YARI FİNALE VEDA EDERKEN

Türkiye Milli Takımı Çeyrek Finali sonrası eline 25 yıl sonra geçen yarı final şansını tam anlamı ile futbol şansızlığı ile Hollanda milli takımına dar ettiği sahada maalesef hak etmediği bi şekilde kaybetti. 

Kaybetti kaybetmesine ama adeta pusuya yatmış bu yenilgiyi beklercesine sinsice bekleyen bir güruh hemen bilgi kirliliğine bu maç üzerinden değerlerimize saldırmaya başladı. 

Bu kişilerin bu süreçteki olayları değerlendirmek için durduğu yer ve o kendi açılarından kendi bakış açıları ile bakarak gördüklerini içsel olumsuz duygularını da ilave ederek olumsuz değerlendirmelerine ön yargılarına kendilerine ait hissettikleri ideolojik düşüncelerinin teşhirine  katılmak mümkün değildir. 

Bunların bilakis aksine bazı hassasiyetlerde duyguların tarifi fanatiklik ve fanatizm olarak hiçbir ülke vatandaşı için yorumlanamaz, isnat ettikleri bu olumsuz, karalayıcı, saldırgan yorumlar kabul edilemez, milli takımın başarısı bu şekilde  başarısız gibi nitelendirilemez, gösterilemez.

Malumunuz üzere bazı (milli acılar ve hasletler, deprem, savaş, genel hastalık, işgale uğrama, milli spor müsabakaları vs gibi) müşterek acılar ve sevinçler siyaset üstü olmalıdır. 

Milli veya ulusal olmanın Türk vatandaşı olmanın gereği bireysel İnançların ve tercihlerin, kişisel çıkarların, belirli bir grup ve zümrelerin üstünde olmalıdır. Buradan hareketle Sn. Cumhurbaşkanımızı, hükümetini, muhalefetini siyasilerini seversiniz sevmezsiniz ayrı bir konudur. 

Ancak bir ülke liderinin, mahiyetinin, muhalefetinin ve ülke insanlarımızın, konu milli takım olduğunda, üstelik devasa takımlarla mücadelesi sonucunda önemli bir aşama kayderek gelmiş olduğu çeyrek final gibi uluslararası arena da boy gösteriyor olması bağlamında (üstelik ev sahibi olan iddialı Almanya ve Avusturya vs gibi futbol da çok güçlü ülkelerin elendiği söz konusuyken) Türk milli takımının çeyrek finale kadar 25 yıl sonra tekrar gelebilmesi yarı finale ramak kalması gibi bir noktada 25 yıl sonra gelecek yarı final oynayabilme gibi bir başarıyı desteklemek, moral, motive ve manevi destek amaçlı Türkiye’nin başında Türkiye’yi kim yönetiyor olmuş olsaydı, örneğin kominist parti lideri de olsa, şeriat lideri de olsa, Ateist lideri de olsa, faşist lideri de olmuş olsaydı izlemeye, desteklemeye o lider mutlaka giderdi, gitmeliydi de kaldı ki! 

Sn. Cumhurbaşkanımızın önceden belirlenmiş resmi Azerbaycan ziyaretini bile  iptal ederek millilerimize destek olma uğruna Almanya’ya gitmeside seversiniz sevmezsiniz takdire şayandır. 

Şayet bu cümlem sonrası plağı Türkler'in asırlardır simgesi olan 'Bozkurt' işaretine eleştirilsel dayatacaksanız orada da duvara toslarsınız, çünkü birçok ülkenin her türlü uluslararası sportif müsabakalarda dini ve ırki sembollerini gözümüzün içine baka baka kafalarımıza kazıması, gelecek nesillerimize kuşaklarımıza TV'lerden bu sembolleri empoze ederek normalleştirmeleri tekrar tekrar gözlerimizin içine bu sembolleri olan nesneleri sokarcasına propaganda yapmaları sadece sizin gibi mantalite de olanları rahatsız etmiyor olabilir, bunların edep yerlerini göstermeleri, istavroz çıkarmaları, aslan pençesi işareti, Bosna’lı Müslümanların kestikleri iki parmak sonrası sahalarda üç parmak işareti ile yaptıkları gibi birçok bilinçli atraksiyonlar hoşunuza da gidiyor olabilir.

Bütün bu olanlara sessiz kalıp da, sadece Türkler'in, Türkler'e özgü ve kendilerine ait  şimdiye kadar kasıtlı unutturulan (sanki sadece bir siyasi partiye ait bir simgeymiş gibi sığlaştırılan Ulusumuza ve hepimize ait bir simgeyi, biliyorsunuz her dünya ülkesine ait bir hayvan sembolü ve figürü tarih boyunca vardır) sağcı, solcu, inançlı, inançsız müşterek sembolünün ilk defa tüm dünyaya Türkler'in de bu dünya da var olduğunu hatırlatması mı zorunuza ve zorlarına gidiyor?  

Kritik bir maç öncesi skora tesir edecek milli takım oyuncumuz da tek bu nedenden dolayı malum geçmişin Nazi izlerini üzerinden atamamışlar tarafından operasyonel bir şekilde bu bahane ile iki maç ceza ile cezalandırılıyor. 
Adeta Türk milli takımının başarısız olması için bir kumpas kuruluyor.

Esasen Türkler'e içten ve dıştan asırlardır düşman ve içten içe kin güdenlerle bir takım zümrelerin rahatsızlığının gerçek nedeni aslında nedir?

(Amerikan menşeli hemen hemen her sportif müsabaka ve  filmlerinde toplama bir halk olan Amerikalıların veya batının üstünlüğünün empoze edilerek  işlenmesi hep kızıldereli, afrikalı kölelerin vahşi gösterildiği, müslümanların terörist, Türkler'in barbar ilan edilerek insanların bilinç altına nakşedildiği vahşi ve canavar batıdan hiç bahsedilmemektedir. Şu anda bile el birliği ile masum sivil kadın çocuk yaşlı demeden Gazze'de Filistinlileri vahşice katletmelerine rağmen, konu Türkiye olunca ahkam kesenlerden adeta dilleri bir yerlerine kaçmışcasına sesleri çıkmamaktadırlar. Bırakın İsrail’e ceza kesmeyi daha fazla katliam yapmaları için teşvik edilmekte sırtı sıvazlanmakta, en gelişmiş teknolojiye sahip silah ve mühimmatlar katliamlarına devam edebilmesi için insanlık düşmanı katillere adeta altın tepside sunulmaktadır. Bunlar bu katliamları yapanlar, yapanlara her türlü desteği vererek ortak olanlar hep kötülere karşı kurtarıcı imajı ile dünya kamuoyunu yanıltarak birde iyi ülke algısı yaratmaya devam etmektedirler. Hayali kahramanlar yaratarak Rambo filmleri gibi, kendilerinden olmayan her ırkı ve dini kötü gösterip kendi Abd ve Batı vatandaşlarını ve dinlerini yüceltmeleri, propoganda amaçlı alakalı alakasız her filmlerine kilisi-papaz koymaları vs gibi) 

Türkiye milli takımımızın şanssız bir şekilde yarı finale geçemeyerek elenmesi. Bırakın Türkiye’deki insanlarımızı dünyadaki Türk ve Türkler'e olan sevgiyi ve dayanışmayı tavan yaptırması bu kadar küçümsenecek ve azımsanacak bir olay değildir. Ayrıca milyar dolarlar verseniz Türkiye reklamını bu kadar etkin hissedilir şekilde dünya kamuoyuna yaptıramazdı.

Paranın halk arasında biliyorsunuz iki tarafı vardır. Bir tarafına yazı diğer tarafına tura denir. Biz paranın yazı tarafını konuştuk şimdi de diğer tarafından tura tarafından baktığınızda dünya’ya Allah tarafından Türk olarak gönderilmek bir kaderdir, hiçbir kimse kaderini ve tercihini kendi tayin etmemiş yüce Yaratıcı tarafından öyle takdir edilmiştir, ama kişinin hangi dini veya dinsizliği seçmesi tercihi aidiyeti, mensubiyeti kendi iradesi ve seçimidir. 

Bu kişinin inancını veya inançsızlığını seçmesi de kendi tercihidir, dolayısıyla damarlarında Türk kanı dolaşan veya içi Türk vatandaşı sevgisi veya Türklere saygı duyma hissiyatında olan kişilerin Türk milli takımı etrafında yek (yani tek) yürek olması nasıl olurda fanatiklik adledilebilinir? Sevmenin bir sınırımı vardır? Bu kişiler ne yapmıştır Almanya'da terör mü estirmişlerdir? Ortalığı ingilizlerin her zaman yaptıkları gibi yakıp yıkmışlar içip, içip kendilerinden olmayanlarımı taciz edip dövmüşlermidir?  

Sizce Türk taraftarlarının çoşkusu sevdası takımlarını destekleri fanatiklikse evet bu düşüncede ve fikriyatta olan hepimiz ülkemizin ve milletimizin fanatiğiyiz, eğer bu sizce bir ayrıştırma ise istediğiniz milli takımın tarafı olma hakkınızı tercih edebilirsiniz, eğer bu bir sizce basite indirgenerek siyasetleştirme denilerek kitleleri soğutma ve ayrıştırma ise evet biz Türkler ve kendini Türk vatandaşı bilincinde hissedenler Türk milli takımının yeri geldiğinde siyasetçileriyiz, herhalde Arap, Abd, Rus, Çin vs milli takımınlarının değil ayrıca madem bu kadar milli takımı ve teknik ekibin bilgi beceri ve mücadelesini yetersiz, yanlış, hatalı görüyorsanız, sorguluyorsanız, demek ki bu konuda Milli takımdakilerden çok daha bilgili ve donanımlısınız, o halde size bir önerim olacak hodri meydan bırakın bu üst düzey takımları, bu bilginizi bir mahalle takımın da tatbik ederek o mahalle takımını sadece mahalleler arası başarıya ulaştırında sizin bu kadar kariyer sahibi eleştirdiklerinizden daha üstün olduğunuz bilgi sahibi olduğunuz bu engin bilgi ve becerilerinizi bir görelim takdir edelim, bu işler oturduğunuz yerden lafazanlıkla değil icraatlarla mukimdir, ağzı olan konuşuyor misali ahkam kesmek en kolayıdır. 

Aslında bu tarz insanların kendilerine ilk başta yönelteceği soruları olmalıdır. Ben kimin? Kendim, ailem, akrabalarım, ülkem için ne yaptım? ne yapıyorum, ne yapacağım? Sorularını bu ülkenin bireyleri olarak kendimize bu tarz sorular sormamız bir vatandaşlık sorumluluğudur. 

Her şeyi kuru kuruya eleştirmek ile değil, yıkıcı eleştiriler ile değil yapıcı ve eksiklikleri tamamlayıcı eleştirilerle bir yerlere ancak el birliği ile varabiliriz. Artık durmak zamanı bitmiştir, her alanda daha ileriye daha ileriye...

Sevgi ve muhabbetle kalın…