Tarihin kara sayfalarına bir yenisi daha ekleniyor. İsrail'in Filistin topraklarındaki yıllardır süren işgali, son dönemde Gazze'de gerçekleştirdiği sivil katliamlarla insanlığın ortak vicdanını kanatmaya devam ediyor. Yetmiyor gibi, ABD Başkanı Trump'ın akıl almaz bir önerisiyle Gazze'deki Filistinlilerin kendi topraklarından sürülerek ABD topraklarına yerleştirilmesi gündeme geliyor.
Bu sadece bir siyasi öneri değil, aynı zamanda bir halkın kimliğine, toprağına ve geleceğine yönelik ağır bir saldırıdır. Dünya sessiz kalmaya devam ettikçe, bu insanlık dramı derinleşiyor ve adaletin çığlığı Gazze'nin yıkık duvarları arasında yankılanıyor.
İsrail'in Filistin'e yönelik uyguladığı işgal politikası, uluslararası hukuku hiçe sayan, sistematik bir zulüm ve baskı düzenidir. On yıllardır süren bu işgal, sayısız sivilin hayatına mal olmuş, binlerce insanı yerinden yurdundan etmiş ve Filistin halkını açık hava hapishanesine çevirmiştir.
Son dönemde Gazze'de yaşananlar ise bu zulmün en acımasız boyutunu gözler önüne seriyor. Bombalar altında can veren çocuklar, enkaz altında umutla bekleyen anneler ve geleceği çalınan gençler... Bu görüntüler, modern dünyanın utanç vesikası olarak tarihe kazınıyor.
Ancak yaşanan trajedi bununla da sınırlı kalmıyor. ABD Başkanı Trump'ın ortaya attığı Gazze'deki Filistinlileri ABD topraklarına taşıma fikri, kabul edilemez bir öneri olmanın ötesinde, Filistin halkının varlığını ve toprak üzerindeki haklarını inkâr etme girişimidir.
Bu, bir halkın etnik temizliğe uğratılması ve kendi topraklarından sürülmesi anlamına gelir. Uluslararası toplumun bu tür bir öneriye sessiz kalması, adaletin ve insan haklarının temel ilkelerinin ayaklar altına alınması demektir.
Peki, bu zulme neden göz yumuluyor?
Güç dengeleri mi, siyasi çıkarlar mı, yoksa insanlığın vicdanı mı körelmiş durumda? Birleşmiş Milletler'in kınama mesajları, uluslararası kuruluşların göstermelik tepkileri, akan kanı durdurmaya ve adaleti sağlamaya yetmiyor. Dünya, canlı yayında bir halkın yok oluşunu izliyor ve etkili bir çözüm üretmekten aciz kalıyor.
Gazze'nin çığlığı, insanlığın ortak vicdanına yöneltilmiş bir haykırıştır. İşgalin sona ermesi, katliamların durdurulması ve Filistin halkının kendi topraklarında özgürce yaşama hakkının tanınması, ertelenemez bir sorumluluktur. ABD Başkanı Trump'ın insanlık dışı önerisi kesin bir dille reddedilmeli ve uluslararası toplum, Filistin halkının haklarını savunmak için somut adımlar atmalıdır.
Unutmayalım ki, adaletsizlik karşısında sessiz kalmak, zulme ortak olmak demektir. Gazze'de yitirilen her can, sadece bir istatistik değil, bir insanlık kaybıdır. Dünya, bu sessizliği bozmalı ve Filistin halkının haklı davasının yanında durmalıdır. Aksi takdirde, tarihin kara sayfalarına yazılan bu utanç, gelecek nesillerin vicdanını da sızlatmaya devam edecektir...
Not: Ayrıca İsrail'in Filistini işgali ve masum sivillerin katliamlarını dünya kamuoyunu haberdar etmek uğruna yaşamlarını ortaya koyarak şehit ve gazi edilen onlarca Gazeteci meslektaşlarımdan şehit düşenlere Allah'dan rahmet yaralı olanlara acil şifalar, görevi başında olanlara da başarılar ve dayanma gücü diliyorum...