Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), son yıllarda önemli bir değişim süreci geçiriyor. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yükselişi, parti içindeki dengeleri etkiliyor. Bu süreçte, özellikle eski lider Kılıçdaroğlu ve partinin doğal Cumhurbaşkanı adaylarından önemli bir ismi olan Mansur Yavaş’ın sessizliği dikkat çekiyor. Parti, İmamoğlu’nun güçlü etkisi altına mı giriyor?

Bugünkü makalemde, CHP’deki son gelişmeleri, Rıza Polat’ın gözaltına alınmasını ve bu olayın arkasındaki sessizliği inceleyemeye çalışacağım.

Son yıllarda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yükselişi, CHP’deki iç dinamikleri değiştirmiş durumda. İmamoğlu, partisinin en güçlü ve en popüler figürlerinden biri haline geldi. İstanbul seçimlerindeki zaferi, ona sadece İstanbul halkı arasında değil, tüm Türkiye’de ciddi bir destek sağladı. Bu destek, onun parti içindeki etkisini artırdı ve liderlik mücadelesine dönüşen bir süreç başlattı.

İmamoğlu’nun parti içindeki yükselişi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adı geçen adaylardan biri haline gelmesini sağladı. Bu durum, partinin genel merkezi ile yerel yönetimler arasındaki ilişkilerde yeni bir denge kurulmasına yol açtı. Ancak, parti içindeki bu değişim süreci bazı sorunları da beraberinde getirdi.

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Beşiktaş İlçe Belediyesine yönelik yapılan bir operasyon sonucu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yakınındaki isimlerden olan Rıza Polat’ın gözaltına alınması gündemi meşgul etti. Bu durum, sadece İstanbul değil, tüm Türkiye’de büyük yankı uyandırdı. Polat’ın gözaltına alınmasının ardından, kamuoyunda bir tepki dalgası oluştu. Adli olan bir soruşturma, siyasi operasyon olarak nitelendirildi.

Ancak dikkat çeken nokta, CHP içinde bu konuda ayrı ve farklı düşüncelerin hakim kılınmasıydı. Ve tabi ki, en önemlisi eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin bu gelişmeye sessiz kalmasıydı. Kılıçdaroğlu, her zaman adaletin ve hukukun savunucusu olarak öne çıkan bir isimdi; fakat bu olayda herhangi bir açıklama yapmaması, parti içindeki kırılmaları ve sessizliği daha da derinleştirdi.

Kılıçdaroğlu’nun sessizliği, bazı yorumcular tarafından parti içindeki stratejik bir tercih olarak değerlendirildi. Bu konuda Kılıçdaroğlu ve ekibine sessiz kaldığı için yapılan eleştirilere şahsen ben katılmıyorum. Rıza Polat’ın gözaltına alınmasının hukuki bir süreç olduğu ve bu süreçle ilgili yorum yapmanın erken olacağı düşünülmüş olabilir. Bu düşünce bana göre doğru bir düşünce.

İmamoğlu ekibi, Kılıçdaroğlu’nu böyle bir gelişmeye tepki vermemekle suçlayıp, parti içindeki otoritesini sorgulatabilecek bir durum yarattı.

Bir diğer önemli detay ise CHP’nin güçlü Cumhurbaşkanı adaylarından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın da bu olay karşısında sessiz kalmasıydı. Polat’ın gözaltına alınmasının ardından hem Kılıçdaroğlu hem de Yavaş’tan gelen herhangi bir açıklama olmaması, CHP’de işleri karıştırdı. Özel ve İmamoğlu ekibi, bunun üzerinden Kılıçdaroğlu ve Yavaş’a kamuoyu önünde olmasa da, parti içinde gizliden linç kampanyası başlattı.

Bu durum, Yavaş’ın parti içindeki pozisyonunu da sorgulatan bir gelişme olarak görülüyor. Yavaş, daha önce birçok kez Kılıçdaroğlu ile uyumlu bir ilişki içinde olduğunu belirtmişti. Ancak bu sessizlik, partideki gerilimlerin daha da arttığını ve İmamoğlu’nun etkisinin giderek büyüdüğünü işaret edebilir.

Rıza Polat’ın gözaltına alınması, sadece bir yerel yönetim çalışanının gözaltına alınması değil, aynı zamanda CHP’nin geleceği ve parti içindeki iktidar mücadelesinin de bir göstergesi olabilir. İmamoğlu’nun parti içinde giderek daha fazla kontrol sahibi olduğu, Kılıçdaroğlu ve Yavaş’ın bu durumu nasıl ele alacakları ise merak konusu.

Parti içindeki bu karmaşıklık ve gizli savaş, bir tür strateji mi yoksa liderler arasındaki güç mücadelesinin bir sonucu mu? CHP’nin bundan sonraki sürecinde, bu tür gerilimlerin nasıl çözüleceği büyük bir soru işareti oluşturuyor.

Sonuç olarak, CHP’deki bu gelişmeler, parti içindeki güç dinamiklerinin yeniden şekillendiğini gösteriyor. İmamoğlu’nun etkisi arttıkça, Kılıçdaroğlu ve Yavaş gibi figürlerin sessizliği, partinin geleceği açısından kritik bir noktaya işaret ediyor. Kılıçdaroğlu’nun ve Yavaş’ın bu sessizlikleri, CHP içindeki hizipler arası mücadelenin, partiye bir fırsat mı yoksa bir kriz mi getireceğini zaman gösterecek.

Ancak kesin olan bir şey var: CHP, sadece İmamoğlu’nun etkisiyle değil, aynı zamanda parti içindeki liderlik çatışmaları ve stratejik hamlelerle şekillenecek. Bu süreç, sadece CHP’nin değil, Türk siyasetinin geleceğini de etkileyecek gibi görünüyor.