AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Suriye'de yaşanan gelişmelere ilişkin, "Bütün bu süreç içerisinde, Sayın Cumhurbaşkanımızın gerek insani duyarlılığı gerek bölge politikalarına dönük eşsiz tecrübesi gerek gösterdiği dirayetli liderlik Türkiye'nin tarihin doğru tarafında durmasına öncülük etmiştir." dedi.

TBMM kürsüsüne rögar kapağıyla çıktı! TBMM kürsüsüne rögar kapağıyla çıktı!

Çelik, parti genel merkezinde Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısına ilişkin açıklamalarda bulundu.

AK Parti'nin vatandaşla bütünleşmesi ve Cumhur İttifakı'nın mesajlarının partililere net bir şekilde iletilmesine vesile olan il ve ilçe kongrelerinin devam ettiğini ifade eden Çelik, AK Parti Teşkilat Başkanlığına kongre sürecinde gösterdikleri özveri nedeniyle teşekkür etti.

Son 70-80 yılın en ağır gündemiyle karşı karşıya olduklarını dile getiren Çelik, kuzeyde devam eden Rusya-Ukrayna savaşının şubat ayında dördüncü yılına gireceğini, savaşta farklı füzelerin devreye girdiğini gördüklerini belirtti.

A A 20241216 36500398 36500390 A K P A R T I G E N E L B A S K A N Y A R D I M C I S I V E P A R T I S O Z C U S U O M E R C E L I K

Yapılan açıklamaların bölgede tansiyonu yükselttiğine dikkati çeken Çelik, "Bütün bu tabloyu geriye doğru değerlendirdiğimizde Cumhurbaşkanımızın, Rusya ve Ukrayna ile başlattığı barışı sağlamaya dönük diplomatik inisiyatife yeterli destek verilmemesinin ne kadar büyük bir bedeli öncelikle Batılı devletlere ödettiğini görüyoruz. Diplomatik sürece güçlü bir destek verilseydi, bugün bölgeselden küresele giden bu savaşa dönük gündemler yerine başka gündemleri değerlendiriyor olacaktık." dedi.

"Şanlı bayrağımız Suriyeliler tarafından taşınıyor"

Ömer Çelik, şu anda en önemli konularının Gazze ile birlikte Suriye'nin olduğunu belirterek, Baas rejiminin yıkılmasının son derece hızlı gerçekleştiğini söyledi. Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu: "Suriye'de her kesimden kardeşimizin geleceğe umutla bakması ve bu çerçevede birtakım mesajlar vermesi, kardeş Suriye'ye dönük duygularımız ve düşüncelerimiz açısından son derece önemlidir. Meydanlarda, kutlama törenlerinde şanlı bayrağımız Suriyeliler tarafından taşınıyor. Suriye vatandaşlarının şanlı bayrağımızı dalgalandırmaları, bütün bu 13 yıllık dönemde Türkiye'nin onlara verdiği desteğe, kardeşliğe, onlarla olan dayanışmasına dönük olumlu duygularını ifade etmektedir. Birçok devlet Suriye'ye, Suriye'nin vatandaşlarına, orayı sömürecek ya da kendi birtakım projelerini hayata geçirecek bir zemin olarak bakarken, Türkiye 'Suriye Suriyelilerindir' şiarıyla sadece dayanışma içinde, bu zor günlerinde onlara destek olma çerçevesinde yoluna devam etmiştir. 12 yıl aradan sonra Şam Büyükelçiliğimiz hizmetlerine başlamış ve şanlı bayrağımız orada göndere çekilmiştir. Şanlı bayrağımızın Şam Büyükelçiliği'nde göndere çekilmesi de bundan sonra başlayan zor yolculukta, sıkıntılı yolculukta devletimizin Suriye'nin, Suriyeli kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğinin bir göstergesi olarak okunabilir."

"Baas rejiminin bunca zaman kalabilmesine şaşırmaları gerekirdi"

Süreci algılamakta zorlananların, Suriye konusunda bilgi sahibi olmayanların, dersini çalışmayanların, Suriye ile ilgili gelişmeleri başka başkentlerin gözünden okuyanların Baas rejiminin yıkılmasının Suriye'nin aleyhine olduğu şeklinde değerlendirmelerde bulunduklarını aktaran Çelik, şunları söyledi: "Aslında Suriye'yi yakından bilmiş olsalardı, Baas rejiminin bitmesine değil bunca zaman kalabilmesine şaşırmaları gerekirdi. Nasıl kaldığını da biliyoruz. Birtakım devletlerin sahada verdiği destek, birtakım devletlerin asli ya da vekil güçlerini doğrudan Esad rejimine verdiği destek sayesinde şimdiye kadar kalabildi. Sonuç olarak rejimin çürümüşlüğü ve kofluğunun bir dayanma sınırı vardı. Gelinen noktada bunu herkes net bir biçimde görmüş oldu. Bütün bu süreç içerisinde Sayın Cumhurbaşkanımızın gerek insani duyarlılığı gerek bölge politikalarına dönük eşsiz tecrübesi gerek gösterdiği dirayetli liderlik, Türkiye'nin tarihin doğru tarafında durmasına öncülük etmiştir. Bütün bu süreçte ırkçılığa, nefret söylemlerine savrulanlar alınlarında kara bir lekeyle yaşarken milletimiz ve devletimiz bu sürecin bütün zorluklarına ve sıkıntılarına rağmen tarihin doğru tarafında durmuştur. Alicenap milletimiz bir kez daha zorda kalanlara yardım için en büyük dayanak noktası olduğunu net bir şekilde göstermiştir."

Suriye'nin toprak bütünlüğü ve milli egemenliği

Çelik, Baas rejiminin gitmesinden sonra Suriye'de herhangi bir güç, mezhep yada etnik grubun, odağın tek başına yönetimi temsil etmesi gibi bir senaryonun, eskiyi tekrar geri getireceğini dile getirdi.

Suriye'de kapsayıcı bir yönetimi, Suriye halkının geleceği ve bölge barışı için arzuladıklarını anlatan Çelik, "Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması ve milli egemenliğinin korunması çok önemlidir. Suriye'nin toprak bütünlüğüne herhangi bir gölge düşmesini arzu etmediğimiz gibi Suriye'nin milli egemenliğinin Suriye'de yaşayan bütün gruplar tarafından inşa ve temsil edilmesi gerektiğini ifade ediyoruz." dedi.

Suriye'de Baas rejiminden kalma bir tankın manav tezgahına dönüştürüldüğü fotoğrafı gösteren Çelik, şunları kaydetti: "Bu fotoğraf, Suriye halkının ne istediğini çok net bir biçimde gösteriyor. Baas rejiminin katliam dişlilerinden biri olan bu tankı ele geçirip bu hale getirmeleri, Suriyelilerin özgür bir yaşam istediğini, baskıdan, zulümden ne kadar bıktıklarını, medeni bir hayatı ne kadar arzuladıklarını gösteriyor. Burada hepimizin, uluslararası toplumun üzerine düşen zorlu yolculuğunda Suriye'ye destek olmaktır."

A A 20241216 36500398 36500393 A K P A R T I G E N E L B A S K A N Y A R D I M C I S I V E P A R T I S O Z C U S U O M E R C E L I K

Suriye'nin, Gazze'deki olaylar başta olmak üzere hem bölgesel barışın hem de küresel barışın en önemli gündem maddesini oluşturduğunu söyleyen Çelik, kurumların, Türk Silahlı Kuvvetlerinin sahada olduğunu, MİT'in çalışmalarını orada sürdürdüğünü, polislerin sınır bölgelerinde görev başında bulunduğunu aktardı.

Çelik, "Bizim bütün arzumuz, Suriye'nin herhangi bir yerinde olmak zorunluluğumuzun ortadan kalkması, terör örgütlerinin ortadan kalkması ve 'Suriye Suriyelilerindir' şiarının hem milli egemenlik bakımından hem de toprak bütünlüğü bakımından tam olarak hayata geçmesidir. Onun için birincisi Suriye'nin milli egemenliği, ikincisi Suriye'nin toprak bütünlüğü, asla vazgeçilmez olan geleceği inşa etmeye dönük temel ilkeler olacaktır." diye konuştu.

Yeni yönetimin şu ana kadar olumlu mesajlar verdiğini belirten Çelik, şöyle devam etti: "Bu zor şartlar altında, savaş koşullarında bütün bu zulümler ortaya çıkarken hukuka bağlılık ilkesinden bahsetmeleri ve yeni dönemde suçluların cezalandırılmasının mahkemeler yoluyla olacağına dair vurgu yapmaları çok önemlidir. Anayasayı ortadan kaldırmıyorlar, anayasal düzene karşı bir tutumları yok. Anayasayı gözden geçirelim, BAAS rejiminin, zulüm rejiminin meşruiyet aracı olan anayasayı gözden geçirerek bütün Suriye halkını temsil edecek demokratik hale getirelim şeklinde bir irade var. Dünyanın bunu iyi okuması gerekmektedir. Kuşkusuz bu anayasa, 'Suriye Suriyelilerindir, Suriye'yi sadece Suriyeliler yönetir' ilkesine bağlılığın siyasi hukuki zemini olacaktır."

"Girişimlerimizi sürdürdük"

Bazı odakların HTŞ'nin hareketliğinin arkasında Türkiye'nin olduğunu doğrudan ya da dolaylı olarak ifade eden açıklamalarını gördüklerine işaret eden Çelik, "Bizim herhangi bir şekilde HTŞ'nin hareketliliğinin arkasında olduğumuza dair bütün bu söylemler yanlıştır. Burada HTŞ, Suriye'nin iç dinamikleri çerçevesinde ve İdlib gerginliği azaltma bölgesindeki ihlallere karşı olarak harekete geçtiği andan itibaren bizim bütün inisiyatifimiz Suriye'de kan dökülmesinin önüne geçmeye çalışmak oldu." dedi.

Ömer Çelik, şu açıklamalarda bulundu: "Biz sadece bu süreç gerçekleşirken daha fazla kan dökülmemesi için girişimlerde bulunduk ve bu sürecin sağlıklı bir şekilde sonuca ulaşması için her alanda, sahada da diplomasi alanında da girişimlerimizi sürdürdük. Suriye, Suriyeliler tarafından yönetilen, milli egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyulan, müstakil olarak hareket eden bir devlet olarak yoluna devam etmelidir. Hiç kimsenin sahası, hiç kimsenin aracı ya da hiç kimsenin bölge politikalarına dönük siyasi manivelası haline gelmemelidir."

Çelik, 14-28 Mayıs seçimlerinden önce Türkiye'de misafir edilen Suriyelilerle, sığınmacılarla ilgili yoğun bir gündem olduğuna değinerek, en zor koşullarda, siyasetin en sıcak tartışmalarının olduğu zamanlarda bile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi ilkelerden ve insani tavrından hiçbir şekilde vazgeçmediğini, Türkiye'nin tarihin doğru tarafında durması için liderlik ettiğini vurguladı.

"Kilit bir noktadır"

Batılı ülkelerin mesajlarını yakından takip ettiklerini belirten Çelik, bazı ülkelerin bugün Suriye'yle dayanışma gösterilmesi konusunda birtakım şerhe düştüklerini, rezervler ve dipnotlar koyduklarını gördüklerini söyledi.

Suriye'de şartların belli olduğunu, oradaki insanların normal hayata dönmek, medeni bir hayatın içerisinde yer almak için büyük gayret sarf ettiklerini dile getiren Çelik, bunun için Suriye'de demokrasinin, anayasal düzeninin yerleşmesine, Suriye'nin milli iradesinin doğru mekanizmalarla devam etmesine dönük destek içerisinde olunması gerektiğini ifade etti.

Çelik, "Bugün uluslararası toplumun, Batılı ülkelerin, bölge ülkelerinin yapması gereken tek şey, Suriye'ye yardımcı olmaktır. Bu bölge barışı için kilit bir noktadır. Ayrıca Suriye dosyasının doğru bir yere gitmesi için de kilit bir noktadır." dedi.

Ömer Çelik, "Suriye içerisindeki topluluklar hangi mezheptense, hangi etnik topluluktansa, nerede oturuyorsa onların kadim yerlerinin, onlara ait olması gerekir. Başkaları tarafından gasbedilmiş bu bölgelerin onlara verilmesi gerekir ve terör meselesinin tamamen temizlenmesi gerekir." diye konuştu.

Bazı Batılı ülkelerin, Suriye'yi bir DEAŞ kreşi gibi kullanmaktan vazgeçmesi gerektiğini dile getiren Çelik, şöyle devam etti: "Sırf PKK, YPG terör örgütünü, DEAŞ'lıları hapishanede tutuyor, onlara bekçilik yapıyor diye bir terör örgütünü başka terör örgütüyle kontrol etme gibisinden bir mantığın hem sürdürülebilir olmadığını hem de başka komplikasyonlara yol açacağını ve açmakta olduğunu çeşitli ülkelerde kullanılan bu yöntemin nelere yol açtığını o ülkelerde bölgesel barışı bozmaktan küresel barışı bozmaya kadar çok büyük facialara imza attığını tekrar hatırlamak gerekir. O yüzden DEAŞ meselesinin çözümü, orada herkes elini taşın altına koyacak. Kendi ülkesinden tutuklu varsa alacak. Sırf bunun için PKK terör örgütünün orada desteklenmesi demek terör örgütlerine karşı terör örgütleri üzerinden iş yapmak gibisinden ilkel ve gayrimeşru bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın sona ermesi gerekiyor."

"Gayrimeşru bir işgaldir"

İsrail'in, Şam'a epey yakın mesafeye gelerek oralarda yerleşim yerleri kuracağını, askerlerinin kış üstlenmesine geçtiğini söyleyen Çelik, "O yerleşim yerleriyle teşvik verileceğine dair hükümet kararı alındı. Bu gayrimeşru bir işgaldir. Bugün İsrail'in orada gerçekleştirdiği eylemlerin kesinlikle güvenlikle ilgisi yoktur. Bu başka egemen ülkenin toprağını işgaldir. Bu işgale göz yumanlar, Suriye'de bu işgal sonucunda ortaya çıkacak birtakım reaksiyonlarla yüzleşmek zorunda kalırlar." diye konuştu.

Suriye'de devletin çökmediğini, 1974 Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması'nın yürürlükte olduğunu belirten Çelik, Suriye'de rejimin çöktüğünü, devletin ve rejimin başka bir şey olduğunu, dolayısıyla İsrail'in bütün eylemlerinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu ifade etti.

"Bütün silahlı unsurların Suriye'yi terk etmesi gerekiyor"

Bir diğer konunun Fırat'ın doğusu, PKK, YPG, PYD meselesi olduğuna dikkati çeken Çelik, Suriye halkının iradesi ortaya çıktıktan sonra herhangi bir terör örgütünün, herhangi şekilde bir bölgeyi kontrol etmesinin düşünülemez olduğunu söyledi.

Suriye'yi uydu devlet yapmak üzere faaliyet gösteren pek çok odak olduğunun altını çizen Çelik, şunları kaydetti: "PKK üzerinden herhangi bir siyasi proje peşinde koşanların, Esad rejiminin akıbetinden net bir şekilde fotoğrafı görüp, bu projeleri sonlandırmaları gerekir. Bütün silahlı unsurların Suriye'yi terk etmesi gerekiyor. Burada hem biz hem Suriye Geçici Yönetimi, Suriye'deki Kürt kardeşlerimizle PKK terör örgütü arasında net bir ayrım yapıyoruz. Suriye'de, Türkmenler, Araplar, Kürtler beraber yaşayacak. Onlar Suriye'nin kadim halklarıdır ama oradaki terör örgütlerinin, orada herhangi bir şekilde yeri yoktur."