Çınar Ayser Çınar / ÖZEL RÖPORTAJ - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu isminin ''yenilgi'' ile özdeş hale geldiğini söyleyen Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun, ''Kılıçdaroğlu’na açılan bütün krediler tüketildi, seçmen nezdinde onun siyasi defteri kapatıldı'' ifadesini kullandı.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ise bu süreçte ‘kaçak dövüştüğünü’ vurgulayan Vahap Coşkun, ''İmamoğlu eğer CHP’de gerçekten bir değişim arzusu taşıyorsa, nasıl bir değişimin peşinde koştuğunu, bu değişimi hangi kadro, ilke ve yapılanmalarla gerçekleştireceğini kamuoyuna duyurması gerekiyor çünkü zaman onun aleyhine akıyor'' dedi.
Gündemden düşmeyen yeni anayasa tartışmalarına da değinen Vahap Coşkun, iktidarın seçime kadar bu meseleyi gündemde tutmaya devam edeceğini söyledi.
Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun, Yeni Journal’ın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
''ORTADA HAZMEDİLMESİ ZOR BİR BAŞARISIZLIK VAR''
Seçim sonrası Türkiye gündeminden bir türlü düşmeyen ve her geçen gün yeni bir tartışmaya zemin açan CHP’deki ’değişim’ tartışmalarını nasıl yorumluyorsunuz?
CHP’deki değişim tartışmalarının patlaması sürpriz değil. Çünkü Mayıs 2023 seçimlerine genelde muhalefet, özelde de CHP seçmenlerin büyük bir umut bağlamışlardı ancak CHP sandıklardan başarı ile çıkmadı. Seçmeni de büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Ortada hazmedilmesi zor bir başarısızlık var. Doğal olarak da hem partinin tabanı hem de partinin kimi aktörleri, bu başarısızlığın sebebi olarak gördükleri aktörlerin isimlerin değişmesi yönünde bir talepte bulunuyorlar. Artık bu talebin bastırılması veya yokmuş gibi davranılmasının imkânı yok. CHP’de cin şişeden çıkmış durumda ve o cin muhakkak birilerini çarpacak.
''KILIÇDAROĞLU’NUN SEÇMEN NEZDİNDE SİYASİ DEFTERİ KAPATILDI''
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun değişim çağrılarına yönelik, “Gemiyi limana sağlam götürmek kaptanın görevidir. Kaptan olarak gemiyi limana sağlam götüreceğimi herkes bilsin” açıklamasını doğru buluyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu 2010’da partinin başına geçti. Kısmen 2019 yerel seçimleri istisna tutulursa genel başkan koltuğuna oturduğu günden bu güne girdiği bütün yerel ve genel seçimleri, cumhurbaşkanlığı seçimlerini ve halk oylamalarını kaybetti. 2023 onun son şansıydı ve bu şansını da iyi kullanamadı. Kılıçdaroğlu ismi yenilgi ile özdeş hale geldi. Hele son ağır yenilginin ardından artık Kılıçdaroğlu ne kendi partisinin seçmeni ne de diğer muhalefet partilerinin seçmeni için bir umut adresi olabilir. Kılıçdaroğlu’na açılan bütün krediler tüketildi, seçmen nezdinde onun siyasi defteri kapatıldı.
Kılıçdaroğlu’nun her şeyden evvel bu siyasi gerçeği görüp kenara çekilmesi gerekirdi. Onun için doğru olan seçimin ardından partisini kurultaya götüreceğini, bu kurultayda aday olmayacağını ve partinin yeni bir kanla yoluna devam etmesi için üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğini açıklamasıydı. İzzeti nefsi muhafaza ederek yapılacak bir çekilme, ona Türkiye siyasi tarihindeki daha iyi bir yer sağlardı.
''KILIÇDAROĞLU HEM İTİBARINI HEM DE PARTİSİNİ ZAYIFLATIYOR''
Lakin öyle yapmadı. Partinin başında kalma niyetinin olduğunu gösterdi. Bana göre Kılıçdaroğlu’nun alabileceği bir mesafe yok. Herkes bunu görüyor ve biliyor. Dolayısıyla kalmak için ısrar ettiği her an, hem şahsi itibarını zayıflatıyor hem de partisini yıpratıyor. Zaten kendi başına kötü olan bir hali daha da kötüleştiriyor.
''EKREM İMAMOĞLU KAÇAK DÖVÜŞÜYOR''
Seçim sonuçlarının ardından CHP’de ‘değişim’ arayışında olan yeni yapılar da ortaya çıkmaya başladı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yeni bir hareketle yola devam edeceği medyada çokça konuşulup tartışılıyor. Sizce İmamoğlu yol ayrımında mı?
Ekrem İmamoğlu’nun CHP ile bir yol ayrımında olduğu kanısında değilim ama İmamoğlu kendisi için bir hayati bir karar anında! O, İBB Başkanı olarak mı kalacak yoksa CHP’ye Genel Başkanlığına aday mı olacak? Bir karar vermesi gerekiyor. Hâlihazırda İmamoğlu, her ikisini bir arada götürmeyi ve ikisinden de mahrum olmamayı gözeten bir siyasi çizgide ilerlemek istiyor. Fikirlerini açıktan dile getirme yerine ima yoluyla konuşmayı tercih ediyor. Netice almayacak birtakım işlere tevessül ediyor.
Oysa bu onu menzile götürecek bir tavır değil. Eğer CHP’de gerçekten bir değişim arzusu taşıyorsa, nasıl bir değişimin peşinde koştuğunu, bu değişimi hangi kadro, ilke ve yapılanmalarla gerçekleştireceğini kamuoyuna duyurması gerekiyor. Kaçak güreşmenin bir faydası yok. İmamoğlu’nun şeffaf bir siyasete ihtiyacı var. Genel başkanlığa talipse bunu topluma doğrudan söylemeli ve bunun mücadelesini vermeli. Elbette harekete geçmesi, İmamoğlu’nun hedefe ulaşmasını garantilemez fakat beklemesi halinde mağlup olması kaçınılmaz. Zaman onun aleyhine akıyor. Risk almaktan kaçındığı ve olduğu yerde durduğu takdirde yarın onun için çok geç olabilir.
''ANAYASA MESELESİ SEÇİME YÖNELİK BİR ARGÜMAN''
Bir diğer sorum ise, yeni anayasaya dair olacak. Malum anayasa tartışmaları uzun bir süredir gündemdeki yerini koruyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da sık sık bu konuya vurgu yapıyor ancak henüz bir adım atılmış değil. Bir hukukçu olarak sizce iktidar ve muhalefet yeni anayasa konusunda uzlaşabilecek mi? Yoksa bu söylemler sadece seçime yönelik yapılan hamleler mi?
Evet, iktidarın yeni anayasa vurgusu giderek artıyor. Gün geçmiyor ki bir iktidar temsilcisinden anayasa ilişkin bir beyan gelmiş olmasın! Ancak yeni anayasa ‘hadi olsun’ denilerek olacak bir iş değil. İktidar ve muhalefetin en azından asgari müştereklerde anlaşmaları icap ediyor. Hükmünü süren siyasi kutuplaşma ortamında ise iktidar ile muhalefet arasında böyle bir uzlaşma zemini görünmüyor. Mevcut haliyle anayasa iddiası daha çok seçime dönük ve muhalefet içinde bir yarılma yaratma amacıyla ileri sürülen bir argüman gibi duruyor.
Yine de bu konu hakkında mutlak menfi bir hükme varmak ve işi kestirip atmak doğru olmaz. Zira zaman içinde dengeler değişebilir. İktidar ve muhalefetin arasında anayasa dair bir anlaşmanın olup olmayacağını anlamak için evvela tarafların anayasa perspektiflerini ve metinlerini görmeliyiz. O nedenle biraz vakte ve taraflar kartlarını açmalarına ihtiyaç duyuyoruz. Kartlar açıldıktan sonra daha sağlıklı bir değerlendirme yapabiliriz. Kesin olan şu; Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına darbe anayasanın utancından kurtularak ve demokratik bir anayasa yaparak girmek mevzuunu, seçime kadar olan dönemde iktidar sürekli gündemde tutacak.