Bilimle, akademik araştırma-çalışmalarla gündeme gelmesi gereken üniversitelerin, organize yapı, çıkar, menfaat ve birilerine haksız yollarla para kazandırma gibi iddialarla gündeme gelmesi, insanın yüreğini sızlatıyor. ‘Yazık, günah’ diyorsunuz.
* * * * * * * * * * *
Peki ülkemizdeki bütün üniversiteler öyle mi? Tabi ki hayır. Muazzam işler yapan üniversitelerin sayısı pek fazla. Onlar, devletin ve milletin çıkarlarını ön planda tutan yöneticiler sayesinde, her türlü olumsuzlukların dışında kalmaya titizlikle gayret gösteriyorlar. Ve ben onları tenzih ederek, bugün bazı sözde bilim yuvası olan bir üniversitede yaşandığı iddia edilen ve pis koku saçan vakaları gündeme getireceğim.
* * * * * * * * * * * *
Bezmiâlem Vakıf Üniversitesini bilirsiniz. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi’nin temelleri, Sultan II. Mahmud’un eşi Bezmiâlem Valide Sultan tarafından 1845 yılında atılmış. Döneminin en modern, donanımlı, batıyla eş düzeyde sağlık ve eğitim hizmeti sunan bir kurum olma özelliğine getirilmiş. Kurulduğu günden bu yana, sağlık alanındaki hizmetini kesintisiz şekilde sürdürmüş. Bezmiâlem, 2010 yılında üniversiteye dönüşerek, bilgi birikimini akademik çalışma alanına taşımış.
* * * * * * * * * * * * * * * * *
Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak hizmet veren Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi, ulusal ve uluslararası camiada saygınlık kazanmış 700 akademisyeni ile Tıp, Diş Hekimliği, Eczacılık, Sağlık Bilimleri Fakülteleri ve Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu bölümlerinde, 3 bin 200’ün üzerinde öğrenciye eğitim hizmeti sunuyor.
* * * * * * * * * * * * * *
Buraya kadar çok güzel. Üniversitenin geçmişini, bugün geldiği noktayı okuduğunuzda içiniz açılıyor. ‘Maşallah’ diyorsunuz. Ama içinde bazı organize yapılar tarafından dönen fırıldakları öğrenince, maalesef mideniz bulanıyor. Biz de, anlatılan, iddia edilen olumsuzlukları duyunca, midemiz bulandı maalesef. Yazmak durumundayız. İşimiz bu. İlgili ve yetkili makamların dikkatlerine sunmak gibi bir görevimiz var. Çünkü söz konusu yer bir bilim yuvası. Bir vakıf üniversitesi.
Önce vakıf nedir, onu anlatayım müsaadenizle. Sözlükte “durmak; durdurmak, alıkoymak” anlamındaki vakıf (vakf) kelimesi, terim olarak “bir malın maliki tarafından dini, içtimai ve hayrı bir gayeye ebediyen tahsisi” şeklinde özetlenebilecek, hukuki bir işlemle kurulan ve İslam medeniyetinin önemli unsurlarından birini teşkil eden, hayır müessesesini ifade eder.
* * * * * * * * * * * * *
Bir de vakıf duası ile bedduası vardır. Onları da hatırlayalım; Önce duası; “Her kimse ki; Vakıflarımın bekasına özen ve gelirlerinin artırılmasına itina gösterirse, bağışlayıcı olan Allah’u Teâlâ’nın huzurunda ameli güzel ve makbul olup, mükafatı sayılamayacak kadar çok olsun, dünya üzüntülerinden korunsun ve muhafaza edilsin…”
Bir de bedduası var. ‘’Her kim bu vakfın şartlarını bozar veya değiştirirse, Allah’ın, Peygamberlerin, Meleklerin, insanların ve bütün mahlukatın laneti onun üzerine olsun!..” (Fâtih Sultan Mehmed Han da, Ayasofya vakfiyesinde bu bedduayı aynen zikretmiştir).
* * * * * * * * * * * * * *
Şimdi çok basit bir soru; Yaşadığımız toplumda bu bedduadan kendisini koruyan kaç kişi var? Vakıf kurumlarının yöneticileri ve görevlileri açısından söylüyorum. Tabi ki, helaliyle kazanan var. Tabi ki bu bedduadan uzak kalma gayreti gösteren var. Ama Bezmiâlem Vakıf Üniversitesinde yaşandığı iddia edilen vakalara baktığınızda, bırakın bu bedduadan korunmayı, tam da ortasında olanlar var. Hesapları çok çetin olacak.
* * * * * * * * * * * * * * *
Gelelim üniversitede yaşandığı iddia edilen olumsuzluğa. Birilerinin çiftliği haline getirilmesine. Üniversiteye bağlı hastanenin yemek ihalesi, 13 yıldır sadece bir yapıya, adrese teslim olarak veriliyor. İddiaya göre ihaleyi alan yapının, kurum içerisinde olağanüstü bir kafa-kol ilişkisi var. Şartnameler bile bu yapının isteği doğrultusunda hazırlanıyormuş. Bu yapı, kendisinden başka firmaların ihaleye girmesini engelliyormuş. Aman Allah’ım bu nasıl bir kafa-kol ilişkisi. Yapı sanki Rektör üstü. Bu denli, kurum içerisinde etkili olmak, başka firmaların ihaleye girmesini engellemek ve 13 yıldır ihaleyi alarak tekelleşmek. Bu nasıl bir güçtür?
* * * * * * * * * * * * * * * *
Bu bir Vakıf üniversitesi. Bırakın yemek ihalesine, bu kuruma tek bir kalem alınırken bile en az 20 kırtasiyeden fiyat alınması-araştırılması lazım. İddiaya göre; hastanenin yemek ihalesi 13 yıldır davetiye usulüyle, yüksek fiyatlarla belirli bir yapıya veriliyor. Peki neden sadece bir firma?
* * * * * * * * * * * * *
Bu ülkede işini dört dörtlük yapan, binlerce insan istihdam eden, devlete vergisini titizlikle ödeyen onca firma var. Üniversiteye bağlı hastanenin yemek ihalesinin, yüksek rakamlarla 13 yıldır aynı organize yapıya düzenli olarak adrese teslim olarak verilmesinin amacı nedir? Birilerinin çıkıp buna cevap vermesi lazım. Vakıf üniversitesinde organize işlere fırsat vermek, orada işlenen suça ve günaha ortak olmak anlamına gelir.
* * * * * * * * * * * * *
Neden piyasa araştırılması yapılmıyor? Neden sadece bu yapının çatısı altında (gayrı resmi) 3 firmaya davetiye çıkarılıyor? Bu yapının üniversite içerisindeki kafa-kol ilişkisi kurduğu idareci ve görevliler kim?
Birçok firma haklı olarak isyan ediyor. ‘Mutfağımız var, iş bitirmemiz var, binlerce çalışanımız var, neden saf dışı bırakılıyoruz. Üniversite neden 50 liraya yemek almak varken, 200 liraya alıyor?’
* * * * * * * * * * * * *
Hakikatten rekabet ortamı oluşturmak, kaliteli yemeği daha ucuza mal etmek yerine, daha yüksek fiyatlarla yemek almak nedir? Tabi ki ranttır. Birilerinin cebine para girsin demektir. ‘Vakıf malı deniz yemeyen keriz’ anlayışından başka hiçbir şey değildir. Ve bu anlayış biran önce hesaba çekilmelidir. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirenler, yiyenler kadar suçlu ve günahkardır.
* * * * * * * * * * * * * *
Vakıflar Genel Müdürlüğü ivedilikle bu üniversiteye müfettiş göndermeli ve 13 yıldır yapılan yemek ihalesini mercek altına almalı, her yönüyle incelemelidir. Aksi takdirde günaha ortaktır!
Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.