Ülke olarak, oldukça zor bir süreçten geçiyoruz. Mevcut ekonomi ortamının düzeltileceğine, düzeleceğine olan inancımızı yitirmeden, devletimize destek oluyor, hatta boğazımızdan dahi kesiyoruz.
Ancak millet olarak, bu fedakarlığımıza karşın, toplumda birlikte yaşadığımız, vicdan-merhametten yoksun bazı gözü dönmüş fahiş fiyat canavarların insafına da, bu milletin terk edilmesine şiddetle karşı çıkıyoruz. Bu asla kabul edilemez.
Herkes vatandaşın sırtına biniyor. Sanki bu işin sorumlusu vatandaşmış gibi, herkes ayrı yerden bu asil millete fatura kesiyor. Millet, vicdan ve merhametsiz fahiş fiyat canavarlarının insafına terk edilmiş.
Yetkili ve etkili makam sahipleri de, ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ mantığında, bütün olan biteni öylece izliyor. Yazıklar olsun!
Hukuk devletinde ‘Bunlar nasıl olur?’ Her isteyen istediği fiyatı belirleme yetkisine nasıl sahip olur? 2 bin TL değerindeki konut kirasına, 10 bin TL fiyat biçmek, 2 simide 407 lira hesap almak nasıl olur? Bu neyin nesidir böyle. Hakikatten artık, ‘Canımızı da alın olsun bitsin’ deme noktasına geldik.
Ülkenin ekonomik durumu ortada. Ve bu olumsuz durum vatandaşı doğrudan ciddi anlamda etkilemekte. Umudumuz var. Asla umudumuzu yitirmiyoruz, yitirmemeliyiz. Bu durumun düzeleceğine olan inancımız tam. Ancak, durumu düzeltmekte yöntem, vatandaşın sırtına binmek değil, olmamalı. Bir defa şu gözü paradan başka bir şey görmeyen vicdan ve merhamet yoksunu, fahiş fiyat uygulayan canavarlara çok ciddi yaptırımların yapılmamasını, sorgulamamız lazım. Asıl sıkıntıların çözülmesinde en önemli etken olan denetim mekanizmasının, neden yeterince işlev görmediğini tartışmamız gerekir. İlgili kurumların bu mevzuda sus pos olmaları, yeterince denetim yapmamaları, ekonomik sıkıntıları daha da artırıyor.
Açık söyleyeyim; millete ciddi bir zulüm yapılıyor. Milletin adeta kanını emenlere sessiz ve duyarsız kalmak, zulme ortak olmaktır.
Bir konutun kira bedelini 2 bin TL’den 10 bin TL’ye çıkaran merhametsize bir şey yapmıyorsunuz, onu anladık. Peki İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda 2 adet simit, bir bardak çay ve 2 adet cam suya toplamda 638.28 TL hesap alan kafe işletmecisine neden tık etmiyorsunuz? Yahu arkadaş bu millet ne yapacak. 2 adet simit nasıl 407 TL olur? Bunun izahı nasıl yapılır? Hukuk devletinde şu olan biten zulmün hesabı neden sorulmuyor?
Defalarca kez yazıp çizdik. Yazamaya da devam ediyoruz. Emlak’tan gıdaya kadar, her alan ve her ürün neredeyse 10 katı zamlanmış durumda. Fırsatçılara, fahiş fiyat uygulayan canavarlara ne zaman ses çıkarılacak. Toplum bu vicdansızların zulmüne ne zamana kadar maruz kalacak?
Önceki gün, sosyal medyada paylaşılan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda faaliyet gösteren bir restoranın menüsünden çekilmiş görüntü beni şoke etti. ‘Olmaz olmaz, bu nedir böyle? demekten kendimi alıkoyamadığım korkunç bir tablo. Tam da o sırada önemli bir hastanenin Başhekimi, aynı fotoyu bana whatsapptan gönderdi. O da çok tepkiliydi.
Tekrar tekrar yazıyorum; İstanbul Sabiha Göçken Havalimanı içerisinde faaliyet gösteren bu restoranda ait hesap menüsüne göre, 2 adet kaşarlı simit 407 lira 42 krş, 2 adet 0.33 cam şişe su 162 lira 96 krş ve 1 bardak çay ise 67.90 krş. Vatandaştan tahsil edilen toplam hesap ücreti 638 lira 28 krş.
Şaka gibi. Süper, hiper marketler yetmezmiş gibi şimdi de, havalimanlarında yaşanan bu fahiş fiyatlarla vatandaş adeta soyuluyor.
Konut, akaryakıt ve gıda derken, şimdi de İstanbul’daki Havalimanında yiyecek-içecek fiyatları kahrediyor. Millet artık yemesin, içmesin hatta yaşamasın diyorlar. Bunun başka da bir izahı yok.
Havalimanındaki kiraları anladık. Tamam yüksek. Eyvallah da, peki bunu da vatandaştan mı çıkaracaksınız. Ona da eyvallah. Bari 7 yerine 4 kazanın be insafsızlar.
Kiralar çok yüksek diye dünyanın hiçbir medeni ülkesinde, bir malın fiyatına aşırı zam yapamazsınız kardeşim. Devlet bunu önlemeli. Havalimanındaki işletmelerden, dilendiği gibi kira isteniliyor. Kiracılar ise, kiranın tamamını satılan ürünlerin fiyatlarına ekliyor. Bu olacak şey değil. Devlet bir havaalanı işletmesinin halkı böyle soymasına göz yumamaz, yummamalı. Hiçbir medeni ülkede böyle bir skandal mevzu göremezsiniz.
Yapılması gereken bellidir. Devletin ilgili kurumları, ‘Halkın her yerde ulaşabildiği mal ve hizmetler, halkın zorunlu olarak gittiği yerlerde farklı fiyatlarla satılamaz’ deyip harekete geçmesidir.
Devlet bu denetimi yapabilirse, havalimanında faaliyet göstermek isteyen restoran sahipleri, gelir gider hesabı yaptıklarında kiraları ödeyemeyeceklerini anlayacak ve böyle bir durumda da, buraları kimse kiralamayacaktır. Şirketlerde, kiraları makule çekmek zorunda kalacak.
Dünyanın her yerinde, havaalanlarında fiyatların her zaman biraz pahalı olduğunu hepimiz biliyoruz. Havaalanında mahalle bakkalı fiyatları tabi ki, beklemiyoruz. İki katına bile razıyız. Eyvallah. Ama kardeşim kimse kusura bakmasın da, 2 adet kaşarlı simidin 407 lira olması neyin nesidir? Altı üstü biraz hamur, 2 gram kaşar ve üzerine serpiştirilmiş birazcık susam. Nasıl bu kadar pahalı olabilir? Enflasyonla, hayat pahalılığıyla, hatta fahiş fiyat olgusuyla bile açıklanamayacak bir durum.
Bu fahiş fiyatların önüne geçilmediği sürece, toplum bu merhametsizlerin zulmü altında inim inim inlemeye devam edecek. Peki nereye kadar?