Yıllar geçiyor, sen dur desen de varını yoğunu geriye almak istesen de… Hayallerin, beklentilerin, sorumlulukların da seninle beraber büyüyor.
Çocukluğunun kıymetini bil diyen çok olurdu eskiden…Şimdi bir koşuşturmacanın içerisinde neleri sevdiğimizi, neler yapmaktan keyif aldığımızı bile unuttuk. İçinde bulunduğumuz sistem, en çok kendimize yabancılaştırıyor galiba.
Gökyüzünün maviliğinden çok, ekranın ışığına bakar olduk. Hakikatten çok sanala, doğadan çok yapıya, iletişimden ziyade tartışmaya yöneldik. İnsan, ancak kendini anladığı takdirde, sükûnete kavuşuyor; çünkü kendini anlamakla başlıyor başkalarını da anlamak…Geçenlerde, internette gezinirken bir yazıya denk geldim. Regina Brett'in tavsiyeleri olarak geçiyordu. Alıntıladığım yazıyı sizlerle de paylaşmak isterim, hepimizin kulağına küpe olması dileğiyle...
‘’Hayat adil değildir ama yine de iyidir
Şüphe ettiğinizde, karşınıza çıkan adımı küçük atın.
İşiniz, hastalandığınızda sizinle ilgilenmeyecek. Arkadaşlarınız ve aileniz elinizi tutacak.
Her tartışmayı kazanmak zorunda değilsiniz. Kendinize karşı dürüst kalın.
Biriyle beraber ağlayın. Yalnız ağlamaktan iyidir
Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın. Onların serüveninin ne olduğunu bilmiyorsunuz.
Hayatta her şey aniden değişebilir
Sizi öldürmeyen her şey gerçekten de sizi daha güçlü kılar.
Hayatta gerçekten sevdiğiniz şeyin peşinden giderken, ¨hayır¨ı cevaptan saymayın.
Başınıza gelen her kötü şeye üzülmeden önce kendinize şu soruyu sorun: ¨Bundan 5 yıl sonra bunun bir önemi olacak mı?
Zaman her şeyin ilacıdır. Zaman vermeyi bilin.
Affedin ama unutmayın.
Eğer bütün sorunlarımızı toplayıp bir yere atsaydık, başkalarının sorunlarını gördüğümüzde ancak kendi sırtımızı sıvazlardık.”
Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.