Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ender Yarsan, “Şaplı bir hayvan kesildi, bunların etlerinin dondurularak muhafaza edilmesi durumunda enfeksiyon devam eder, virüs inaktive olmaz. Ama kesim sonrasında eğer artı 4 derecede muhafaza edilirse 24-48 saat içerisinde virüs inaktive olur” dedi.

Türkiye'de şap hastalığının daha önce hiç görülmeyen yeni tipi olan besi hayvanlarına özgü SAT-2 serotipi şap hastalığı hakkında bilgi veren Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ender Yarsan, şap hastalığının ülke olarak bilinen bir hastalık olduğunu, ancak yaşanan son durumun farklı bir serotipin türemesiyle gerçekleştiğini söyledi. Hastalığın özellikle çift tırnaklı hayvanlarda görülebildiğini dile getiren Yarsan, “Öldürücü etkisi son derece az, önemli düzeyde verim kayıplarına neden olur ama bununla birlikte yaygınlığı, özellikle bulaşması son derece yüksek. Yüzde 100’e varan oranlarda bir bulaş söz konusu” diye konuştu.

Yarsan, şap virüsünün 7 alt tipi olduğunu kaydederek, “Hastalığın mücadelesinin zor olması ayrı serotiplere ayrı aşının geliştirilmesiyle ilgilidir ve böyle baktığımız zaman buna ilişkin hızlı bir şekilde aşılama programının geliştirilmesi gerekir” dedi.

Askeri ambulans uçak organ nakli için havalandı! Askeri ambulans uçak organ nakli için havalandı!

AW848300_01

“İnsanlara geçmesi son derece nadirdir”

Şap hastalığı ve benzer hastalıklara zoonoz hastalık denildiğini hatırlatan Yarsan, “Belki şap hastalığı bunlar içerisinde en az geçebilen, nadir görülen hastalıklardan bir tanesidir. Eğer enfekte olan hasta hayvanlarla yakın bir temas söz konusu olursa, et ya da sütle bir kontaminasyon söz konusu olursa çok nadiren de olsa bulaştığı ifade edilmiştir. Ancak genel anlamda insanlara geçmesinin, insanlarda enfeksiyon oluşturma riskinin son derece nadir olduğu ifade edilir. Herhangi bir endişeye neden olmayacak boyutlardadır” ifadelerini kullandı.

Şap hastalığına karşı mücadelenin aşı ve karantina yolu olduğunu anlatan Yarsan, “Dolayısıyla bizde yapılan aşılama büyük hayvanlarda yılda iki defa olacak şekilde, küçük hayvanlarda yılda bir defa olacak şekilde sürekli bir aşılama programı uygulanır. Mücadele bununla sağlanır, hastalık varsa karantina ile ilgili tedbirler söz konusu olur ve bunlarla birlikte bir bütün halinde şapla mücadele gerçekleştirilir” açıklamasını yaptı.

“Meydana gelecek en önemli etkenlerden birisidir verim kaybı”

Yarsan, hayvanlarda bir enfeksiyon varsa bunun verim kaybına yol açabileceğini vurgulayarak, “Meydana gelecek en önemli etkenlerden birisidir verim kaybı. Özellikle et üretiminde ve süt üretiminde olacak şekilde. Sütteki verim kaybı normal şartlarda yüzde 15’lerde olduğu ifade edilir bilimsel ölçekte. Etteki verim kaybı da yüzde 10’lardadır. Ama bu tablo kötüleşirse, daha yaygın hale gelirse daha kronikleşir ve devam ederse bu rakamların da yukarı çıkmasından endişe edilir” dedi.
Şap hastalığıyla mücadelede dezenfekte işlemlerinin önemine işaret eden Yarsan, “Şap hastalığına bağlı olarak klinik belirtiler ortaya çıkar. Şekillenen bu veziküllerden özellikle burun mukozasında ve özellikle ayakta olan veziküller zaman içerisinde patlarsa, sonrasında sekonder enfeksiyon adını verdiğimiz enfeksiyonlar şekillenir. O zaman tablo kötüleşir” diye konuştu.

“Şaplı hayvanın eti dondurulursa enfeksiyon devam eder”

Şap hastalığına yakalanan hayvanlara aşı, dezenfeksiyon ve karantina uygulanmasının ardından hayvan kendini toparladığında herhangi bir tedaviye ihtiyaç olmayacağını söyleyen Yarsan, şap hastalığına yakalanan hayvanların etinin yenilip yenilmeyeceğine dair şunları aktardı: “Eğer bir bütün halinde ileri derecede bir zayıflık ya da farklı çeşitten bir hastalık da varsa eti tavsiye edilmez ve aynı şekilde kesime de gönderilmez. Şaplı bir hayvan kesildi, bunların etlerinin dondurularak muhafaza edilmesi durumunda bu enfeksiyon devam eder, yani virüs inaktive olmaz. Ama kesim sonrasında eğer artı 4 derecede muhafaza edilirse 24-48 saat içerisinde virüs inaktive olur. Özellikle ortamda üreyen laktik aside bağlı olarak şekillenen ortam, virüsün inaktivasyonuna neden olur ve herhangi bir kontaminasyon bulaşma söz konusu olmaksızın güvenle tüketilebilir. Ama bu tüketim noktasında örneğin kemikle ilgili kanla ilgili sakatatlar ilgili kısımların kesinlikle tüketilmemesi, etle ilgili durum söz konusuysa mutlaka kemikten ayrılarak kemiğin imha edilmesi, etin o şekilde tüketilmesi tavsiye edilir.”