GÜNDEM

Özgür Özel: Bunlarda Kürt sorunu yok, Erdoğan’ın 'post' sorunu var!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Şimdi bütün Türkiye duysun ki neymiş yaptıkları? Bir kere söyledikleri şu; Kürt sorunu yoktur. Hayır efendim Kürt sorunu vardır. Bunlarda Kürt sorunu, dost sorunu yoktur. Recep Tayyip Erdoğan'ın post sorunu, kürk sorunu vardır. Postunu bırakmak istememektedir'' dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM'de partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. 

Özgür Özel'in açıklamalarından satır başları şöyle; 

"9 firmanın 9'unda ekim ayında parti yine birinci parti olmuş. Bir şeyi gördük. Denemeler var, denemeleri. 3 büyük saldırı var CHP'ye ve Türkiye. Birincisi Meclis Başkanı'nı da alet ederek yeni anayasa konuşalım, oturalım anayasa konuşalım. Cevabımız net olmuş. Mevcut anayasaya uymayanla anayasa yapılmaz dedik. O gündem kapandı, toplum hayat pahalılığı altında ezilirken, yaşam hakları ihlal ediliyorken bu sefer 3. Dünya Savaşı'nı konuşmaya, İsrail'in Türkiye'ye saldıracağını Meclis kürsüsünden söylemeye ve bir anda televizyon kanallarında ordu güçlü mü güçsüz mü tartışmasıyla, güvenlik konuşsunlar, yoksulluk konuşmasınlar diye bir tartışma başlattılar. Meclis tecrübemiz sayesinde doğru olduğu ortaya çıktı, dedik ki ülkenin Cumhurbaşkanı böyle korku siyaseti yapamaz. 10 yıl açıklanmayacak bilgilerle İsrail'in Türkiye'ye saldırı tehlikesini öğreneceğiz dedik. Hak verirsek susacağız dedik. Sen bunu siyaseten yapıyorsan, söylemediğini ifşa edeceğiz dedik. O günlerde sundukları kanun teklifi vardı, Savunma Sanayi Fonu, hepimizden 60 milyar toplayacaktı. Bütçe var koy, yok. Senden benden toplayacak. Aidiyet yaratsın diye. Bu hissi yaratmaya çalıştılar. Şimdi o kapalı oturumu eleştiren yok. Herkes bir gündem yaratıldı diyor.

O sırada Savunma Sanayi Fonu teklif edilirken TUSAŞ'a hain terör saldırısını, o saldırıyı yapan terör örgütünün hangi amaca hizmet ettiğini de aklımızın bir kenarında hep tutalım. PKK üstlendi. O günkü saldırıyla yaratılmaya çalışıldığı iklime ne katkı sağladığını görelim, eylemi kime yarıyor not edelim. Partimiz sürekli halkın gündemini konuşurken yeni bir saldırı, hamle ülke gündemini meşgul etmeye başladı. Sayın Bahçeli önce bir el sıkıştı, ardından yan orada bir kürsüde Öcalan'ı konuştuğu kürsüye davet etti. DEM de o kürsüyü kullanıyor, buradan çağrı yapsın dedi. O kürsünün Meclis kürsüsü olduğu gerçeğini hatırlatmak isterim. Gel buraya ve bir açıklama yap, sonra da Umut Hakkı'ndan yararlan dedi. O günden bugüne Türkiye çalkalanıyor. 

Recep Tayyip Erdoğan'a konuş çağrısı yaptım. Bu çağrımızdan birkaç gün sonra Bahçeli'yi övgü dolu sözlerle sahiplendi, bu projenin aralarında bir fikir ayrılığı olmaksızın hazırlandığını, kendisinin de belli bir süre suskunluktan sonra sahip çıktığını netleştirdi. Bugün de Sayın Bahçeli, konuşmada aynen şunu söyledi; DEM grubuna gelsin diyor, Umut Hakkı'ndan istifade etsin, sözümün arkasındayım, teklifimde ısrarlıyım. İnsanlar birbirine dürüst davrandıkça, bir anlaşma noktasından diğerine küçük adımlarla ilerlemek çok daha kolaydır diyor.

Esas ağzındaki baklayı çıkarıyor. "Birbirleri ile bir arada yaşayamayanlar ayrımcılığı nasıl giderecek" diyor. "Nasıl bir arada yaşayacak, bu kapsamda lazım gelen anayasal düzenlemeyi yapmak, önümüzdeki görevler arasında olmayacak mıdır? Devlette devamlılık, siyasette istikrar için Sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir. Birikimi ile bizim için tek seçenektir" diyor. "Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bir kez daha seçilmesi doğal tercih değil midir?" diyor. Erdoğan'ın Kürt sorunu yoktur, kürk sorunu vardır. Recep Tayyip Erdoğan'ın post sorunu vardır.

Tabii bu sürecin tuzaklarla dolu bir süreç olduğunu bilelim. İşte Esenyurt'ta yaşananlar. Türkiye'nin en büyük ilçesine kayyum atayacak cesareti gösteriyorlar. Yerel seçimlerde Türkiye'nin dünyada en bilinen, dünyanın gözbebeği kenti İstanbul'un en büyük ilçesine kayyum atıyorlar. Bunun yaparken Esenyurt üzerinden İstanbul, İstanbul üzerinden Türkiye'yi kuşatmaya, milletin seçme hakkına el atmaya tenezzül ediyorlar. 

MARDİN'DE BELEDİYEYE KAYYUM ATANMASI

Ekrana bakarken bir ses duyum. Siz gidemeden belediye başkanlığından aldılar. Dedim ki alamazlar, gideceğim ziyaret edeceğim. O şehrin belediye başkanının kim olduğuna Erdoğan'ın kumpasları değil, Mardin halkı karar vermiştir dedim. Ben doğmadan bir yıl önce bu partinin milletvekili, her seferinde rekor oylarla seçilen, ağzından silah, çatışma, terör değil her zaman barış, kardeşlik, uzlaşı duyduğumuz, Devlet Bahçeli'nin dahi olumlu şeyler söylemek zorunda gördüğü bilge bir kanaat önderini 3. kez Mardin halkı seçiyor ve kayyum atıyorlar. Gerekçe net. Diyorlar ki, bunlar terörle ilişkili, paralar teröre gidiyor... Bir ispat bulamadılar. Sonuç ilk kayyum atandığında yüzde 51'le geldi, ikincide yüzde 56 ile, son seçimde yüzde 57. Kayyum kararları siyasi kumpaslardır. Bu milletin vicdanlarından dönmüş, dönmeye de devam edecektir.

ENFLASYON RAKAMLARI

İktidarın neden bu yola saptığını görmemiz lazım. Ne yaparsanız yapın bu ülkenin gerçek gündemini unutturmanıza izin vermeyeceğiz. Derin ekonomik sorunları perdelemenize izin vermeyeceğiz ve konuşacağız. Enflasyon yüzde 39.7. Şimdiden Merkez Bankası'nın yıllık yüzde 38 olan enflasyon hedefi onuncu aydan aşıldı. Yani, şu anda yıl sonunda yapacağız dedikleri enflasyon gerçekleşti. Bundan sonra olanlar hedeften sapmalar. Mehmet Şimşek mayısa göre enflasyonun gerilediğin söyleyerek vatandaşı avutmaya çalışıyor. Enflasyon sıfırsa hayat pahalılığı durur. 50 ise 100 liralık mal 150 olur. Enflasyon sıfır olmadan hayat pahalılığı durmaz.

ÖZGÜR ÖZEL'DEN ASGARİ ÜCRET ÇAĞRISI

Her işçiden maaştan sendika aidatı kesenlere, eğer asgari ücrete hak ettiği yapılmazsa ki hak edilen zam, asgari ücretlinin yaşadığı enflasyonu giderecek zam yüzde 80'dir, 35 bin liradır. İşçinin hak ettiği, beklediği ve nefes alacağı 30 bin lira asgari ücreti hep beraber savunalım ve seslenelim ki, asgari ücrette kabul edilebilir son fiyat 30, 30 yoksa biz bu işte yokuz diyorsanız biz bu parayı alırız. Bazı şeyler konuşulmasın, bazı şeyler konuşulsun istiyorlar."

ÖZGÜR ÖZEL'DEN PARTİ TEŞKİLATINA ÇAĞRI

Sözüme değer veren, bu iktidara güvenmeyen muhalefet ve partimdeki tüm üyelere, partime oy veren herkese sesleniyorum. Bir büyük oyun var. Bugün o oyunun ne olduğu ortaya çıktı. Anayasayı değiştirsek fena mı olur, Erdoğan seçilse fena mı olur. Bir pazarlığa girmişler. Şu anda ya zorlayıcı bir şantajla ya da bir algı yönetimi ile karşı karşıyayız. Karşıdaki kötü niyetliler hem Abdullah Öcalan gelsin, Meclis kürsüsüne varsın diyor hem de Esenyurt'ta kayyum atayıp biz terörle mücadele ediyoruz görüntüsü veriyor. Burada onların kitlesi, Abdullah Öcalan'a ip atınca da halı serip davet edince de alkışlıyor. MHP grubundan bahsediyorum. Her ihtimalde bir destek alma ve bu desteği sürdürmeye oynayan ama milletin vicdanını küçümseyen bir yaklaşım var. Bizim şu oyuna gelmememiz lazım. CHP'nin alacağı pozisyon ne olsun? Kürtlere saygılı olarak, demokrasiyi savunarak, terörü bitirmeyi hep beraber konuşarak, Kürtleri de gerçek bir standartta buluşturmak mümkündür. Bunun da adı CHP'dir.

İki talebim var, birincisi uyanık olalım, oyuna gelmeyelim. Vatandaşımızın vicdanını yaralayacak görüntülere çok aç, meraklı, hesaplı bir yandaş medya ordusu görevlendirilmiştir. Karşı taraftaki polisler hepimizin evladıdır. O polisin bir annesi, evladı, kızı, oğlu, eşi vardır. Verilen kanunsuz emir, onu koruyan bir anayasa vardır ama oygulanmamaktadır. O polis mobninge uğramaktadır. O polis akşam evine gidip çocuklarının yüzüne bakacaktır. O yüzden hiçbir protestonun bir tek polis evladımızı inciterek yapılmaması gerekmektedir. Haklı iken haksız duruma düşmeyeceğiz. Buradan eylem yapmayacağız, sokağa çıkmayacağız deyip oyuna gelmeme oyununa gelmeyeceğim. Tepkimizi göstereceğiz ancak demokratik sınırların dışına çıkmayacağız.

İkinci talebim sıkı duralım. Biz 31 Mart'ı kazanan, bugüne kadar birinci parti olan, biz özgüvenimizi kaybetmezsek iktidara gelecek olan bu ülkenin yoksulunun, işsizinin, güvencesizinin yüzünü güldürecek olan bizleriz. Kavgayı bitirecek olan, şehit annesinin yüzünü de güldürecek olan, Kürt vatandaşının yüzünü de güldürecek olan bizleriz. Meclis'e süreç yürütülmesine, şeffaf olunmasına sahip çıkıyoruz. Ne yaptığımızı biliyoruz. Ne Kürtleri ikinci sınıf görmeye ne de milli hassasiyetleri yaralamaya asla niyetimiz yoktur. Bunu ancak partisine güvenen, grubuna güvenen, genel başkanına güvenen Atatürk'ün partisi başarabilir, bunu yapacağız. Var mısınız?''