ÖZEL HABER
Begüm Sıla EREN
Biyolog ve mühendis çift, kendi mesleklerini bırakarak ticarete atıldı. Buğlem ve Engin Öztürk çifti, kendi meslekleri dışında başka bir sektöre atılma cesareti gösterdi. Buğlem ve Engin çifti, birçok kişinin cesaret edemediği bu alana yönelme sürecini, Yeni Journal’a anlattı.
“Bir şeyler yapmak zorundayım!”
Akdeniz Üniversitesi Biyoloji mezunu Buğlem Öztürk, “Biyolojiden mezun olduktan sonra, uzun seneler boyunca Biyolog olarak çalıştım. Kendi mesleğimi de çok severek yaptım, ama özellikle çocuğum olduktan sonra, “Bir şeyler yapmak zorundayım” isteği, beni fazlasıyla düşündürmeye başladı. Evet, severek yaptığım bir işim vardı. Fakat ekonomik olarak ‘iyi’ diyebileceğim bir kazanç elde edemiyorduk. Eşim ticarete atılmayı çok istiyordu, bu tarz konularda benden daha cesaretli. Evet, büyük bir riske girdik, fakat işini severek yaptığın sürece, başarısız olma imkanın neredeyse yok. Sabır, özveri ve en önemlisi şans..” dedi.
“Kahve içmeyi seven bir çift idik, kahveci olduk”
Ticareti hep istediklerini, fakat ne yapacaklarına karar veremediklerini belirten Öztürk, “7 senedir evliyiz ve eşim tanıştığımız günden beri, bir iş kurmak istediğini söylüyordu. Biz kahve içmeyi çok seven bir çiftiz. İyi kahve içebilmenin önemini, çok kahve tüketenler bilir. Burası bu fikir ve istekle başladı. Mutfakta çalışmayı, bir şeyler üretmeyi çok seviyorum, ‘kahvenin yanına bir tatlı neden olmasın’ dedik. Geldiğimiz noktada, tatlılarımızın ünü kahvemizin önüne geçti. İnsanlar emek verilen işi çok seviyor. Her gün taze taze tatlılarımızı günlük hazırlıyorum. Fabrikasyon tatlar her köşe başında bulunabilir bir hale gelince, özel denilebilecek bir tat herkesi kendine çekiyor” ifadelerini kullandı.
“Bir baktık yetişemiyoruz!”
İki ay kadar kısa bir sürede, başarabilmiş olmanın haklı gururunu yaşayan Buğlem Öztürk, sözlerine şöyle devam etti: “İnsan gerçekten emek verdiğinde, karşılığını mutlaka alıyormuş. Bizler fark etmeden, birçok sayfa tatlılarımızı paylaşmış. İşletmeyi açtıktan çok kısa bir süre sonra, siparişler ardı ardına gelmeye başladı. Yorucu mu? Evet! Ama günün sonunda insanların söylediği bir güzel söz, inanın tüm yorgunluğunuzu alıp götürüyor. Bu süreçte eşimle birlikte çalışıyoruz. Herhangi bir çalışma arkadaşı almadık henüz. Yeri geliyor, birbirimizi yarım saat gördüğümüz günler oluyor. Hafta sonu ‘ben de gezsem, biraz dinlensem’ diye düşündüğüm anlar oluyor, ama bunların hepsi bir memnuniyetle yok olup gidiyor. Çocuğuma bu süreçte annem bakıyor. Sonsuz güvenebileceğim bir destekçimin olması, tabi ki buraya daha çok odaklanmamı sağlıyor.”
“Bizi bu karara hayat koşulları sürükledi!”
Radikal bir kararla, mesleğini bıraktığını açıklayan Öztürk, “Aslında dediğim gibi, biraz hayat koşulları. En son çalıştığım yerde yaklaşık 5 sene çalıştım. Çok radikal bir kararla ayrıldım. Ekonominin kötüye gidişi, hayat koşulları… Bizi bu sürece tamamen o durum sürükledi. Bir çocuğumuz olduğu ve küçük olduğu için ona bir gelecek sunmalıydık. Hatta çocuğum olduğunda, bir daha bu hayali gerçekleştireceğimizi düşünmedim. Ama ‘ona bir gelecek sunabilir miyiz’ diye düşündük. Yoksa bu hayat koşullarında, bu pahalılıkta, değişen ekonomide ciddi bir karar vermek, bizim için çok daha büyük bir riskti. Belki 5 sene önce bu işi yapmış olsaydık, her şey daha farklı olurdu” şeklinde konuştu.
“Maaşınızla bir şey yapamayacağınızı gördüğünüz zaman…”
Sabit bir maaş almanın verdiği rahatlıkla, ticareti ertelediklerini belirten Öztürk, şöyle dedi: “Her ay sabit yatan bir maaşınız var ve ne alacağınızı biliyorsunuz. Zaten bunca sene ticaret işini erteleme sebebim de buydu. Neden var olan düzenimizi bozalım? Ya da neden yeni bir maceraya atılalım? Bence birçok insan da bu sebeple erteliyor. Dediğim gibi, gelen sabit maaşınızla bir şey yapamayacağınızı gördüğünüz zaman, ‘bir şey yapmalıyım’ diyorsunuz. Birçok insan aynı şeyi söylüyor. Burada çok fazla insanla tanışıyorum. Dolayısıyla sohbet ettiğimizde, ‘’Ben de aynısını yapmak istiyordum. Benim de böyle hayalim var’’ cümlesini duyuyorum. Olay sadece bu, yani cesaret edememek. Benim durumumda da 7 sene ertelenen bir hayal görüyorsunuz. Eşim her sene yeni fikirle gelirdi, hep ertelerdim. Ama artık ‘neden erteliyorum’ diye düşündüm. Ailemizle, çocuğumuzla, birbirimizle geçirdiğimiz zamandan kısıyoruz, ama buna değer.”
“Koşabilirdik ama biz emekleyerek ilerliyoruz!”
Franchise almama sebeplerini açıklayan Öztürk, sözlerini şöyle tamamladı: “Son zamanlarda kahve ve pastalar çok popüler. Biz buna, ’popüler kültürün de etkisi’ diyebiliriz. Günümüzde cafe ve kahve dükkanlarına ilgi çok fazla. Eskiden bu şekilde değildi. Şu an işlek bir yere gittiğinizde, yan yana açılan bir sürü kahve dükkanı görebilirsiniz. Bu, günümüzde popülaritenin yanında, iyi bir tatlı da yiyebildiğiniz noktada dikkat çekmeyi başarıyor. Bilindik markların franchisingini alsaydık, belki her şey daha farklı olurdu. Ama çok ciddi fiyatlar dönüyor ortada. Bir de benim hep tatlı yapmak gibi bir hayalim olduğu için, zaten Franchising alma şansımız yoktu. “Biz kendi markamıza yapalım, kimseye bağlı kalmayalım, kalıplara bağlı kalmayalım’’ dedik. Ama tabii daha bilinen bir marka getirmiş olsaydık, belki çok daha hızlı iş yapabilirdik. Çünkü insanlar bazen sadece marka için gidiyorlar. Bizim burada hem kendimizi, hem ürünlerimizi, hem de dükkanımızı tanıtmamız gerekiyor. Bu sebeple büyük markalara göre işimiz çok zor. Bilindik bir marka ile kısa sürede, 15 günde çok yol katedebilecekken, biz şimdi bir bebek gibi emekleyerek ilerlemeye çalışıyoruz.”