GÜNDEM

Yenidoğan Çetesi' davasında 3. gün!

İstanbul’da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan ’yenidoğan çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine 3'üncü gününde devam ediliyor.

İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi hakkında yürütülen soruşturma tamamlanarak fezleke hazırlanmıştı. Fezleke değerlendirme yapılması için Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmişti. İddianame Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanarak Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmişti.

Davanın görülmesine 3'üncü günde devam ediliyor

İstanbul’da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan ’Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine ilk celsesinin görülmesine 3'üncü gününde devam ediliyor. Bakırköy Adliyesi konferans salonunda görülen duruşmaya 22’si tutuklu 47 sanık ve tarafların avukatları hazır bulundu.

İddianameden


Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi. İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK’dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı. İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK’ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK’dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı. Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi. İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi. Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi. Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki Yenidoğan Suç Örgütü’nün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeni ile aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcıları ile verildiği bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi. İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçek olmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı. Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin "kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri" gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi. Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu iddianamede kaydedildi. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. Düzey olmamasına rağmen 3. Düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı. İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, Yenidoğan Suç Örgütü’nün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde "TPN tüketimini azaltın" şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı. İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘nitelikli dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve 11 kez ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in ise ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi’, ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.

"Hastalara tıbbi müdahale için İlker ve Mehmet Gürül gibi isimlerden destek alıyorduk"


Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Cansu Akyıldırım, "Öncelikle 2012-2019 yılları arasında üç hastanede görev aldım 2019 - 2020 tarihleri arasında Esenyurt Reyap Hastanesi'nde çalıştım. 2023 yılında Bağcılar TRG Hospitalist Hastanesi'nde çalıştım. Üzerime atılı dolandırıcılık suçlamalarını kabul etmiyorum. Kimseyle maddi çıkar şeklinde çalışmadım. Ailemden maddi destek alıyorum. Kimseyi dolandırarak gelir elde etmedim. Yoğun bakımlar için danışmanlık hizmeti aldığımız şirketler vardı. Hastalara tıbbi müdahale için İlker ve Mehmet Gürül gibi isimlerden destek alıyorduk" ifadelerini kullandı.


Duruşmada mahkeme başkanı sanığa, Medisense Hastanesi ile olan para akış trafiğinin nasıl sağlandığını sordu. Akyıldırım, "Birinci Hastanesi'nde hasta danışmanlık hizmeti verdiğimizde ekibe motivasyon ödemeleri veriliyordu. Medisense Hastanesi'nde çalışan biri bana bu parayı atardı. Bende ekibe motivasyon ödemesi adı altında dağıtırdım" diye yanıtladı.



"Bebeği kucağıma aldığımda bebeğin bir yeri şişti, kalbi durdu"


Mahkeme başkanı sanığa, WhatsApp konuşmalarında geçen "Göbek bağını kesmeyi beceremedim, Cansu'ya verin" konuşmasıyla ilgili ise, "Ben kesmedim, bu konuşmadan haberim yok. Ama bu bebek Karan bebek olabilir. Bu bebek TRG Hospitalist Hastanesi'nde doğdu. Bebek geldiğinde mosmordu. Kapıya yakın olan kısma aldım ve oksijen verdim. Bebeğin durumunu İlker Bey'e anlattım. Bebeği makineye bağladık. Bebeğe akciğer filmi istendi. Hastanenin şartları yettiğince ben filmi çektim. Bebeği kucağıma aldığımda bebeğin bir yeri şişti ben çekerken bebeğin kalbi durdu. Bebek geri dönmedi. Bebeğin ölüm nedenini belirleme yetkim yok. İlker Bey'e akciğer filminin resmini ve yakın videosunu Whatsapp’tan attım. Gönüllü olarak gitmiştim TRG Hospitalist Hastanesi'ne, Fırat Sarı istemişti gelmemi" diye konuştu.


Mahkeme başkanı ise sanığa, "Niye konuşmalarda Cansu atsın deniyor o zaman, senin epikrizleri değiştirme yetkin yoksa" diye sordu.
Sanık Akyıldırım “Benim böyle bir konuşmadan haberim yok. Bana ne görev verilirse onu yapıyordum” diye cevapladı.



"Dış nöbetçilerin mezuniyet durumları ve evrakları elimizde yoktu. Bu nedenle denetime geldiklerinde hastanede bulundurmuyorduk"


Sanık savunmasının devamında, "Yeni doğan denetiminde her raporu, eksik olan raporları tamamlanması için Fırat Sarı'ya iletiyordum. İlaçlar normalde buzdolabında tutulmalı. Biz onları yukarıya taşıyorduk. TRG Hospitalist'in yapısı gereği arşivi Teşvikiye'deydi. Bütün dosyalar hastane dışında muhafaza ediliyor. Denetime geldiklerinde bu nedenle hiçbir dosya teslim edemedim. Dış nöbetçilerin mezuniyet durumları ve evrakları elimizde yoktu. Bu nedenle denetime geldiklerinde hastanede bulundurmuyorduk bu kişileri. 2023 yılı son aylarında bir gün Fırat Sarı beni aradı, Hasan Basri Gök'ün beni işe götüreceğini söyledi. Ben yanlarına gittim. Fırat Sarı, Hasan Basri'ye, 'yaptın mı gerçekten' dedi. Paraya ihtiyacı olduğunu söyledi ve mobil bankacılık durumunu gösterdi. Ortalama 20 kutu kadar ilaç satıp, para aldıklarını duydum. Hakan Doğukan Taşçı ile satmışlar ama ben gözümle görmedim" diye konuştu.

"Bebek entübe olduğunu sisteme eklemiyorduk"


Mahkeme başkanı sanığa, Mehmet Gürül'le aralarında geçen bebeklerin entübe olarak kaydedilmesine ve epikrizlerde yazan kan sayısı ile gerçeğinin aynı olmadığını söyledikleri konuşmalarını sordu. Sanık, "Hasta dosyalarını taburcu dosyasına koymuyorduk. Bebeğin entübe olduğunu sisteme eklemiyorduk. Bunu ekleyip eklememeyi konuşuyorduk. Bebeğin basılı olan kan gazıyla gerçeğinin aynı olmadığını Mehmet Gürül'e söyledim" dedi.
Mahkeme başkanı sanığa, "Neden eksik olan her şeyi değiştiriyordunuz, bunu gidermek yerine" diye sordu. Sanık, "Faturalandırılmış taburcu dosyalarını değiştiremiyorduk, o şekilde kalıyordu. Sisteme epikrizleri kopyala yapıştır olarak atıyordum, birebir değiştirmiyordum" diye konuştu.

"Bir kaç kişiye motivasyon ödemeleri yapıyordum"


İfadesinin devamında, Fırat Sarı'yı 2019 yılından beri tanıdığını belirten sanık Akyıldırım, "İstanbul Reyap Hastanesi'nde beraber çalışıyorduk. Bir kaç kişiye motivasyon ödemeleri yapıyordum. Benden sonra Hakan Doğukan Taşçı ödüyordu bu paraları, bir kere ben Doğukan yerine TRG Hastanesi'nde çalışırken onun yerine ödeme yaptım" diye konuştu.

"Fırat Sarı ile üç yıl kadar bir sevgilik döneminim oldu"


Mahkeme başkanı sanığa, "Neden sürekli doktorlar basamak belirliyor diyorsunuz? Konuşmalarınızda sürekli basamak belirliyorsunuz, doktora niye sormuyorsunuz?" diye sordu. Sanık, "Basamakları excel şablonuna ben yazıyordum ama ben belirlemiyordum. Benim çalıştığım kurumda hekim karar veriyordu. Zuhal ile bir hafta TRG Hospitalist Hastanesi'nde çalıştım. 7 aydır tutukluyum ve artık bir şeyler sonuçlansın istiyorum. Böyle bir dosyada adım geçtiği için ve yargılandığım için çok üzgünüm. Fırat Sarı ile üç yıl kadar bir sevgilik dönemim oldu" diye konuştu. 

Yenidoğan Çetesi fezlekesinde yer alan CİMER ihbarını yapan sanık savunma yaptı

Yenidoğan Çetesi’nin dava dosyasında CİMER şikayeti yer alan Deniz Korkmaz savunma yaptı. “Bir sürü bebek insanlık dışı bir şekilde öldü. Hastaneler ani bir şekilde baskınla denetlenirse, demek istediğimi çok iyi anlarsınız. Bu ölen bebekler, sizin de bebeğiniz olabilir. Aziz devletimin gerekeni yapacağından hiçbir şüphem yoktur” cümleleri ile CİMER’e başvuran tutuklu sanık Korkmaz savunmasında “Bir süre Bağcılar Sefa Hastanesi ve orası kapandıktan sonra bir süre sonra Reyap Hastanesi'nde ve A Hastanesi'nde çalıştım. Hastane hastaları satılan bir eşya gibi görüp sadece para almak için kullanıyordu. Bu zihniyette olan insanların bunları yapması kaçınılmazdı. Bize daha az şişe kullanılırsa, daha çok para kazanırız bize de çok malzeme gelir diyorlardı. Hastaların yoğun bakım süreçlerinde malzemeden tasarruf etmeye çalışıyorlardı. Hastanedeki tüm aletler bozuktu. Bu insanları ben CİMER'e şikayet ettim" diye konuştu.


Deniz Korkmaz CİMER’e yaptığı şikayetinde ise, “Eski PKK hükümlüsü ve şu anki İYİ Parti üyesi Reyap Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım doktoru Fırat Sarı ve İlker Gönen, SSK’yı dolandırmaktadır. Reyap Hastanesi, Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Bağcılar Şafak Hastanesi, Doğa Hastanesi, Medicine Bağcılar Hastanesi, eski olarak Ethica Hastanesi, Duygu Hastanesi ve birçok hastanenin yeni doğan yoğun bakımlarını kiralayarak gece nöbetçi doktor bulundurmadılar. İnsani ve tıbba uygun olmayan koşullar ve bunun gibi birçok sebepten bir sürü bebek insanlık dışı bir şekilde öldü. Bu şahıslar, 1. basamak olan hastaları epikrizlerde hep 3. basamak olarak göstererek ve 112 Komuta Kontrol Merkezi’ne rüşvet vererek bebek satın alarak yıllardır milyonlarca TL kazandılar. Yüzlerce bebeğin ölümüne sebep oldular. Satılan bebekler, Fırat Sarı ve İlker Gönen’in yoğun bakımlarında kötü şartlar altında can verdi. Bebek ölümlerinin durması için bu kan emici vatan hainlerine dur denmeli. Dediğim hastaneler ani bir şekilde baskınla denetlenirse, demek istediğimi çok iyi anlarsınız. Bu ölen bebekler, sizin de bebeğiniz olabilir. Aziz devletimin gerekeni yapacağından hiçbir şüphem yoktur” ifadelerini kullanmıştı.
 

Metni Kopyala

Yazdır

Sepete Ekle