Kassam Tugaylarının 7 Ekim'de başlattığı ani saldırılar, gerek öncesinde istihbarat servislerince fark edilememesi gerekse de başladıktan sonra saldırıların güvenlik güçleri tarafından durdurulamaması, bazı yayın organlarının, yolsuzluk davaları ve tartışmalı yargı reformuyla gündemde olan Netanyahu ve hükümetine sert eleştiriler yöneltmesine neden oldu.
İsrail son yıllarda ülke içindeki büyük sorunlarla boğuşuyor. Siyasi anlaşmazlıklar sebebiyle uzun süre hükümetin kurulamadığı ülke kısa süreli iktidarlarla yönetildi. Yaşanan hükümet krizlerinin ardından yeniden iktidara gelen Netanyahu'nun yapmak istediği yargı reformu ise "yargı darbesi" tartışmalarına dönüştü ve 9 ay boyunca ülke büyük gösterilere sahne oldu.
Kassam Tugaylarının beklenmeyen saldırısı ise içerideki tartışmaları daha da hararetlendirdi. Bazı İsrail medya kuruluşları ve başta saldırılarda yakınları zarar gören halk Netanyahu'yu hedef tahtasına koydu.
"En büyük askeri ve istihbarat başarısızlığı"
Avi Mayer, The Jerusalem Post gazetesinde yayımlanan yazısında, "Yaşananlar İsrail'in son yarım yüzyıldaki, hatta 75 yıllık ömründeki en büyük askeri ve istihbarat başarısızlığını temsil ediyor" ifadelerini kullandı.
Kassam Tugayları tarafından yapılan saldırının etkisini anlamanın zaman alacağını belirten Mayer, bu saldırının İsrail'de insanların yaşama alışkanlıklarını değiştirebilme potansiyeli taşıdığını, güvenlik duygusuna zarar verdiğini ve İsrail'in caydırıcılığına büyük darbe vurduğunu söyledi.
Yakınları kaçırılan ya da kaybolan İsrailliler tepkili
İsrail Kamu Yayın Kuruluşunun (KAN) haberine göre, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile bir araya gelen yakınları saldırılarda kaçırılan veya kaybolan İsrailliler, hükümetin gerekli tedbirleri almamasına tepki göstererek "Gerekirse ülkeyi sarsacağız." dedi.
Yedioth Ahronoth'un haberine göre ise yakınları kaçırılanlara, 4 gündür durum hakkında bilgi verilmiyor.
En ağır eleştiriler Haaretz gazetesinden geldi
Netanyahu'ya yönelik en ağır eleştiriler ise Haaretz gazetesi yazarlarından geldi. Gazetenin yazarlarından Zvi Bar'el, görevde kalmaması gereken bir "çete lideri" olarak nitelediği Netanyahu'nun, Birinci Lübnan Savaşı sırasında Menachem Begin'in istifa etmesi gibi görevi bırakması gerektiğini belirtti.
Bar'el, "İsrail şu anda yozlaşmış bir lider tarafından yönetiliyor; henüz kısa bir süre önce tüm çabasını yargı darbesi gerçekleştirmek için harcayan suçlu bir sanık. Batılı hükümetleri karşısına aldı ve ABD yönetimiyle ilişkileri baltaladı. Orduyu, Şin Bet (İsrail'in iç istihbarat servisi) güvenlik teşkilatını ve halkın çoğunluğunu düşman ilan etti. Ve şimdi ülkeyi, sonucu şöyle dursun, hedeflerinin bile bilinmediği bir savaşa sürüklüyor." ifadelerini kullandı.
"Hükümet ilk kriz anında çöktü"
İsrailli diplomat ve yazar Alon Pinkas, Haaretz için kaleme aldığı analizinde, Netanyahu'nun İsrail'i değil kişisel çıkarlarını düşündüğünü ifade ederek, "Tüm meşruiyetini kaybetti ve özellikle de devasa kararların alınması gereken böylesine bir savaş döneminde kendisine güvenilemez." değerlendirmesinde bulundu.
Hamas'ın saldırılarının İsrail hükümeti için bir trajedi ve bozgunun yanı sıra kırılma noktası olduğunun altını çizen Pinkas, "Netanyahu ve kabinesi, İsrail halkının hükümetle yaptığı anlaşmanın özü olan kutsal emanete, güvenliğe umarsızca ihanet etti." ifadesine yer verdi.
Netanyahu hükümetini "en kötü hükümet" şeklinde niteleyen Pinkas, "Hükümet ilk kriz anında çöktü." yorumunu yaptı.
Pinkas, Netanyahu'nun savaşı yönetemeyeceğini belirterek, "Savaş zamanı vereceği tüm kararların kişisel, hukuki ve önemsiz siyasi mülahazalarla kirletilmesi gibi açık bir tehlike söz konusudur." ifadesini kullandı.
Netanyahu'nun İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant'ı yargı düzenlemelerine karşı çıktığı için martta görevden aldığını (sonra göreve yeniden atandı) hatırlatan Pinkas, bu durumun ülkenin ulusal güvenliğini ihmal ettiği değerlendirmesinde bulundu.
Pinkas, Hamas'ın, Netanyahu döneminde en güçlü haline ulaştığını aktararak, "Birkaç yıl önce boş yere 'Hamas'ı yok etme' sözü veren Netanyahu hiçbir şey yapmadı. Hamas'ı etkin bir şekilde güçlendirdi. İlhakı gerçekleştirebilmek için Filistin yönetimini etkisizleştirdi ve Körfez'den gelen milyonlarca doların ise terör örgütüne aktarılmasına izin verdi." ifadesine yer verdi.
Netanyahu, İsrail'i bilinçli olarak sürüklediği tehlikeleri tespit edemedi
Haaretz'de yayımlanan bir diğer analizde de Yahudilerin dini bayramında yapılan saldırıların tek sorumlusunun, "ilhak hükümeti kuran ve Filistinlilerin hakları ile varlığını görmezden gelen politikalar benimseyerek İsrail'i bilinçli bir şekilde sürüklediği tehlikeleri tespit edemeyen Netanyahu" olduğu belirtildi.
Analizde, Netanyahu'nun sorumluluktan kaçarak suçu ordu ve güvenlik birimlerine yüklemeye çalışacağı ifade edildi.
Netanyahu'nun daha önce kendisini savaştan ve İsrail'in kayıp vermesinden kaçınan temkinli biri olarak tanıttığı belirtilen analizde, son seçimleri kazanmasının ardından bunun yerini tam anlamıyla sağcı bir hükümet politikasının aldığını, toprak ihlali ve etnik temizlik yapılması adına aleni adımlar attığı kaydedildi.