RÖPORTAJ

Helun Fırat istifa sonrası sessizliğini ilk kez Yeni Journal’a bozdu: Ali Babacan’a kırgınım!

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcılığı görevinden istifa eden Helun Fırat, Ali Babacan’a kırgın olduğunu ve DEVA Partisi’nin CHP çatısı altında seçime girme kararı alış şekline tepki olarak, istifa ettiğini söyledi.

Çınar Ayser ÇINAR/ ÖZEL RÖPORTAJ - DEVA Partisi Kurucularından ve Genel Başkan Yardımcısı Helun Fırat, 14 Nisan’da sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla, partisinden istifa ettiğini duyurmuştu.

Genel seçimlerde milletvekili adayı gösterilmeyen Helun Fırat’ın istifası, epey gündem oldu ve Fırat’a bu konuda ‘’haksızlık’’ yapıldığı yönünde yorumlar yapılmıştı.

Mersin’den aday gösterilmesi beklenen Helun Fırat’ın yerine, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen aday gösterildi.

İstifa sonrası sessizliğini ilk kez Yeni Journal’a bozan Helun Fırat, yaşananlara ilişkin sorularımızı yanıtladı.

‘’KİŞİSEL VE İLKESEL NEDENLERDEN DOLAYI AYRILDIM’’

DEVA Partisi’nden ayrılma nedeniniz neydi?

DEVA’dan ayrılmamın hem kişisel, hem de ilkesel çok yönü var. Ama bunları madde madde, şundan ya da bundan şeklinde saymayı şu an için çok doğru bulmuyorum. Ancak şunu söyleyebilirim; DEVA Partisi’nin CHP çatısı altında seçime girme kararı alış şeklinin, kendisine bunca gönül vermiş, büyük emeklerle buraya getirmiş olan hem teşkilatına, hem de ona inanmış olan insanlara karşı, çok doğru bir şekilde alındığını düşünmüyorum. Buna olan tepkimi de çok açık ve net bir şekilde ifade edebilirim.

‘’ALİ BABACAN’A KIRGINIM’’

Aday listelerinde yer almadınız, istifa kararınız çoğunlukla buna tepki olarak yorumlandı ve size bu anlamda ‘haksızlık’ yapıldığı çokça ifade edildi. Size haksızlık yapıldığını düşünüyor musunuz? Bu konuda Sayın Ali Babacan’a bir kırgınlığınız var mı?

Durumu sadece milletvekilliği adaylığı açısından söylersem, bunu çok minimuma indirmiş olurum. Ama şunu söyleyebilirim; başlangıç noktamdan geldiğimiz noktaya baktığımda, evet Babacan’a kırgınlığımı açıkça ifade edebilirim. Ancak kırgınlığım sadece milletvekilliği değil, ya da bunun bir haksızlık olduğunu düşünmüyorum. Çünkü siyasetin çok haklılık, haksızlık yeri olduğunu düşünmüyorum. Bunu düşünerek de siyasete girmedim. Siyasetin nasıl bir ortam olduğunu, az çok rahmetli babamdan (Dengir Mir Mehmet Fırat) biliyorum zaten. Siyasetin bir temsil meselesi olduğunu düşünüyorum, herhangi bir genel başkanın vermiş olduğu yetki veya bir görev olarak görmüyorum. Eğer içesinde bulunduğum parti temsilen belli bir şeyi kaldırmıyorsa, orada zaten olmamak gerekir ve ben bu riski alarak siyasete girdim. Onun için yeni bir hareketle yola çıktım, hazır olanların, ya da daha oturmuş bir istemin içerisinde siyasete girmeyi tercih etmedim.

Yeri gelmişken, o zaman bunu da sormalıyım. Diğer partilerden teklif aldınız mı? Alırsanız bunu düşünür müsünüz?

Siyasete girmeden önce vardı, ama çok ciddi bir şey değildi. Bizim Ali beyle bir araya gelmemiz, aslında o program sürecinin birbiriyle çok oturmasından kaynaklanan bir süreçti ve bir araya gelişti. Ve dediğim gibi, siyaseti sadece Meclis’te olmak olarak görmüyorum. Dolayısıyla o süreçte yeni bir başlangıcın, doğru bir söylemin, doğru insanlarla hareket etmenin benim için daha uygun olacağını düşündüm. Ali beye kırgınlığım biraz da bundan. Geldiğimiz noktada bu durumu sorgular oldum çünkü…

‘’TÜRKİYE’NİN BİR MERKEZ PARTİYE İHTİYACI VAR’’

Peki aktif siyasete devam edecek misiniz?

DEVA Partisi ile olan sürecimin bana katmış olduğu bir şey var. O da; prensipler! Bundan sonraki siyasi hayatım için ciddi prensipler koydum, umarım uygulama şansım olur. Maalesef geldiğimiz noktada siyaset kurumunun uğramış olduğu erozyon, çok ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Hele ki bizim gibi bütün derdini, problemini siyaset üzerinden çözmeye çalışan toplumlar için, durum çok daha vahim. Şunu da açık ve net söylemem lazım; Türkiye’nin bir merkez partiye ihtiyacı olduğuna sonuna kadar inanıyorum. Burada ciddi bir boşluk olduğunu düşünüyorum. Bu ilkeleri ortaya koyabilen bir parti olursa, siyasete devam etmek isterim. Mevcut bir partide yer almasam da, kişisel olarak inandığım yoldan yürümeye devam edeceğim.

Babanız merhum Dengir Mir Mehmet Fırat sayesinde bütün hayatınız siyasetin içinde geçti. Bu anlamda günümüz siyasetini de doğru okuyabilen insanlardansınız. 21 yıldır girdiği her seçimi kazanan bir iktidar var, sizce muhalefet nerede yanlış yapıyor?

Bunun hem teknik, hem ilkesel, hem de duygusal tarafları var. Teknik olarak 3 şeyden bahsetmek isterim; bunlardan bir tanesi meşruiyet meselesi. Yani siyasetin özünü ve ruhunu kaybetmemek. Siyaset neden yapılıyor? Bir temsiliyet için yapılıyor. Bu temsiliyet de halktan Meclis’e yansıyan bir durum olmak zorunda. Bu süreçte benim gördüğüm kadarıyla, bu yansıma göz ardı edildi. Türkiye siyasetinin duayen ismi Süleyman Demirel, ‘’Boş tencerenin deviremeyeceği bir iktidar yoktur’’ demişti. Ancak bu ülkede bu durum işlemedi.

 ‘’MUHALEFET SEÇMENİNİ KONSOLİDE EDEMEDİ’’

Muhalefet, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik buhranın seçime yansıyacağını ve boş tencerenin nasıl olsa iktidarı deviremeyeceğini düşündüğü için rahat hareket etti diyebilir miyiz o zaman?

Kesinlikle öyle. Muhalefet, biz kendi istediğimiz bir yemeği pişiririz, onu da masaya koyarız ve eninde sonunda da bu yemek nasıl olsa yenilir diye düşündü. Ama bunun böyle olmayacağını ne yazık ki acı bir biçimde gördük. Meşruiyet meselesi işte bu yüzden asla göz ardı edilmemeli. Bir de şunu da açıkça söylemeliyiz; muhalefet seçmenini konsolide edemedi. Muhalefet seçmeni konsolide etmek yerine, tam tersini yaptı, partileri konsolide etmeye çalıştı. Bu siyaset için doğru bir denklem değildi. Çünkü siyasette 3 küçüktür 15’ten, 5 küçüktür 25’ten denklemi doğru değil. Eğer toplumsal bir karşılığı varsa, 3 her zaman 15’ten, 5 her zaman 25’ten büyüktür. Örneğin YSP ile TİP ittifakına baktığımızda, orada seçmenini hiç konsolide etmediğini görebiliyoruz. Kendi seçmeninin taleplerini göz ardı ettiler, bu da teknik bir hataydı. Ancak bunun ötesinde, mevcut siyasetin toplumun ihtiyaç ve beklentilerini hiçbir şekilde karşılamadığını görüyoruz. Muhalefet partileri, bu seçimde çok önemli bir fırsatı tepti ve en önemlisi de, seçmenin güvenini kaybetti.

‘’CUMHUR İTTİFAKINA KAZANDIRAN İSTİKRAR OLDU’’

Seçim sonuçlarını göz önüne alırsak, muhalefetin seçmene yeteri kadar güven vermediği için kaybettiğini söyleyebilir miyiz?

Kesinlikle, hatta bu süreçte güven vermediği gibi, birçok çelişkiyle de karşılaştık. Örneğin birinci turdan sonraki son 15 gün içerisindeki süreçte, söylemlerin değişikliği zaten son noktaydı. Dolayısıyla en büyük problemlerden bir tanesi, bence toplumun güveninin kaybedilmiş olmasıydı. Çünkü ortada bir istikrar yoktu. Fikirlerini, politikasını beğenmeyebiliriz, ancak Cumhur İttifakı bu süreçte oldukça istikrarlı bir tablo çizdi. Ne olduğu hususunda, ne düşündüğü hususunda ve ne yapacağı hususunda, her zaman istikrarlı ve net bir siyaset yürüttü. Seçim sonuçlarına baktığımızda, şunu da artık rahatlıkla söyleyebiliriz; muhalefetin ortaya koyduğu ve buna mecbursunuz dediği yemeği seçmen yemedi, seçmen onun yerine yıllardır bildiği yemeği tercih etti.