Manevi ve birleştirici gücü olan bayramların, en güzel yanı tüm aile bireylerini bir arada toplaması şüphesiz. Fakat, aynı durum annesini, babasını, evladını kaybetmiş olanların da burnunun ucunu sızlatıyor.
Sevdiğini kaybedenlerin, yaşadığı o burukluk ve eksiklik hissi insanın içini eziyor. Her zaman vurguluyorum. Ne yazık ki eski bayramların tadı yok. Bir şablona sığdırılmış mesajlarla geçip gidiyor. Gerçi artık bayramlarda evde duranı bulmak da meziyet. Biz basın mensupları olarak bayram, tatil demeden çalışıyoruz. Bu yüzden Ankara’nın boşalan yollarına, sessizliğe bürünen sokaklarına, her bayram daha yakından şahit oluyorum. Açıkça söylemek gerekirse, Ankara’nın bu tenha halini daha çok seviyorum. Sanırım, metropollerde yaşanan insan yoğunluğu, artık hepimizi yoruyor.
Her zaman için eski güzel geleneklerimizin, gelişen teknolojiyle birlikte harmanlanıp dengede tutulmasını istedim, kendi hayatımda da bunu uygulamaya gayret ettim. Sadece yeniyi veya sadece eskiyi kabul edip benimsemek iki ayrı kutup misali. Eskiyi kaldırıp bir kenara atmadan evvel durup düşünmeli. Özellikle eskilerin sözleri, nasihatleri da mutlaka kulağa küpe edilmeli. Akıllı telefonlarda, sosyal mecralarda yer almayan bu nasihatler hayat boyu ders olmalı. Bayramların, olmazsa olmazı da kırgınlıkların son bulması. Korona virüs salgını, zamansız kaybın ne demek olduğunu yakından öğretti bize. Bu yüzden, kalbi ferah ve temiz tutmak, içinde haset ve kin biriktirmemek her daim bayramı yaşatacaktır bizlere… İnsanların, birbirine saygı duyarak o özel bağı koruması toplumsal birlikteliğin tutkalı gibi. Kişisel mutluluk her zaman gerçek mutluluğu getirmiyor, toplumsal bağlılık mutluluğu getiren en önemli amaçlardan bir tanesi. Herkesin kalbinin güzelliğiyle doğru orantılı yaşayacağı bir bayram diliyorum. Sağlıcakla…
Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.