PROVAKATÖRLER…

PROVAKATÖRLER…

Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve sonrasında tutuklanmasını CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in çağrısı üzerine protesto edenler arasında bazı maskeli eşkıyalar, başta Saraçhane olmak üzere ülkenin bir çok yerinde milletin huzurunu kaçırıp vahim olaylara imza attı.

Özelikle Saraçhane’de yaşanan olaylar, toplumun huzurunu tehdit eden ciddi bir boyuta ulaşmıştır. Emniyet teşkilatının bu olaylara karşı gösterdiği sabır ve kararlılık, adaletin ve kamu düzeninin korunması açısından büyük bir öneme sahiptir.

Ancak, olayların tırmanması ve toplumun farklı kesimlerinde meydana gelen gerilimler, sadece güvenlik güçlerinin değil, tüm siyasi ve toplumsal aktörlerin dikkatli ve sorumlu bir şekilde hareket etmelerini gerektirmektedir.

Bugünkü yazımda, Saraçhane’deki olaylar üzerinden kamu düzeni, güvenlik tehditleri ve bu olaylara ilişkin farklı aktörlerin tutumlarına odaklanarak bir değerlendirme yapmaya çalışacağım.

Saraçhane başta olmak üzere Ankara ve İzmir gibi metropol kentlerde son beş gündür yaşanan olaylar, kamu düzenini hedef alan ve toplumsal huzuru bozan eylemler olarak öne çıkmaktadır. Polis teşkilatına taş, havai fişek gibi tehlikeli maddelerle saldıran gruplar, kamu düzenine karşı açık bir tehdit oluşturmaktadır. Bu tür saldırılar, sadece polis güçlerini hedef almakla kalmayıp, toplumun genel güvenliğini ve huzurunu da tehlikeye atmaktadır.

Emniyet teşkilatının, kamu düzenini koruma adına verdiği mücadele ve sergilediği sabır, büyük bir öneme sahiptir. Polis, görevini yerine getirirken, hem kendi güvenliğini sağlamak hem de halkın can ve mal güvenliğini korumak adına büyük bir sorumluluk taşımaktadır.

Ancak, yaşanan eylemler sadece güvenlik güçlerine yönelik değil, aynı zamanda toplumun farklı kesimlerini hedef alan, halkın kutsalına zarar verme amacını güden provokasyonlardır. Cami ve hazirelere yapılan saldırılar, bir yandan dini inançlara yönelik bir saygısızlık anlamına gelirken, diğer yandan toplumsal barışa da ciddi zararlar vermektedir. Bu tür eylemler, sadece faillerine değil, tüm toplum yapısına zarar veren, ayrışmayı derinleştiren alçakça hareketlerdir.

Bu tür olayların siyasi liderler tarafından doğru bir şekilde ele alınması büyük önem taşımaktadır. Ancak, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in tavrı, bu sürecin daha da karmaşıklaşmasına sebep olmaktadır. CHP Genel Başkanı’nın bu tür olaylara karşı sergilediği tutum, bazı çevrelerce provokatif olarak değerlendirilmiştir. Kamu güvenliği ve toplumsal barış adına, siyasi liderlerin, özellikle bu tür olaylar söz konusu olduğunda daha dikkatli ve sorumlu bir dil kullanmaları gerekmektedir.

Bir siyasi liderin, olayları durdurmak yerine bu tür eylemleri daha da ateşlendirmesi, toplumsal huzursuzluğu derinleştirir ve güvenlik güçlerinin etkin müdahalesini zorlaştırır. Siyasi figürlerin, toplumu yatıştırmak ve şiddet içeren eylemleri kınamak yerine, bu olayların daha da büyümesine sebep olmamaları gerekmektedir. Olaylara sadece siyasi bir bakış açısıyla yaklaşmak, hem toplumun hem de güvenlik güçlerinin işini zorlaştıran bir tavır olacaktır.

Polise yönelik asitli saldırılar, baltayla yapılan müdahaleler gibi aşırı şiddet içerikli eylemler, güvenlik güçlerinin kararlılığını test etmektedir. Ancak, polis bu tür saldırılara rağmen görevini yerine getirme noktasında büyük bir sabır ve soğukkanlılık sergilemektedir. Her ne kadar bazı gruplar güvenlik güçlerinin müdahalelerini provoke etse de, emniyet teşkilatının amacının toplumu korumak ve huzuru sağlamak olduğu unutulmamalıdır.

Bu noktada, güvenlik güçlerinin müdahale biçimi kadar, toplumun duyarlılığı da büyük bir önem taşır. Şiddet ve kışkırtıcı hareketlerin her türlüsü, sadece faillerini değil, tüm toplumu etkileyen ve huzursuz eden sonuçlar doğurur. Toplum olarak, şiddete karşı ortak bir duruş sergilemek, sadece güvenlik güçlerine değil, aynı zamanda toplumun her kesimine fayda sağlayacaktır.

Başta Saraçhane olmak üzere ülkenin bazı şehirlerinde çıkan olaylar, sadece güvenlik güçlerinin değil, tüm toplumun ortak bir çaba ve sorumluluk içerisinde hareket etmesini gerektirmektedir. Kamu düzenini bozan grupların, toplumun huzurunu tehdit eden eylemleri karşısında, adaletin tecelli etmesi için gerekli tüm hukuki ve güvenlik önlemleri alınmalıdır. Ancak bu süreç, sadece güvenlik güçlerinin mücadelesiyle değil, aynı zamanda toplumun her kesiminin, özellikle de siyasi liderlerin, sorumlu bir şekilde tutum sergilemesiyle başarıya ulaşabilir.

Toplumsal barışı koruma ve şiddeti engelleme adına, siyasi liderlerin ve toplumsal aktörlerin daha yapıcı ve sorumlu bir dil kullanması gerektiği açıktır. Bu tür alçakça eylemleri gerçekleştirenler, adalet önünde hesap vermeli ve toplumda yeniden güven tesis edilmelidir.