İnsanların mağaralardan ayrılmaya başlamaları ve avcı-toplayıcı olmaktan çıkıp, üretim yapma çabaları ile birlikte, zaman algısının önemi artmıştı. Tarım ile uğraşmaları neticesinde, astronomiyle ilgilenmek zorunda kaldılar. “Verimli Hilal” denilen coğrafyada kurulan Sümerlerin, temel geçim kaynaklarının tarıma dayalı olmasından ötürü bu konuda ileri seviyeye ulaşmışlardı.
Tarımla uğraşmak demek, zamanı iyi bilmek demekti. Ürünlerini ne zaman ekip, ne zaman biçmeleri, ya da ne zaman ürün ekemeyeceklerini bilmeleri gerekmekteydi. Bu da onların takvim dediğimiz zaman çizelgesini bulmalarını sağlamıştı.
Sümerler, Ay’ın devrelerini baz alan ‘Ay (Kameri) Takvimi’ni kullanmaya başlamışlardır. Bu takvime göre bir yıl 360 gündü ve aylar 30 gün olarak ayrılmıştı. 360 gün olarak belirlenen Ay takvimi, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V.) Mekke’den Medine’ye hicretini baz alıp, Hz. Ömer döneminde düzenlenip 354 gün olarak hesaplanıp, Hicri Takvim olarak kullanılmaya başlanmıştı.
yılı esaslı takvimin temelini Mısırlılar teşkil etmiştir. Heredotos’un da söylediği gibi “Mısır, Nil’in bir armağanıdır”. Nil Nehri sayesinde birçok alanda gelişim sağlayan Mısırlılar, Nil’in taşma zamanını ve çekilme zamanını bilmek için de Güneş yılı esaslı takvimi icat etmişti. Diğer medeniyetler de Güneş yılı esaslı takvimi geliştirip, kullanmaya devam etmişti (İyon, Yunan, Roma).
Roma’nın 2. Hükümdarı Numa zamanında 10 ay olan takvim, 12 ay olarak düzenlenmişti. Daha öncesinde kış mevsiminde hayat durma noktasına geldiği için, kış aylarına yer verilmemişti. Numa takvime kış aylarını da ekletip, takvimi 12 ay yapmıştır.
Yılın son ayı Şubat olmuştur. Şubat ayının batılı dillerdeki adı, Roma arınma Tanrıçası Februss'un adından gelir. Türkçeye ise Süryanice “Şebat” kelimesinden geçmiştir.
Günümüzde kullandığımız Gregoryen Takvimi’nin (Miladi) temeli, Julius Sezar döneminde atılmıştır. Sezar’ın, Mısırlı Sosigenes’e yaptırdığı “Julyen” takvimine göre, bir yıl 365 gün sürer ve her yıldan 6 saat artar. Artan bu saatler her 4 yılda, bir gün eder ve yıla eklenir. Böylece bir yıl, 4 yılda bir 366 güne çıkar. Ama 366 sayısı 12’ye tam olarak bölünmediğinden, bazı ayların 30, bazı ayların da 31 çekmesi uygun görülür.
Julyen takviminde yılbaşı, Mart ayı ile başlar ve buna göre Şubat yılın en son ayıdır. Ceaser’in ölümünden sonra halk ona ithafen günümüzde yedinci ay olan, Temmuz ayına “July” adını vermiştir ve 31 gün olarak belirlenmişti. Öncesinde 30 gün olan Temmuz ayına 1 gün, yılın son ayı olan Şubattan alınmıştı. 29-30 Şubat döngüsü oluşmuştu.
Caesar’dan sonra yaşayan bir başka Roma İmparatoru Augustus da kendi adını bir aya verir. Agustos ayının 30, Caesar’ın adını taşıyan Temmuz ayının 31 çekmesini haşmetine yakıştıramayan İmparator Augustus, kendi adıyla anılan ayın da 31 gün sürmesini emreder. Bunun üzerine astronomlar, yılın son ayı olan Şubattan bir günü alıp, Ağustos ayına ekler. Böylece 30-29 gün döngüsü yaşayan Şubat ayı 29-28 gün olarak belirlenir.
Artık yıllarda, 4 yılda 1 tam gün ettiği için Şubat 29 çeker.
Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.