Gündelik hayat koşuşturması devam ediyor. Boşa harcadığın bir dakika, ömründen çaldığın bin dakika gibi adeta bu zamanda. Artık herkes, kendi mesleğinin haricinde ek olarak ne iş yapabilirim derdinde. Çünkü yetmiyor. Geçtiğimiz günlerde Ankara'da gerçekleşen kitap fuarına katıldım, içeride inanılmaz bir yoğunluk vardı fakat insanlar sadece kitaplara bakmakla yetiniyordu. Kağıt fiyatlarında yaşanan artıştan, kitaplarda payını almış. Yine de kitaba olan ilginin bu denli yoğun olması sevindirici bir gelişme. Kültürel faaliyetlerin çeşitliliği, okuma kültürü ve sanata olan eğilim toplumun adeta yansıması, aynası gibi…
Toplumda çalışma oranının ve özellikle kadınların aktif çalışma hayatına katılımına bakmak gerek. İnsan işiyle, boş insan kişiyle uğraşır demişler. Erişmek istediği bir hedefi olmayanlar, çalışmaktan da zevk almıyor genelde. İşiyle meşgul olan üretir, düşünür, elindekini daha güzel hale ‘nasıl getirebilirim’in derdindedir. Boş insan da üretir ama durmadan laf üretir. Neyi nasıl yapacağın, biraz da senin elindedir.
Özellikle kadınların çalışma hayatında daha fazla yer almasının birçok şeyi değiştireceğine inananlardanım. Kadın, toplumun içindeyse o toplum üretkendir. M. Kemal Atatürk’ün bir sözü var. Tam da 18’li yaşlarımda denk gelmiştim bu söze. "İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin? İşte bu sözü bir an olsun aklımdan çıkarmadım. Kadın doğası gereği hep üretmeye endekslenmiştir biri iki eder, doğurur, yetiştirir, derler, toplar, düzenler, kariyer yapar.. Aynı bir kuş misali “Kadını götürüp mutfağa kapatıyor, sonra da ufkunun darlığına şaşırıyoruz; kanatlarını kesiyoruz, uçamıyor diye yakınıyoruz”
Evet, tüm bunlara kendimiz izin veriyoruz. Kendi kaderimizi, kendi hayatımızı, kendi potansiyelimizi bir başkasının eline avucuna verip, sonra yetersizlik duygusuyla baş etmeye çalışıyoruz. Ne evlilik, ne aile hayatı, ne çocuk ne de bir başkasının kararının kadının çalışma hayatını etkilediğini düşünmüyorum kadının hayatını etkileyen kendi duruşu, kendi çizgisi, kendi kararları oluyor. Kadınlar artık, üçüncü sayfa haberleriyle, tacizle, şiddetle değil başarılarıyla anılsın istiyorum. Bir yerden er ya da geç başlamalı. Benim kendime sözümdür, sevmediğim içime sinmeyen hiçbir ortamda bulunmamak, beni aşağıya çeken içimdeki güçle savaşı olan, beni yavaş yavaş dibe çeken insanlarla olmamak ve tutkulamadığım, heves etmediğim hiçbir işte çalışmamak. Özellikle kadın okurlarıma tavsiyemdir “Tutkunuzun ne olduğunu hala bilmiyorsanız şunu unutmayın; dünyada bulunma nedenlerinizden biri odur’’
Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.