Ben ülkemi ve ülkemin insanlarını seviyorum, ülkemin değerlerini savunuyorum, ülkemin daha ileriye gitmesi ve daha güçlü olması için bir vatandaş olarak payıma düşen görevi bilmeyi ve nasıl yerine getirebilmeyi, bu ülkenin ortak geleceğine nasıl daha iyi hizmet edebilirim düşüncesi ile herkesin ileri demokrasiyi hedefleyen, daha demokratik daha özgürlükçü ve daha güçlü bir Türkiye oluşturabilirim diye kendine sormalıdır.
Tabi bunu sorarken de farklılıkları inkar etmeden bu farklılıkları bir zenginlik olarak kabul etmeli. Bu zenginlikleri sorun odalık değil, çözüm odaklı görmeli. Daraltıcı kavramlar değil, birleştirici genişletici kavramlar kullanmalı.
Her gün hızla değişen ve dönüşen bir dünyada yaşıyoruz. Bu dönüşüme ayak uydurmaya çalışıyoruz. Devletler de toplum da bireyler de bundan etkileniyor ve kendilerini "güncelleme" ihtiyacı duyuyorlar. Devletin kurallarını koyan irade Meclis'tir. Meclis çağın gereklerine göre bunu günceller ve değiştirir. Yeni kanunların ve kuralların çıkarılması değişen ihtiyaçlara ayak uydurmak içindir.
Son günlerde tekrar yeni anayasa yapma çalışmaları gündemde. Ülkemizde gerekçeleri ve önerileri farklı da olsa "Anayasa'nın değişmesi gerekiyor" diyenler büyük bir çoğunlukta. Her ne kadar 23 defa değişiklik yapılmasına rağmen ve şu an yürürlükte olan 1982 Anayasası’na baktığımızda en belirgin özelliklerinden biri, devlet merkezli bir toplum ve siyasi anlayışı temsil etmektedir. Bunun doğal sonucu olarak acaba birey devlet için vardır anlayışı mı ortaya çıkıyor?
Anayasanın etik temeli ‘’insan hassasiyeti ‘’olmalıdır. Devletler, insanların bir araya gelerek meydana getirdiği birlikteliklerdir. Dolayısıyla bu birlikteliklerin varlığı insanların yaşaması ve güçlü olmasına bağlıdır. Nasıl ki bir canlının yaşayabilmesi için kana ihtiyaç varsa devletinde yaşayabilmesi için güçlü ve sağlam insanlara ihtiyaç vardır. Yani bir devletin yapması gereken de insanı yaşatmaktır.
‘’İnsanı yaşat ki devlet yaşasın ‘’ sözü bir dönem bütün cihana hükmetmeyi başarmış olan Osmanlı Devleti’nin manevi mimarlardan birisi olan Şeyh Edebalı’nın Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman beye hem önemli bir nasihat hem de gizli bir uyarı taşıyan önemli bir sözdür.
Anayasalar, devlet mekanizmasının işleyişini kural altına alan teşkilat kanunları olmanın ötesinde aslında toplumun ve bireyin güç ve iktidar korumasını sağlayan, iktidarın ve gücün denetlenmesini ve sınırlanmasını sağlayan temel hukuksal metinler ve yazılı sözleşmelerdir. Bireyin devlete ve bireyin bireye karşı korunması konusunda da söz etmek mümkündür. Daha demokratik daha çok özgürlük diyoruz da özgürlüklerin sınırlanmadığı takdirde, herkes birbirine istediği her şeyi söyleyebilecek örneğin hakaret edebilecek mi? Birinin özgürlük alanı başka birinin özgürlük alanı ile çakışırsa kimin özgürlük alanı yasal olur? Demek ki yasalarda bile bireyi korumak için sınırlama getirilmelidir.
82 Anayasası'na baktığımızda yıllar içinde çok sayıda yasa değişti, değişiklikler, rötuşlar yapıldı bunların bazıları çok olumlu değişikliklerdi, ancak genel anlamda içimize sinen bir metnin olduğunu zannetmiyorum. Çünkü 1982 Anayasası’nın askeri bir müdahale sonrasında, özgürce tartışılmadan, tolumun belli başlı kesimlerinin uzlaşması aranmadan tepeden inme yöntemlerle yapıldığı hatırlanıyor ve üstelik hep bir darbe anayasası olarak anılıyor. Artık özellikle yeni nesil gençler yeni bir anayasa istiyor. O yüzden keşke bu anayasa konusunda partiler uzlaşabilse ve Türkiye darbeler olmadan, sivil bir anayasa yapabilse...
Şunu da görüyorum;
Evet, yeni sivil bir anayasa istiyoruz.
Özgürlüklerin, adaletin, vicdanın yeniden tanımlandığı, demokrasinin her açıdan güçlendirildiği, katılımcı, bireyi merkeze alan, müzakereci, insan haklarına saygılı, toplumun her kesime hitap eden, işte benim anayasam dediği yeni bir anayasa istiyoruz. Tüm bu süreçlerin ülkemiz ve insanlık için iyiden ve adaletten yana sonuç alması için herkesin üzerine ne düşüyorsa bunu yapmalıyız. Statümüz ve görevimiz ne olursa olsun hepimiz bu sürece katacağımız çok şey var. Sonuçta daha iyisi ve daha güzeli için bir araya gelmeliyiz.
Aynı zamanda anayasa sorununa dönen krizlerin bertaraf edilmesi için meclis yetkilerinin güçlendirilmesi, denetim mekanizmalarının bağımsız ve etkin kılınması ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin aksayan yanlarının düzeltilmesi ile beraber, çağa uygun hak ve özgürlükler bütününü içeren, kişinin din, vicdan, ifade ve toplanma özgürlüğünü "ama"sız tesis eden bir anayasa, kendini yeni çağa uygun olarak yeniden kuracak Türkiye için büyük, kıymetli ve gerekli bir hedeftir.
21.yüzyıl Türkiye’si için en ideal anayasa bizim geleceğimizi, önümüzü açan yeni bir anayasa olacaktır. Demokratik bir Türkiye’nin inşası için artık sivil yeni bir Anayasa yapmak tüm siyasetçiler için bir zorunluluktur. 82 Anayasası’nın zihniyetiyle yetişmiş bir kuşak vardır ve bu kuşak zihniyetin değişmesi açısından ve toplumu rahatlatacak yeni bir anayasa gereklidir. Bu zihniyetle gelen ve darbe ürünü olan bir anayasa ile anılmak yerine yeni nesille gelen yenilikçi, müzakereci ve ileri demokrasiyi hedefleyen yeni anayasa yapmak zorunlu hale gelmiştir.
Halkın istediği ve talep ettiği bu yeniliğe (ortak akla) Meclis'in bu talebe sessiz kalınmamasını, cevap vermesini, bir masada buluşmayı istişare etmeyi ve bir araya gelmelerini umut ediyoruz.