Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından obezite, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır. Hipertansiyon, dislipidemi, insülin rezistansı ve ağır psikolojik strese yol açması nedeni ile önemli bir morbidite nedeni olan obezite, dünyada giderek artan bir sıklıkta görülmektedir.
Beslenmede yapılan yanlışlar , fiziksel aktivite yetersizliği obeziteye yol açabilecek sorunların başında geliyor. Bunların yanı sıra genetik, çevresel, nörolojik, fizyolojik, biyokimyasal, sosyo-kültürel ve psikolojik pek çok faktör birbiri ile ilişkili olarak obezite oluşumuna neden olmaktadır. Tüm dünyada obezite yaygınlığındaki artışın sadece genetik etmenlerden olmaması nedeniyle, obezitenin oluşumunda çevresel faktörlerin rolünün ön planda olduğu kabul edilmektedir.
Milyonlarca insan obezite tedavisine ve çeşitli ağırlık kontrol yöntemlerine başvurmaktadır. Ancak bu kişilerin sadece %20’si ağırlık kaybında başarılı olmakta ve %2’si bu ağırlığı korumayı başarabilmektedir. Ağırlığı korumada başarılı olamayan kişiler tekrar kilo vermeye yönelir.
Birçok kişi kilo vermenin ve sağlıklı bir vücut ağırlığını korumanın zor olduğunu düşünmektedir. Kilo kaybı çoğu zaman sürdürülebilir değildir, bu da kilo alımına ve ardından kilo verme çabalarına neden olur. Kilo verme ve geri almanın bu döngüsel düzenine "yoyo diyeti" adı verilir ve bireyleri obeziteye ve metabolik eşlik eden hastalıklara yatkın hale getirir. Yoyo diyetinin kilo alma aşamasında obezite komplikasyonlarını nasıl kötüleştirebileceği belirsizliğini koruyor.
Yoyo döngüsünün tanımlanmasında Yale Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Kelly D. Brownell tarafından yoyo oyuncağının aşağı ve yukarı doğru olan inişli çıkışlı hareketlerinden esinlenilmiştir.
Yoyo sendromunda bireyler diyete başladıkları zaman kısa vadede çok kilo kaybederler. Ama bu kilolar kalıcı değildir. Diyet bırakıldığı zaman verilen kilonun fazlasıyla geri alındığı gözlemlenmiştir. Bu nedenle kilo alma ve verme döngüsünün içine girmek kaçınılmaz hale geliyor.
YoYo sendromu cinsiyet bazında orta yaşa sahip, yağ yüzdesi yüksek, sedanter yaşam tarzını benimsemiş hareketsiz kadınlarda daha fazla görülmektedir. Kilo döngüsü olarak adlandırılan Yo-Yo etkisi bireylerde vücut kütle indeksinde yukarı doğru tırmanışlara (BKI ≥30 kg/m2 ), vücudun birçok sisteminde hastalıkların oluşmasına ve aşırı kiloyla birlikte Tip 2 diyabet hastalığının oluşmasına zemin hazırlamaktadır .Bu döngü vücutda yağ kütlesinin artmasına neden olurken ayrıca dirençli kilo oluşumuna da zemin hazırlamaktaıdr.
Yoyo sendromunda olan birçok kişi tekrar kilo veremeyeceğini düşürnür ya da kilolar dirençli hale geldiğinden dolayı kilo vermek daha zorlaşır. Bireyler kilo versede fazlasıyla geri alması kaçınılmazdır.
Düşük kalorili diyetler,şok diyetler ile kontrolsüz ve sağlıksız bir şekilde zayıflamak , zayıflama çayı ,zayıflama ilaçları kullanmak,duygusal açlık ,yeme atakları yoyo döngüsüne yol açan yaygın nedenler olarak sıralayabiliriz .
Sürekli olarak diyete girme zorunluluğu hissetmek, diyeti her seferinde yarım bırakmak ve yeniden bu sefer daha sert bi diyete başlamak yoyo döngüsünün bir parçası olarak tarif edebiliriz.,
Yoyo döngüsünden çıkmak için öncelikle sabırlı bir şekilde ilerlemeniz gerekmektedir. Diyetisyen eşliğinde hazırlanmış bir diyet programı ile kalıcı kilo vermeyi hedeflemeniz gerekmektedir.
Kas yerine yağ kütlenizden kilo kaybı olması hedefiniz olmalıdır. Bunun için egzersiz programlarıyla da ilerlemeniz daha yerinde olacaktır. Sağlıklı bir beslenme rutini oluşturmalı ve metabolizma hızınızı arttırmanız gerekmektedir.