Diyarbakır’ın Bağlar ilçesine bağlı kırsal Tavşantepe Mahallesi’nde 2024 yılının Ağustos ayında yaşanan korkunç olay, hem kamuoyunun. hem de yargının dikkatini üzerine çekti. 8 yaşındaki Narin Güran’ın kaybolmasının ardından başlayan ve günler süren arama çalışmaları, 9 Eylül 2024’te acı bir sonla neticelendi. Küçük kızın cansız bedeni bir dere yatağında, çuval içinde, üzeri taşlarla kapatılmış ve çalılıklarla gizlenmiş halde bulundu. Bu trajik olay, sadece bir cinayet vakası değil, aynı zamanda toplumsal vicdanı derinden yaralayan ve birçok kişi hakkında farklı suçlamalarla soruşturma başlatılan çok katmanlı bir dava sürecine dönüştü.
Narin’in kayboluşunun ardından yürütülen soruşturma kapsamında, olayın aydınlatılmasına yönelik teknik ve kriminal incelemeler yapıldı. Adli Tıp raporları, DNA incelemeleri ve zanlıların ifadeleriyle deliller bir araya getirildi. Özellikle küçük kızın amcası Salim Güran’ın aracında bulunan DNA ve kıl örnekleri, annesi Yüksel Güran ve ağabeyi Enes Güran’la birlikte olaya karıştıklarına dair güçlü şüpheler doğurdu.
Komşuları Nevzat Bahtiyar ise sorgusunda, cesedin taşınmasına yardım ettiğini kabul etti. Bu itirafla birlikte, olayın sadece bir aile trajedisi değil, aynı zamanda organize bir gizleme çabası olduğu iddiası gündeme geldi. Soruşturma neticesinde dört kişi hakkında Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “İştirak halinde çocuğa karşı kasten öldürme” suçlamasıyla dava açıldı.
28 Aralık 2024 tarihinde görülen ikinci duruşmada mahkeme, kamuoyunun yakından takip ettiği kararlara imza attı. Amca Salim Güran, anne Yüksel Güran ve ağabey Enes Güran’a “İştirak halinde çocuğa karşı kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Mahkeme, Nevzat Bahtiyar’a ise “Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” suçundan 4 yıl 6 ay hapis cezası verdi.
Bu cezalar, toplumda bir nebze olsun adaletin sağlandığı düşüncesi uyandırsa da, dava süreci burada bitmedi. Olayla bağlantılı olarak farklı düzeyde şüpheli konumunda olan 15 kişi hakkında da “Suçluyu kayırma” suçundan yeni bir dava açıldı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, cinayetle doğrudan ilişkili olmayan fakat suçu örtbas etmeye çalıştıkları iddia edilen 15 kişi hakkında da harekete geçti. Bu kapsamda; Birsen Güran, Fuat Güran, Maşallah Güran, Salim Güran’ın işçisi Mehmet Selim Atasoy, Mehmet Şevket Kaya ve Muhammed Kaya tutuklu; Şeyma Kaya, Hediye Güran, İbrahim Halil Güran, Barış Güran, Kurtuluş Güran ve Ömer Faruk Güran ise, tutuksuz yargılanmak üzere Diyarbakır 17. Asliye Ceza Mahkemesi’ne çıkarıldı.
Ayrıca, yaşları küçük olan tutuksuz şüpheliler M.G., İ.K. ve R.A. hakkında hazırlanan iddianame, Diyarbakır 2. Çocuk Mahkemesi tarafından kabul edildi. Süreç içerisinde bu iki dava dosyasının birleştirilmesiyle birlikte, toplamda 15 kişi “Suçluyu kayırma” suçlamasıyla hakim karşısına çıktı. Bu suça ilişkin olarak her bir sanık için 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Narin Güran’ın ölümü, Türkiye genelinde büyük yankı uyandırdı. Hem sosyal medyada hem de basında geniş yer bulan dava, çocuklara karşı işlenen suçların görünürlüğünü bir kez daha artırdı. Çocuk istismarı ve çocuk cinayetlerine karşı duyarlılığın yükseldiği bu dönemde, Diyarbakır’daki bu dava bir tür simgesel olay haline geldi.
Özellikle kamuoyunda, adaletin sadece cezai değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluk olduğu fikri daha da güç kazandı. Aile içi şiddet, mahalle baskısı ve sessiz kalınan suçlara karşı devletin daha etkin politikalar üretmesi gerektiği konuşulmaya başlandı.
Davanın ilerleyen süreçlerinde hem asli faillerin cezasının infazı hem de suçluyu kayırmakla suçlanan kişilere yönelik kararların açıklanması bekleniyor. Mahkemelerden çıkacak sonuçlar, sadece bu olaya değil, benzer şekilde saklanmaya çalışılan veya üstü örtülen suçlara karşı da caydırıcı bir etki yaratma potansiyeline sahip.
Adaletin, sadece katillerin değil, onları koruyanların da peşine düştüğü bu davada verilen her karar, Narin Güran için gecikmiş ama önemli bir hakikat mücadelesi anlamına geliyor.