Değerli hemşerilerim ve okurlarımız, bir müddet gazetemizin köşesinden sizlerle buluşacağım ve bunun heyecanını yaşıyorum. Bu ilk yazımda doğduğum kent, memleketim, peygamberler ve sahabeler şehri Diyarbakır’ımızdan bahsetmek ve son gelişmelerin mutluluğunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yazıma başlamadan önce beni sevindiren bir gelişmeden bahsedeceğim. Bu gelişme geçen haftalarda yaşandı ve eminim ki hepimizi mutlu etti. Diyarbakır’ın 9 yemeği coğrafi işaretle tescillendi. Diyarbakır Şehriyesi, Üsküre Kebabı, Tavuk Eşkenesi, Tirit, İçli Köfte, Kabak Meftunesi, Kenger Boranisi, Kuru Dolma ve Simindirik Çorbası’nın coğrafi işaretli ürünlerimiz oldu.
Görevim gereği birçok kültürü tanıma ve yeni lezzetler tatma şansı yakaladım fakat Türk mutfağı özellikle de Diyarbakır mutfağının yeri bende ayrıdır. Bu muhteşem lezzetlerin tescillenmesi ve tanınması hem şehrimiz hem de ülkemiz için önemli bir gelişmedir. Gelecek nesillerin bu tatlarımızı kaybetmeyeceğinden ve sahip çıkacağından hiç şüphem yok.
Diyarbakır’ın mutfağı bir yana, kültürüne ve tarihine de hayran olmamak mümkün değil. UNESCO’da Diyarbakır’daki tarihi yerler Hevsel Bahçeleri ve Diyarbakır Kalesi’ni 2015 yılında Dünya Mirası listesine almıştı ve bizler bundan da büyük bir gurur yaşamıştık.
Bununla kalmayıp Sayın Valimiz, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Turizm Platformu, tarihi Zerzevan Kalesi’nin de UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınması için harekete geçmişti. Gelişmeleri sabırsızlıkla bekliyoruz…Malum pandemi araya girince önceliklerimiz değişti ama DTSO ve Kültür Bakanlığı’mızın katkılarıyla Zerzevan Kalesi’nin listeye alınacağına yürekten inanıyorum.
Zerzevan Kalesi neden bu kadar önemli? Çünkü kale, Roma İmparatorluğu’nun askeri yerleşimi olarak faaliyet göstermiştir. Roma döneminde doğudaki en uç sınırı oluşturan Anadolu’nun güneydoğusu ekonomik, siyasi ve stratejik olarak önemini koruduğundan önemli bir sınır garnizonu görevini üstlenen Zerzevan, arkeolojik kalıntılarıyla da göz kamaştırıyor. Kalenin, Asur ve Pers dönemlerinde de rol oynadığı bilinmektedir. 2017 yılında bulunan Mitras Tapınağı ise günümüzde kalenin en çok ilgi çeken yapısı konumuna gelmiştir. Bu yerleşim hem bölgemiz hem de ülkemiz adına çok önemli bir yapı olmuştur. Diyarbakır’a yolu düşenin ya da hâlâ görmeyenlerin bir an önce bu tarihi yapıyı görmesini tavsiye ederim.
Diyarbakır; Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra en çok Sahabe-i Kiram efendimizin bulunduğu şehirdir. Diyarbakır’da 2 peygamber mezarı, 541 sahabe mezarı ve 7 peygamber makamı bulunmaktadır. Bu 541 sahabenin 27’si peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in arkadaşlarıdır ve şehrimizin fethinde şehit olmuşlardır. Meftunların kabirleri Hz. Süleyman Camii’nin avlusundadır. Bunlardan biri camiye ismini veren İslam’ın büyük komutanı ve Diyarbakır fethinde de rol oynayan Halid bin Velid’in oğlu Hz. Süleyman’dır.
Eğil ilçemiz de önemli bir yere sahiptir. Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden Hz. Elyesa ve Hz. Zülkifl’in mezarları bu ilçemizdedir. Burada aynı zamanda 6 peygamberimizin daha mezarları bulunmaktadır.
Diyarbakır deyince Ulu Camii’ye değinmeden olmazdı elbette. Ulu Camii’nin manevi bir özelliği var. Anadolu’nun ilk camisi olup, Diyarbakır’ın fethinden bugüne kadar hiçbir zaman düşman işgaline uğramamıştır. Ulu Camii, 5 Harem-i Şerif’ten birisidir. Bu özelliklerinden dolayı Diyarbakır, Türkiye’de inanç turizminin de birinci merkezidir.
Bu yazımda Diyarbakır’ı anlatırken fark ettim ki gençlere farkında olmadan seslenmişim. Şimdi onlara tekrar seslenmek istiyorum. Başta bölgemiz olmak üzere, ülkemize, kültürümüze, geleneğimize ve göreneğimize sahip çıkalım; yaşayalım, yaşattıralım. İçinde olduğumuz için farkında değiliz ama cennet gibi bir ülkeye sahibiz ve bunun kıymetini bilelim. Sevgiyle, sağlıkla kalın…
YeniJournal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.