılı için ise yüzde 6 ve 18'e tekabül etmektedir."
Son dönemde yüksek seyreden gıda fiyatlarının 2024 yıl sonu tahminin güncellenmesine 1,6 puan etki ettiğine dikkati çeken Karahan, şunları kaydetti: "Türk lirası cinsi ithalat fiyatları ve talep koşullarının tahmin güncellememiz üzerindeki toplam etkisi yarım puan oldu. Beklentilerdeki gerilemenin öngörülerimizden yavaş gerçekleşmesi, başlangıç koşulları ve enflasyonun ana eğilimi, 2024 yıl sonu tahminimizi 3,9 puan yukarıya çekti. 2025 yıl sonu tahmin güncellemesinde ise, gıda fiyatları, Türk lirası cinsi ithalat fiyatları ve yönetilen yönlendirilen fiyat varsayımlarımızdan gelen toplam etkiyi 3,3 puan olarak hesaplıyoruz. Ayrıca, 2024 tahminimizdeki güncelleme, enflasyon ataleti ve ana eğilim vasıtasıyla, 2025 yıl sonu tahminimizi 3,5 puan yukarı çekti. Son olarak, çıktı açığı patikasındaki güncellemenin 2025 yıl sonu tahminimiz üzerindeki etkisi 0,2 puan oldu."
Karahan, "para politikasındaki kararlı duruşun; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla aylık enflasyonun ana eğilimini düşürmeye devam edeceğini" vurgulayarak, "Para politikasındaki temkinli duruşun sürdürülmesiyle, yıllık enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz. Bu süreçte, finansal koşullardaki sıkılıkla beraber talep koşulları enflasyondaki düşüşe desteğini sürdürecek. Hizmet enflasyonundaki katılığın zayıflamasıyla, enflasyonun ana eğiliminde gerileme 2025 yılında da devam edecek. Para ve maliye politikalarının artan eşgüdümü de bu sürece katkı sağlayacak." diye konuştu.
"Geniş kapsamlı enflasyon beklentisi göstergelerini takip ediyoruz"
Para politikasındaki sıkı duruşu fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceklerini bildiren Karahan, "Daha önce de vurguladığımız gibi, bu süreçte iki ana koşul gözetiyoruz: Birincisi, aylık enflasyonun ana eğiliminin belirgin ve kalıcı bir şekilde düşüş göstermesi. Bu kapsamda, ana eğilim, iç talep, ithalat ve finansal koşullara ilişkin göstergeleri yakından izliyoruz. İkincisi ise enflasyon beklentilerinin öngörülen tahmin aralığına yakınsaması. Bu çerçevede, geniş kapsamlı enflasyon beklentisi göstergelerini takip ediyoruz." dedi.
Karahan, fiyat istikrarının sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşul olduğuna dikkati çekerek, dezenflasyon sürecinde, enflasyonu belirlenen ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceklerini belirtti.
Asgari ücretin tespitine ilişkin tartışmaların sorulması üzerine Karahan, yabancı ve yerli yatırımcılarla görüştüklerinde de iddia edildiği gibi kapalı kapılar ardında farklı şeyler söylemediklerini bildirdi. Karahan, şöyle konuştu: "Bunu net bir şekilde yalanlamak istiyorum. Bu konuda bizim normatif 'Şöyle olmalıdır' gibi bir değerlendirme yapmamız söz konusu değil, doğru da olmaz. Neden? Biz karar verici değiliz. Bir kurul var, kurul toplanıyor ve belli süreçleri var. Biz bu kurulun bir tarafı olmadığımız gibi, resmi ya da gayriresmi herhangi bir tavsiyede de bulunmuyoruz. Bununla birlikte raporumuzda enflasyon tahmini vermek durumundayız, hedefleme yapıyoruz. Dolayısıyla ücret gelişmeleri dahil çeşitli varsayımlar yapmamız gerekiyor. Varsayımlarımızı yaparken de yetkili mercilerin yaptıkları açıklamalar üzerinden farklı senaryolar oluşturuyoruz."
Karahan, yüksek enflasyon ortamında ücretlerin reel olarak eridiğine dikkati çekerek, yapmaları gerekenin enflasyonu kalıcı şekilde düşürmek ve fiyat istikrarını sağlamak olduğunu, bu konuda kararlı bir duruş sergilediklerini söyledi.
Enflasyonun net şekilde düştüğünde alım gücünün arttığına işaret eden Karahan, refah artışının toplumun tüm kesimleri tarafından daha düzgün paylaşıldığını dile getirdi.
"Eş güdüm içinde karar veriliyor"
Enflasyonda etkili olan yönetilen-yönlendirilen fiyatlara ilişkin soruya da Karahan, bu hususlarda bugüne kadar eş güdüm içinde karar verildiğini, sürprize uğratan durumun olmadığını, 2025'ten başlayarak daha olumlu görünüm olacağını düşündüklerini anlattı.
Karahan, "Merkez Bankasının vadeli olarak parayı çekmekten neden kaçındığı" şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi: "Burada kaçınma söz konusu değil. Yapmak istemiyoruz çünkü çok etkili olacağını düşünmüyoruz. Buraya yabancı da girebiliyor, öncelikle Türk lirası bozuyor, daha sonra onun üzerinden likidite senedine girip o Türk lirasını bize veriyor. Dolayısıyla nette sterilizasyon etkisi miktardan daha düşük olabiliyor. Bu şekilde bir değerlendirmemiz oldu ama ilerleyen dönemde bunu yapmayacağız diye bir şey yok. Gerek görülürse araç setimizi tekrar zenginleştirebiliriz ama şu ana kadar gereken sıkılığı sağlayabildiğimizi düşünüyoruz."
DİBS stokuna "yüksek frekansta" takip
Karahan, tezgah üstü piyasa işlem iddialarına ilişkin soru üzerine, bu konunun özellikle temmuzdan sonra dönem dönem gündeme geldiğine dikkati çekti. Bunu geçmişten bu yana takip ettiklerini vurgulayan Karahan, şunları kaydetti: "Yurt dışı yerleşiklerin DİBS sahipliğinde olan kısmı şu anda 18 milyar dolar civarında. Giriş olarak da 16 milyar dolar civarında. Denetçilerimizle muhasebe denetimi yapıyoruz ve diğer yandan da kağıt bazında sahiplikleri de inceleme kapasitemiz var, bunları inceliyoruz. Bu konuda çok konuşuluyor ama ne yazık ki veriye dayalı konuşulmuyor. Bunun miktarı kesinlikle öyle konuşulduğu kadar değil. Bunu kendimiz Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) verilerinden de hesaplayabiliyoruz. Son dönemde, kişi başı bazında alım satıma konu olan DİBS stokunun 1,5 milyar dolar olduğunu ölçüyoruz. Bunu yüksek frekansta takip ediyoruz. En yüksek olduğu dönemde de 2,1 milyar dolar olduğunu gördük. Bu da ne demek oluyor? 16 milyar dolarlık bir girişten bahsediyorsak şu anda bunun yüzde 10'u bile değil. En yüksek olduğu dönemde de 2 milyar dolar yani yüzde 15'in altında. Ciddi bir miktar olduğunu düşünmüyoruz. Net hesaplarımız var. Likit bir DİBS piyasasında, farklı saiklerle alım satım işlemi yapılabiliyor. Yani biri DİBS aldığında ben onun satma niyetiyle alıp almadığını, o anda işlemin olduğu anda bilmem mümkün değil, siz de bilemezsiniz, bunu kimse bilemez. Burada niyeti okumak zor ama geçmişe dönük bakıp tahmin edebiliriz. İşlem desenlerine baktığımızda, bunu bu şekilde yaptığımız hesaplamada 1,3, şu anda 1,5 milyar dolar. Söylenenin, iddia edilenin çok altında. En yüksek olduğu dönemde de 2,1 milyar dolar."
Dezenflasyon sürecinin devam ettiğini vurgulayan Karahan, makroekonomik göstergelerin de bu süreçle uyumlu şekilde ilerlediğini söyledi.
Karahan, iç talebin yavaşlamaya devam ederek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldiğine dikkati çekerek, "Bu yavaşlamanın da etkisiyle cari işlemler açığında düşüş sürüyor. Enflasyonun ana eğilimi öngördüğümüzden yavaş olsa da iyileşiyor. Para politikasındaki sıkı duruşumuzu, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde sürdüreceğiz." diye konuştu.
Küresel büyüme görünümüne paralel olarak kademeli toparlanma öngörüsünün korunduğuna işaret eden Karahan, bununla birlikte aşağı yönlü risklerin daha fazla ağırlık kazandığını gözlemlediklerini dile getirdi. Karahan, imalat sanayisi ve hizmetler sektörü arasında önceki rapor döneminde gözlenen farklılaşmanın sürdüğünü, öncü göstergelerin özellikle imalat sanayisinde aşağı yönlü risklerin bir miktar arttığına işaret ettiğini anlattı.
Küresel talep görünümü, jeopolitik riskler ve arz yönlü faktörlerin emtia fiyatları üzerinde belirleyici olmaya devam ettiğini belirten Karahan, şu değerlendirmede bulundu: "Enerji dışı emtia fiyatlarında son dönemde genele yayılan artışlar görülürken jeopolitik gelişmeler özellikle enerji fiyatlarındaki oynaklığı artırdı. Enflasyon görünümüne bağlı olarak, gelişmiş ülke merkez bankaları faiz indirim süreçlerine başladı. Fed ilk faiz indirimini eylülde yaptı. Gelişmekte olan ülkelerde ise daha önceden başlayan faiz indirim sürecine yeni merkez bankalarının da dahil olduğunu görüyoruz. Küresel ölçekte ılımlı büyüme ve enflasyon görünümü, merkez bankalarının önümüzdeki dönemde de parasal sıkılığı azaltabileceklerine işaret ediyor."
"Cari dengedeki olumlu seyrin süreceğini öngörüyoruz"
Enflasyondaki ataletin zayıflamakla birlikte devam ettiğini, yılın ikinci çeyreğinde yurt içi talebin yıllık büyümeye katkısının belirgin olarak azaldığını, net ihracatın büyümeye pozitif katkısının sürdüğünü bildiren Karahan, şöyle devam etti: "Bu dönemde yurt içi talep büyümeye 1,2 puan katkı verirken net ihracatın katkısı 1,3 puan olarak gerçekleşti. Böylelikle, büyümedeki talep kompozisyonu daha dengeli bir görünüm sergiledi. Üçüncü çeyreğe ilişkin mevcut veriler, yurt içi talepte ılımlı seyrin devam ettiğini gösteriyor. Bu dönemde, perakende ve ticaret satış hacim endeksleri, bir önceki çeyreğe kıyasla bir miktar arttı. Bununla birlikte, perakende satış hacim endeksine daha detaylı baktığımızda, altın hariç olarak artışın daha ılımlı olduğunu görüyoruz. Bu göstergelerin yanı sıra, firma görüşmelerinden elde ettiğimiz saha gözlemleri de iç talepteki yavaşlamayı teyit ediyor. Üçüncü çeyrekteki mevcut arz göstergeleri, iç talepteki yavaşlamayla uyumlu seyretti. Bu dönemde, sanayi üretimi düşmekle birlikte, oynaklığı yüksek sektörler dışlandığında, üretimdeki azalış daha sınırlı oldu. Hizmet üretim endeksi ise sanayi üretimine kıyasla daha güçlü bir görünüm izlemekle birlikte, temmuz-ağustos verileriyle çeyreklik bazda sınırlı azaldı. Üçüncü çeyrekte, genel anlamda üretim göstergelerindeki ılımlı ivme kaybı, talepte özetlediğim görünümle uyumlu."
Karahan, bu çerçevede talep koşullarının enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere yaklaştığını, farklı yöntemlerle hesapladıkları göstergelerin, üçüncü çeyrekte çıktı açığının gerilediğini gösterdiğini belirterek, "Bu gerilemenin yılın son çeyreğinde de devam ettiğini değerlendiriyoruz." ifadesini kullandı.
Sıkı para politikaları sonucu iç talepteki dengelenmenin süreceğini vurgulayan Karahan, "Önümüzdeki dönemde negatif düzeylerde gerçekleşecek olan çıktı açığı, dezenflasyon sürecinin önemli bir bileşeni olacaktır." dedi.
Karahan, iç talepteki dengelenmeyle uyumlu olarak dış ticaret dengesindeki iyileşmenin devam ettiğini, bunun yansımasıyla ikinci çeyrekte, cari açığın milli gelire oranının yüzde 1,7 seviyesine gerilediğini anlattı.
Üçüncü çeyrekte ise birikimli cari açığın azalmaya devam edeceğini öngördüklerini belirten Karahan, "Parasal sıkılaştırma dönemlerinde, cari dengede düzelme oluyor. Önümüzdeki dönemde, sıkı parasal duruşumuzla uyumlu olarak cari dengedeki olumlu seyrin süreceğini öngörüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"Enflasyonun ana eğilimindeki düşüşün sürdüğünü görüyoruz"
Karahan, tüketici enflasyonunun ekimde yüzde 48,6 gerilemeyle mayıstaki tepe noktasına kıyasla önemli miktarda düştüğüne işaret ederek, küresel emtia fiyatlarının ekim hariç gerileme eğilimini sürdürdüğünü ve dezenflasyon sürecini desteklediğini dile getirdi.
Nominal döviz kurunun ağustosta gerçekleşen artış sonrasında ılımlı bir seyir izlediğine dikkati çeken Karahan, şunları söyledi: "Talep de yavaşlamaya devam ederek, enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldi. Ayrıca enflasyon beklentilerindeki iyileşme kademeli bir şekilde devam etti. Enflasyonun ana eğilimini yakından takip ediyoruz. Ana eğilim göstergelerimizi yansızlık, oynaklık ve tahmin performansı açısından değerlendirdik. Yaptığımız analizler, göstergelerin performansının söz konusu kriterlere göre değiştiğini gösteriyor. Bu durum enflasyonun ana eğilimini farklı göstergeler üzerinden takip etmenin önemine işaret ediyor. TCMB bünyesinde takip ettiğimiz göstergeleri bir bütün olarak incelediğimizde, ekim ayında enflasyonun ana eğilimindeki düşüşün sürdüğünü görüyoruz."
Karahan, temel mal enflasyonunun düşük seyrini koruyarak, ana eğilimdeki söz konusu yavaşlamayı sürüklediğini, hizmet enflasyonundaki iyileşmenin ise öngörülerinden daha yavaş gerçekleştiğini belirterek, "Burada kira dışındaki kısımda daha belirgin olmak üzere, kademeli bir iyileşme izliyoruz. Ekim ayında ise talebe duyarlı bazı hizmet kalemlerinde ılımlı bir seyir gözledik. Bu görünümün süreceğini değerlendiriyoruz." diye konuştu.
Çekirdek dışında kalan gruplara baktıklarında üçüncü çeyrekte enerji fiyat artışının güçlendiğini gözlemlediklerine işaret eden Karahan, bu gelişmede yönetilen enerji kalemlerindeki fiyat gelişmelerinin yanı sıra maktu vergi güncellemelerinin etkilerinin öne çıktığını ifade etti.
Karahan, "Gıda tarafında üçüncü çeyrekteki iyileşen görünüm, ekim ayında işlenmemiş gıda fiyatları kaynaklı olarak sekteye uğradı. Bu dönemde para politikasının görece etki alanı dışında olan taze meyve ve sebze grubunda yüksek fiyat artışı gözledik. Diğer taraftan, taze meyve ve sebze dışındaki gıda enflasyonu daha düşük seyretti." bilgisini verdi.
Hizmet enflasyonundaki üçüncü çeyrekteki yüksek seyrin, dönemsel fiyatlama ve geçmişe endeksleme davranışı güçlü olan kira ve eğitim öncülüğünde sürdüğünü belirten Karahan, üçüncü çeyrekte hizmet enflasyonu üzerinde okula dönüş etkisinin belirgin olduğunu anlattı.
Karahan, eğitim ücretlerinin üniversite kaynaklı yüksek oranda arttığına dikkati çekerek, "Okul servis ücretleri ulaştırma hizmetlerini, okul yurt ücretleri ise konaklama hizmetleri fiyatlarını yukarı çekti. Okula dönüşün tamamlanmasıyla bahsi geçen gruplarda göreli fiyat uyarlaması büyük ölçüde tamamlandı." değerlendirmesinde bulundu.
"Son çeyrekte aylık kira enflasyonu yavaşlayacak"
Hizmet fiyatları dinamiklerine kira ve kira dışı şeklinde bakmanın daha sağlıklı olduğunu vurgulayan Karahan, şunları kaydetti: "Kiralar, deprem, kentsel dönüşüm, kira artış sınırlaması gibi nedenlerle diğer hizmet kalemlerinden ayrı ele alınması gereken, yapısal boyutu da olan bir husus. Nitekim, kiralarda yüksek fiyat artışı, sözleşme yenileme oranının üçüncü çeyrekte yükselmesinin de etkisiyle geçtiğimiz çeyrekte de sürdü. Gerek PÖS (Perakende Ödeme Sistemi) verilerinden, gerekse konut değerleme raporlarından elde edilen kira artış oranlarının, TÜFE yıllık kira enflasyonunun altında kaldığı ve gerilediği görülüyor. Kira sözleşmelerinde kullanılan referans oranlarının düşüşü, son çeyrekte aylık kira enflasyonunun yavaşlayacağına işaret ediyor. Kira enflasyonundaki ataletin öngörülerimizden yüksek olduğunu değerlendirmekle beraber, kira hariç hizmetlerin daha belirgin yavaşladığını görüyoruz."
Karahan, sanayide firmaların fiyatlama davranışlarında net iyileşme gözlemlediklerini söyledi.
İmalat sanayisinde gerek yurt içi talepte gerekse birim maliyetinde artış bekleyen firmalar arasında fiyat artırmayı planlayanların oranının düzenli gerilediğini bildiren Karahan, "Birim maliyetinde artış beklemeyen firmalar arasında da fiyat artırmayı planlayanların oranı azalıyor. Üretici aylık enflasyonu son üç aylık dönemde ortalamada yüzde 1,4 düzeyinde seyrediyor. Dolayısıyla, tüketici enflasyonu üzerinde üretici fiyatları kaynaklı baskılar zayıflıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Karahan, üretici enflasyonundaki bu seyrin TÜFE'de mal fiyatlarını olumlu etkilediğine, temel mallarda fiyat artışlarının önemli ölçüde zayıfladığına işaret ederek, "Ağustos ayında Türk lirasındaki değer kaybı nedeniyle kısmi bir yükseliş olsa da genel itibarıyla temel mal enflasyonu düşük seyretmeye devam ediyor. Temel mallarda son üç aylık dönemdeki yıllıklandırılmış ana eğilim yüzde 20 civarında. Özellikle dayanıklı mal grubu fiyatlarında ılımlı görünüm sürmekte." ifadelerini kullandı.
Fiyatlama davranışlarının seyrinde fiyat artışlarının boyutu kadar yaygınlığının da önemli olduğunu dile getiren Karahan, talep koşullarının fiyat artışının büyüklüğü yanında yayılımını da etkilediğini anlattı.
Karahan, çıktı açığıyla yayılım endeksi arasında belirgin bir pozitif ilişki söz konusu olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu: "Çıktı açığının negatif değerler aldığı soğuma dönemlerinde tüketici fiyat artışlarının genele yayılımı da azalmakta. İçinde bulunduğumuz dönemde de talep koşullarındaki normalleşmeyle birlikte yayılım endeksinde gerileme söz konusu. Analizler çıktı açığının düşüş eğilimini sürdürmesiyle önümüzdeki dönemde fiyat artışlarının yayılımının daha da güç kaybedebileceğine işaret ediyor."
Enflasyon beklentilerinin seyrinin dezenflasyonun hızı açısından önem arz ettiğini belirten Karahan, piyasa katılımcılarının 12 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentilerinde dağılımın beklentilerin iyileştiğine işaret ettiğini bildirdi.
Karahan, beklentilerdeki iyileşme hızının henüz arzu edilen seviyede olmadığını ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu: "Dezenflasyonun maliyeti bakımından, enflasyon beklentilerinin tahmin aralığımıza yakınsaması kritik önemde. Reel sektör ve hane halkı enflasyon beklentilerinde de iyileşme devam ediyor. Manşet enflasyondaki düşüşle birlikte, tüm sektörlerin beklentileri kademeli bir biçimde geriliyor. Sıkı para politikası duruşumuzla beklentilerin dezenflasyon sürecine katkı verecek şekilde oluşmasını sağlamakta kararlıyız."