Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’in yaptığı açıklamalar, yalnızca siyasi alanda değil, aynı zamanda ekonomi ve toplumsal barış açısından da ciddi endişelere yol açmaktadır.
Özellikle Özel’in boykot çağrıları ve sokağa çağırma politikası, siyasi atmosferi daha da gerginleştirmekte ve toplumsal huzursuzluğu tetiklemektedir. Bugünkü yazımda, Özgür Özel’in yaptığı boykot çağrısının ve sokağa çağırma politikasının, Türkiye’nin milli ekonomisine ve toplumsal yapısına etkilerini sırlamaya çalışacağım.
Özgür Özel’in, bazı firmaları hedef alarak yaptığı boykot çağrısı, ilk bakışta sadece bir siyasi strateji gibi görünebilir. Ancak bu tür çağrılar, doğrudan ekonomik hayatı etkileyecek ve binlerce insanı mağdur edecektir. Boykot çağrısına konu olan firmalar, Türkiye’nin ekonomik yapısının önemli bir parçasını oluşturan ve birçok vatandaşın ekmek parasını kazandığı işletmelerdir.
Bu firmalar sadece büyük şirketler değil, aynı zamanda KOBİ’ler (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler) ve yerel işletmeler de dahil olmak üzere geniş bir yelpazeye sahiptir. Bu tür çağrılar, bu işletmelerin ticaretini doğrudan olumsuz etkileyerek, binlerce kişinin işini kaybetmesine yol açabilir.
Özel’in boykot çağrısının hedef aldığı firmalarda çalışan insanların büyük bir kısmı, geçimlerini bu işletmelerden sağlamakta ve kendilerine başka bir iş bulmaları zor olabilecek ekonomik koşullarda yaşamaktadır.
Bu durum, sadece o firmalarda çalışanları değil, aynı zamanda o işletmelerin tedarik zincirinde yer alan birçok yan sektör çalışanını da etkileyecektir. Bu tür bir eylemin, ekonomiye olan zararının yanı sıra toplumsal huzursuzluğa da yol açması kaçınılmazdır.
Özgür Özel’in alan boykot listesinde, yalnızca firmalar değil, bu firmalarda istihdam edilen binlerce insan da açık bir şekilde hedef gösterilmiştir. Bu, iş yerlerinde çalışan insanların yalnızca işlerinden olmalarını değil, aynı zamanda toplum içinde damgalanmalarını da beraberinde getirebilir.
Hedef gösterilen çalışanlar, sadece kendi hayatlarını değil, aynı zamanda ailelerinin hayatını da riske atmaktadırlar. Bu, toplumsal barışı tehlikeye atan ve hiçbir demokratik toplumda hoş karşılanamayacak bir tutumdur.
Siyasi hedefler uğruna, masum insanlar üzerinden politika yapmak, demokrasinin temel ilkelerine ters düşmektedir. Toplumun, ekonomik olarak zor durumda olan ve işlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalan bireylere destek yerine onlara yönelik nefret söylemi üretmek, toplumsal kutuplaşmayı daha da derinleştirecek bir adım olacaktır.
Siyasi liderlerin halkı sokağa çağırması, tarihsel olarak büyük toplumsal gerilimlere ve şiddet olaylarına yol açmıştır. Sokağa çıkma çağrıları, genellikle toplumsal huzursuzluğu tetikler ve insanların şiddete başvurmasına yol açar. Siyasi alanda, görüş ayrılıkları demokratik bir şekilde ifade edilebilirken, şiddet ve sokakta güç gösterisi yapmak, sadece mevcut sorunları daha da karmaşık hale getirecektir.
Özgür Özel’in sokak hareketlerini teşvik eden söylemleri, toplumsal barışı koruma adına ciddi bir sorundur. Siyasi mücadelelerin şiddet içermemesi, demokratik toplumların vazgeçilmez bir ilkesidir. Sokağa çıkma çağrılarının, sokaklarda protesto ve karşıt eylemleri tetikleyerek, karşıt gruplar arasında çatışmaların önünü açması muhtemeldir. Bu, yalnızca bir partinin değil, tüm toplumun zararı olacaktır.
Siyasi rekabetin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi, doğru bilgiyle ve karşılıklı saygı çerçevesinde olmalıdır. Ancak, CHP ve Genel Başkanı Özgür Özel’in son zamanlarda benimsediği boykot çağrıları ve sokağa çıkma politikası, siyasetin doğasına ve halkın refahına zarar vermektedir. Bu tür eylemler, yalnızca bir siyasi partinin yararına değil, aynı zamanda tüm ülkenin istikrarı ve kalkınması açısından zararlıdır.
CHP’nin ve Özgür Özel’in, bu politikalardan vazgeçmesi gerektiği açıktır. Toplumun ortak çıkarları doğrultusunda, siyasi liderlerin ve partilerin sorumluluk sahibi davranmaları beklenmektedir. Halkı bölmek, ekonomik hayatı zorlaştırmak ve şiddet içeren eylemleri teşvik etmek, hiçbir ideolojik hedefle savunulamaz.
Sonuç olarak, Özgür Özel’in boykot çağrısı ve sokak hareketlerini teşvik etme politikası, Türkiye’nin toplumsal yapısına ve ekonomik dengelerine ciddi zararlar veriyor. Siyasi mücadelelerin, halkın refahını ve birliğini gözeten bir anlayışla yapılması gerekmektedir.
Bu tür çağrılar, yalnızca hedef gösterilen firmalar ve çalışanlar üzerinde olumsuz bir etki yaratmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal huzursuzluğa yol açarak şiddet ortamını tetikler. CHP, bu hatalı politikalardan bir an önce vazgeçmeli ve toplumu daha fazla kutuplaştırmaktan kaçınmalıdır.
Siyaset, sokakta değil, Meclis'te, diyalogla yapılmalıdır!